Sunday, April 5, 2009

A Research Note

Blog okunurluğu yaygınlaştığı sırada ilginç bir e-mail almıştım. Teşekkür ederim destek vermesi, yönlendirmesi, aracı olmasıyla. Şöyle ki:

Japonya'da yapılan bir NB çalışması ile ilgiliydi. Araştırmayı en basit haliyle anlatmak gerekirse, NB hücrelerinde görülen proteinleri "disable" etmeye yarayacak ilaçları geliştirmek için bilgisayar üzerinde eşleştirme deneyleri yapıyorlar. Bu deneyleri bir bilgisayarda geliştirmek 8000 yılı bulacakken, paralel bilgisayar çalışmasıyla bu süreyi kısaltmanın mümkün olabileceği umuluyor.

Bu noktada, bazılarnız başka projelerde adını duymuş olabilirsiniz, IBM sponsorluğundaki "World Community Grid" devreye giriyor. Bilgisayarınıza yapacağınız basit bir download ile, güvenli, destek olabilirsiniz.

"Nassı yani" diyecekler için:

http://www.worldcommunitygrid.org/projects_showcase/hfcc/viewHfccMain.do

Aslında bilime hayranlığım artıyor.

Bu gidişle pozitivist olucam. E hadi ama!

6 comments:

  1. Bir laf vardi...her inisin bir cikisi vardir diye...ya da ben uydurdum...bu yorum simdiki transplantin schedule'ina gibi dursa da (-7 den +7 ye gecis gibi) ben Nehirin hayatini kastediyorum...
    guzel kizim en dip noktasini ekim ayinda yasadi bence ...ondan sonrasi hep yukselis...ve bu transplant onun icin bir son degil yukselmenin devami bence...onun hayati hep daha iyiye ulasmayla gececek...her gecen gunu bir oncekinden daha iyi olacak...

    cunku onun bu gucu var...en zor gunleri bile baksaniza nasil geciriyor...

    Bu transplant kismina sizde cok iyi girdiniz bence...Zeynepcigim senin yazdiklarindan sesinin tonu anlasiliyor...Mahmutumun da telefondaki sesi daha iyi geliyor...tabiki butun gun boyle high bir modda olamazsiniz...ama eminim bu high modunuz Nehir'imin bu isi daha kolay atlatmasina da yardimci oluyordur...

    Evet gerci zero point e daha 2-3 gun var ama...Nehirimde cok degisiklik olmayacaktir...ınaniyorum..

    Hepinize kolay gelsin...Kendinize ve Nehirime iyi bakin...

    ReplyDelete
  2. Blim Nehircigime hizmet etmek icin canla basla calisiyor ya, bende bu ara bilime hizmet etmeye adadim kendimi. Gercekte, Nehire ve -ne yazik ki bilime- pek bir faydam olmasa da, islerimi bitirmem kendimi iyi hissetmemi saglayacak!

    Geri sayilan gunler, ileriye dogru sayilmaya yaklastikca, herseyin hala cok iyi sound etmesi harika bir duygu. Herseyiniz hep boyle rast gitsin...

    Kendinize iyi bakin.

    ReplyDelete
  3. Zeynep'cim,
    Cok iyi gidiyorsunuz, masallah, bundan sonraki gunler de sizi odadan surukleyecek enerjisi ve keyfi bol olsun insallah. Istahsizlik yasayacaginiz tek olumsuzluk olsun bu zorlu haftada; raw food 'lari simdiden kessen belki daha mi iyi, "0"a ne kaldi surada.

    Hamile gibi dedin ya; bana hep iyi gelirdi, cubuk kraker bulundursan odada bir bardagin icinde, gider gelir onu yer belki.

    Bir kocaman maasallah da Mahmut'a valla, ne guzel yemeklerle surpriz yapiyor size. Daha once mutfak hunerlerini sergilemiyorduysa kendini fena halde eleverdi :) Hande cok methetti valla, baligi donusunuzde biz de isteriiiiiz ... salatayi ben yaparim (hem raw iste bak, adapte oldum bile)

    Sizi cok opuyorum Bayazit'lar, kolay gelsin !
    Bilge

    ReplyDelete
  4. Zeynep’cim,

    Aslinda direkt sana e-mail atiyordum sonra dusundum bloggerlarla paylasmanin sakincasi yok.

    Nasilsin? Zorluklar bir bir geride kaliyor ve kalacak canim benim. Ha gayret! Her sey yoluna giriyor az kaldi.

    Pazar gunu Leyla’yi aldik. Son zamanlarda gurmelerin yolunda salas da olsa enteresan yerlere gidiyoruz. Daha once gittigimiz Fatih'te Sur Ocakbasi'na, Gaziantep yoresi yiyeceklerini muthis guzel yapiyorlar, gittik once. Leyla ve Deniz lahmacun, Demir urfa kebap, Aslan ve ben sac kavurma yedik. Ayranlar bakir kaplarda kucuk kepcelerle iciliyor. Leyla'm tuzlu buldu ayrani. Aklima sen geldin. Ama icermsi gibi yapti beni kirmayip Demir'le fotograflarini cektim. Komik bunlar. Deniz Leyla'ya hayran ikide bir 3,5 yas agizyla: 'Yeylaa ben kocaman biiirr balik yuttum, poset yuttum, adam yedim!' falan diyor. Leyla'da ablalik gulumsemesiyle ama Deniz duymasin yarim agziyla Demir'e bakip 'biz de inandik zaten' diyor. En son irmik helva icinde dondurma ve erimiz peynir tatlisi gelince. Leyla bir anda yumuldu. Ben de seni bildigim icin rahatsiz olup 'Leyla'cim annen bundan ne kadar yemene izin veriyor'' diye sormadan edemedim. Neyseki fazla yemeden birakti zaten ama adini sorup bu tatli burdan baska yerde olmaz mi diye de sormadan edemedi. Sonra basladi kucuk bir narrator edasiyla 'Bi sey soyliycem, biz de Istanbul diye bir restauranta gidiyorduk Houston'da, sahibi soyle birisi (unuttum adini :)),Mahmut Abi Nehir'i cok seviyor beraber yemek yapiyorlar, biz orada sunlari bunlari yiyoruz vee biz oranin ozel musterisiyiz! diye anlatirken Sur Ocakbasi'nin her zaman orda olan takim elbiseli guler yuzlu sahibi 'ay sen ne guzel oyle avukat gibi konusuyorsun!' demez mi! Hakikaten baktim herkes Leyla'yi dinliyor.. Giderken de ismiyle hitap edip bye bye Leyla dediler. Belki gelince siz de gidersiniz. Leyle oranin ozel musterisi olmaya aday! Sonra programa gore 'Fetih Muzesine' gittik. Istanbul Buyuk Sehir Belediye'sinin panaromik Muzesi. Istanbul'un Fethini konu aliyor. Ama inanilmaz kuyruk vardi. Cocuklarla 2 saat beklemeyi goze alamadik ve cocuklarin talebi uzerine Rami Koc Muzesine gittik. Cok gelistirmisler bravo. Leyla Planitaryum'a Hande ile gidecegini ama bugun de gidebilecegimizi ve o tekrar da olsa Hande ile de gitmek istedigini soyledi. Deniz Alti'na gidecektik ama saati cok gec oldugu icin mecbur Planitaryum'a gittik. Sonra bize geldik. Su sira Leyla ile Demir'in en sevdikleri kahraman oyunu icin Leyla Spidermen, Demir Batman oldu. Deniz de Polis! Ona kiyafet kalmadi... Benim ustume cullanip iyi insan yaptiktan sonra, oyun herkes iyi oldugu icin sanal kotulere karsi devam etti... Demir'in Club Penguin demosundan sonra Leyla'yi tum cocuklar eve biraktik. Biraz zor oldu evden cikarmak... (Bu arada Zeynep meyve verdim evde merak etme bir de sut ahh vermemelimiydim? Ama sekersiz icti vallahi!) Neyse once annene icinden bocek cikan bir kutu sakasindan sonra sizin kopege soyle bir bakip, sevip Leyla'yi eve teslim ettik.

    Zeynep'cim seni cok ozledim. Bazen yoldayken elim telefona gidip arayasim geliyor. Hadi gelin artik ve iyi haberlerle...

    Opuldunuz. Nehir'ime de bravo demeden edemiyecegim. Saglik, mutluluk, huzur ve sevgilerimle...

    Gulnur

    ReplyDelete
  5. Gülnurcum, eline sağlık. Leyla sadece "eğlendik", "lahmacun yedik" ve "platerium"a gittik diye anlatmıştı.

    Bir parça her gelişinde yanında getirmesini istediğim okul günlüğü sayesinde biz yokken neler yaptığını, "retrospective" dinliyorum (okuyorum) ondan ama bu çok güzel oldu.

    Konuşma özelliğini kimden aldı bilmiyorum...ama bi şey diyim mi, hepimizden sanki : )))

    ReplyDelete
  6. Dun gece yatinca aklima geldi bir sey daha soylemisti Leyla unuttum yazmayi.Rahmi Koc Muzesinde disarida denize dogru halat Restauranta giderken kopru gibi bir yerden geciyorsun. Buyuk bir gemi var onun suya indirildigi kızak bolumu. Leyla:'Biz buraya gelmistik bir kere annemle ve bir ahtapot gorduk! Gercekten.. hani hizli hizli konusur ya..Sen tonunda ne bir huzun ne bir aglamakli ton vardi.. Cok dogal, normal sesi ama bir an durakladi iste o kadar. Ozlemis sanirim. Yazin adaya goturelim seni dedim. Dusundu biraz hosuna gitti. Ama ben Amerika'ya gidecegim der gibi oldu. Sonra giderken beni de alin Ada'ya dedi. Sanirim senden mi gecmis ne, durdu, dusundu ve bir plan yapti kucuk kafasinda :)

    Hadi optum.

    Gulnur

    ReplyDelete