Saturday, October 29, 2011

OİP

Bir ay önce bir mail geldi... "Yayınevimizden bir kitap çıktı, sizin adınıza imzalı, göndermek isteriz" diye. Çocuk kitabı. Anlamadım. Yayınevinin sitesine baktım, adı söylenen kitabı göremedim...Derken unuttum.

Geçen hafta bir mail daha geldi. "Aaa" dedim, bir daha baktım, anlamadım, yine. En iyisi iş adresimi vereyim dedim.

Derken okuldaki kutuma paket geldi. Kitabı açtım.

"Bir Kar Masalı" adlı kitabın, çizeri, çok sevgili OİP

"Hatırası Hep Kalbimde Olan Nehir'e" diyerek, kitabını Nehir'e adamıştı ve hem yazarı Esra Özümüztoprak, hem de OİP imzalamıştı...

Bulutun üzerinde el sallayan bir yarabandı çizimi ile.

Diyecek ne var ki, gönülden bir teşekkürden başka. OİP Nehir'e yardım amaçlı üzerinde bu çizimli t-shirtler yapmıştı ve bize Nehir'e gösterelim diye bir de fotoğraf göndermişti.

http://olmadikislerpesinde.blogspot.com/2010/07/bugunun-gulumsemesi-nehir-icin-gelsin.html

Sevgili OİP, elinize, yüreğinize sağlık!

Not: Leyla okulda 29 Ekim törenindeydi bugün, ben de Nehir'ime havai fişek atayım!!!

Monday, October 3, 2011

Koşumuz...

Yazamadım. Hep bir sakin an bekledim ki yazmamın da tadına varayım. Şimdi.

Nehir'imin "eğlenceli" koşusu tam da arzu ettiğimiz gibi sıcacık, güleryüzlü, gönüllü, çoluk çocuklu geçti. Şimdi yazarken de gözyaşlarımı tutmam gerekiyor. O gün, güzel tuttum. Çünkü çok iş ve koşturma vardı.

Yaklaşık, 150 kişi kadardık. Aslında bilemiyorum tam.

Harika bir başlangıç yaptık!!! Fotoğrafları biraraya getirip yükleme işini beceremedim.

Bu yavaşlığın nedenini açıklayayım. Hem çalışıp, hem bunu yapmak düşündüğümden zor. Okuldaki tempo bu ara o kadar hızlı ki, sakin bir zaman dilimi yaşadığım an uyuya kalıyorum. Biliyorum, bu hareketin başarıya kavuşması için disiplinli çalışmaya devam etmeliyiz. Ben bu ara esas olarak vakıflaşma yolunda çalışıyorum. Bir "aksiyon" planı var yani.

Ama fotoğraf ve yazı işini ihmal etmemeliyim.

Koşu günü beni en çok sevindiren, öğrencilerimden, eski ve yeni, gönüllülerin gelmesi oldu. Öncesinde de yine öğrencilerden, "Nasıl destek olalım, duyuruyu arttıralım" gibi destekler geldi. Gençlerin katılımını çok önemsiyorum. Ve tabi Leyla, Mehmet, Demir ve Yasemin'in kayıt masasındaki etkin çalışmalarını görmeliydiniz. Zaten Leyla, bir gece önce, tüm katılım formlarını halıya serip, alfabetik sıraya koyduğu anda dahil olmuştu organizasyona. O ana kadar, "Sadece koşacağım" derken, bir anda iş yapmayı sevdi. Ben özellikle Leyla'nın ve arkadaşlarının bu işlerde faal olabilmesini de çok önemsiyorum. Böyle böyle bize göre belki de daha fazla gönüllü harekete "alışkın" büyüyüp, daha faal olacaklar diye umuyorum gelecekte.

Tabi, ben kayıt masasını Leyla, Mehmet, Demir, Yasemin'e ve sevgili Ayda, Murat ve Hande'ye emanet edince, arka planda kalan organizasyon işleri ile ilgilendim. Bu bizim için çok iyi bir öğrenme oldu! Bir gece önce, baba müzik işine el attı, ve bu güne uygun olabileceğini düşündüğümüz müzikleri biraraya getirdik. Bir anda, Mary Poppins'ten bir şarkı çalmanın ne kadar güzel olcağını düşündü baba, derken, hem Nehir'in seveceği, hem birlikte dinlediğimiz hem de yeni, eski şarkılardan bir "playlist" yaptık. Bunu yazıyorum çünkü, sevgili Yasmin, 14 yaşında, "Şarkılar çok güzeldi" deyince ayrılırken, "Tamam, iyi bir işi yapmışız" dedik.

Sevgili İrem Hanım, tüm cupcakeleri yaparak destek oldu bize! Ve gelen diğer her "teyze" elinde yiyeceği ile geldi. KACUV içecek sponsorluğunu sağladı. Sevgili Duygu, "Bizim çocuklar gelir" dedi, ve minik çocuklarla oyun oynayan iki ağabey geldi. Zaten görebildiğim kadarıyla, Duygu ve annesi yiyecek masası arkasında oldukça etkindiler. Sevgili Tevhide ve Burcu koşu parkurunda gönüllü yer alan grup içinde, kimin nasıl, nerede duracağını belirlediler. Tevhide, mühendis geçmişiyle, benden bir adım önde, parkur haritasını, birkaç adet hem de, basıp getirmişti!!

Her şey, gönüllülük anlayışıyla yapıldı. Plaj bayraklarını yapan Yıldırım Bey bile, sadece alışveriş sırasında gördüm, "Bizim de katkımız bu olsun" deyiverdi. İ.T.Ü, zaten, "Her türlü desteği veririz" demişti...

Aksaklık olmadan atlattık! İlk olduğu için, beni endişelendiren öngöremediğim bir "acaiplik" yaşanmadı. En önemlisi, herkesin keyif almasıydı. Ve bir sonraki yıl için önemli fikir, adındaki "koşu" lafını kaldırmak. Bu nedense herkesçe fazlasıyla ciddiye alındı bence. Bir grup katılımcıyı bu sözcük ürküttü!! Bunu değiştireceğiz. "Kebaplı koşu" ... Şaka!

Ben de kendime önemli bir ders çıkarttım. Bir sonraki yıl kayıt masasında duracağım. Çünkü herkese merhaba diyemedim, ortalıkta dolanıyor olunca. Zaten, bir anda, tabi sonrasında hatırladım, Christine ile tanıştığımızda kayıt masasındaydı! Mantıklı! Tam ayrılırken, örneğin, bir kadınla yüzyüze geldim, bana güzel ve dikkatli baktı, ben nereden tanıyorum diye düşündüm... Sonra, ayrıldıktan sonra ama, bir blog takipçisi olup, Nehir'e veda ettiğimiz gün bizimle olduğunu hatırladım!! Lütfen, bir sonraki etkinlikte daha çok tanışma ve konuşma fırsatımız olsun!!

Tüm bu "duman"lı kafamı heyecanıma verin. Biz bütün akışı, o gün "prova" etmiş olduk. Öncesinde , ne olabilir ki desek de, bu kadar basit bir organizasyon bile bir organizasyon!! Bir sonraki etkinliğimiz daha iyi olacak. Daha iyi olacak derken, en önemli eleştirmenim olabilecek, sevgili Bilge, tam puan verince, huzura erdim. Annesi Alman (!) ve böyle etkinlikler içinde yer alan, düzenleyen biri olarak "Çok iyiydi" demesi benim için çok önemliydi. Yine de bir sonraki etkinlikte, artık daha fazla katılımcıyı hedefleyerek, bir organizasyon yapacağız. Ben bu ilk olanı, bir sınırda tutmak, ve yüzümüze gözümüze bulaştırmadan gerçekleştirmek istiyordum. Özellikle öncesinde az zamanımız olduğu için.

Yaptık. O gün Nehir'le bir gün geçirdim. Nehir'in gülümseyen ve izleyen fotoğrafı bizimleydi. Son anda, babası koyuverdi, "Masaya koyalım "diye.

Bizimle olan herkese buradan da teşekkür ediyorum. En değerlisi, Ayşegül ve Mustafa'nın gelmiş olmasıydı. Sevgili Güneş'i kaybedeli çok da geçmeden, bizimleydiler. Biz de onlarla. Güneş'in ikizi Işık ile tanışma fırsatımız, ve birlikte neler yaparız diye konuşma fırsatımız oldu. Koşunun sonunda yine pembe balonları bırakırken gökyüzüne, ağabeylerden biri, bir kalp bağlayıverdi, bir balonun ucuna, ve hep birlikte Nehir'e, Güneş'e, Ali'ye selam gönderdik.

Ve dün.

Dün, fakültede koridordayken, ilkokul bir veya ikinci sınıf, üzerlerinde üniforma iki küçük kız beni gördü ve "Nehir'in annesisiniz değil mi?" diye sordular. Ben de "Evet" dedim... "Nehir vardı, Ali vardı, diğer çocuğun adı neydi?" diye sordular. "Güneş" dedim. Biri, "Aa ben Güneş ablayı tanıyorum" dedi, diğeri, "Hayır, o değil, bu Güneş, bebek" dedi... Ben de açıkladım, "Evet, Güneş 4 yaşındaydı, biliyor musunuz o gün kardeşi oradaydı, Işık."...İşte bunları merak eden, Sevgili Fakülte sekreterimiz Nurcan'ın kızıydı ve koşuya gelmiş, bunu arkaşıyla paylaşmış ve birlikte merak etmişlerdi. Sanıyorum doğru yoldayız!!!!

Hepinizi çok seviyorum, gönülden verdiğiniz destek, paylaşım, ve duyarlılığınız için.