Thursday, April 23, 2009

Bugün Houston'da da 23 Nisan

Şiirlerde gerçek payı var sanırım çünkü neşe dolduk biz.

Dün gece ben kendimi eve attım, kitabı azıcık okuyup (dayanın az kaldı), uyudum hemen. Yalnız bu uyku işi bir tuhaf: yalnız, sessiz ve karanlıkta uyumaya başlayınca, sanki uyku musluğu açılmış oluyor ve doymak bilmiyor insan. Bende "daha, biraz daha" hissi oluyor, öyle, "İşte bu, şimdi ben Kedi Kadın oldum" diye uyanmıyorum. Gerçi Kedi kadın, kedilerden nasibini alsaydı, o da hoplayıp zıplayacağına gününü uyumakla geçirirdi. Bu da ayrı...sosyal bir meseleye işaret etmedim inşallah!

Velhasıl, sabah, göreceli olarak daha erken, sekizde uyandım, ve önce Whole Foods'a uğrayıp, Nehir'in sevebileceğini düşündüğüm, mozzarella peyniri, dört çeşit "cookie" aldım, ve zeytin. Sonra da otopark dolmadan geldim hastaneye.

Nehir'cim bugün 6 tane mozzarella top yedi. Bunlar küçük boyuttalar. Toplamda hiç fena değil.

Sabah geldiğimde babada hafif "knock out" bir durum sezinledim. Meğer Nehir gece uyanmış, hemen uyumamış, bu kez baba bana demez mi "ikide bir vitallara baktılar, çok sıktı", ben ister istemez ekledim "iki saatte bir şekerim"...Benim sıradan gecem babanın sıradışı gecesi olmuş, her zamankinin aksine, baba giriş çıkışların bir ikisinde uyanmış...ve belli ki yorulmuştu.

Bu da onun gecesi oldu, ve baba sonunda gitti eve uyumaya. Öncesinde de maç izlemek üzere hem de, NBA playoff.

Bugün dressing change vardı. Bir fasıl. Line'ın birinde olası bir kırılmaya karşı, tamirat yaptı hemşire. Nehir'in ellerini tutarken acıtmışım herhalde, akşam iki üç kez, "anne ne yaptı ellerini Nehir'in" deyip durdu. Açıkladım. Hakikaten Nehir'e sorarsanız, hastanedeki hangi iş zordu diye, emin olun, iliik nakli, kemoterapi değil, dressing change diyecektir.

Ve doktorlar geldi.

Doktor bana bakarak, "çok uzun tartıştık, sizi ne zaman ve nasıl eve göndereceğiz diye"... diye söze başladı..."TPN olsun mu olmasın mı"...uzun bir açıklama yapacaktı belli ki, ben atladım, "TPN lazım, dünkü kiloyu görünce biz de korktuk" dedik...Şaşakaldılar. BU kadar çabuk vazgeçeceğimizi düşünmemişler, yaw, "we don't give up" ı çok ciddiye almışlar, alsınlar da zaten ama yemek yememesi değil de su içmiyor oluşu ve olası bir "dehydration" korkuttu beni açıkcası. Düşününce, hemşiremiz, ve Fellow diretmiş, TPNsiz gidelim diye. Ne kadar güzel, aileyi düşünerek ve her hasta üzerinde, onların özelinde tartışıyor olmaları. Tüm bunlar biraraya gelince, küçük küçük, büyük bir fark yaratıyor sonuçta. Yani "sistem" deyince, karmaşıklığı tüm bunlardan oluşuyor, "kopya" edilmesi güç.

Çıkarken attendee bize "keep up the good work" deyince, ben de "you too" deyiverdim. Bir şaşkınlık da o zaman. E, ne yani biz çalışacağız, siz boş mu kalacaksınız, herkes laboratuarında çalışsın, kliniklerde iyi, dikkatli çalışsınlar ve tüm hasta çocuklara yardım etsinler.

Biz günü hiç bağlı olmadan keyifle geçirdik. Leyla'yı aradık, belli ki telefon bekliyormuş, ben okulun tatil olduğunu anlamamıştım, uzun uzun konuştuk, SKYPE'de. Bana bir ara, "Sen en iyisi daha uzak bir yere git, ve 51 hafta gelme" dedi. Canım kızım, bir şekilde durumdan hoşnutsuzluğu artsa da çok iyi idare ediyor, anneanne ve dede sayesinde. Ve onu hiç programsız bırakmayan sizler sayesinde! Keep up the good work, ha ha ha.

Sahi bugün tantrum da olmadı. Hatta ben oyun odasında otururken, Nehir tek başına odaya gidip, camından bakıp, geri geliyordu...Ben bağımsız, Nehir bağımsız, baba bağımsız. Oyun odasında oynarken, onu dışarıda oturup izledim. Bunu da çok özlemişim. Parklarda bile peşinden ayrılmıyoruz çünkü.

Ve Nurgüncüğümün sabahki önerisi ile, tüm hastaneye değil, 400 hasta var sanırım...kattaki çocuklara balon aldık. Baba aldı. 13 çocukmuşuz, beş tanesi, 10 yaş üzeri imiş, diğerleri Nehir artı eksi bir...küçüklere balon, büyüklere, basit birer hediye aldık. Kart yazdık. Ve baba dağıttı.

Aslında bu kadar süredir, hep bize birşeyler verdiler, ilk kez biz verdik. Üstelik Nehir'in çıkışına, inşallah, bir gün kala. Güzel bir veda, ve kutlama oldu. Hem de TR'ye özgü bir günde vermiş olduk. Nurgün çok iyi fikirdi, teşekkürler. Sonra, "child life" cılar Nehir'e de bir bebek hediye ettiler, duyunca, "çocuk bayramı" oduğunu!

Akşamüzeri Nursen Teyze geldi, Nehir önce hafiften uzak kalacak gibi yaptı, sonra ona birşeyler anlatıp durdu, ".... Nursen Teyze" deyip deyip.

Gerçekten geldiğimizden beri beni de en çok korkutan bölümü bitirmiş olduğumuza inanmak zor. Uzaktaki "öcü" gibiydi benim için. Nehir'cim aferin sana, "good job"! Şu işin içinden hoplaya zıplaya çıktın. Biraz da "kucak"ta.

Hispanik dedenin dediği gibi, artık "move on" etmeliyiz. NY'tan haber bekliyoruz. Almanya'dan ses çıkmadı, bir hatirlatma mail'i atmalıyım. Russell'ı bir süre görmeyecekmişiz. Ona da bir mail atmalı, Fort Worth için...

Sahi bugün neden iyi hissediyorum, ayrıca, söyleyeyim...Sydney, Mark Dungan'ın kızı "temiz" çıkmış, çok sevindim. Nerdeyse dört buçuk yıl olmuş...darısı başımıza inşallah!!! Söylediği gibi bundan sonrası için, "- deep breaths and one foot in front of the other".

Teşekkürler TCH, kızımıza çok iyi baktınız. Çok ilgili, çok bilgili, çok tecrübeli, çok koordineli (hmmm), her şeyden önemlisi, "sevecen", "yumuşak", "düşünceli".

Nehir sağlıklı ve mutluydu 23 Nisan'da, "pliz şayn daun on mii" yi söylüyordu, ben şaşkın, bu kız kendi kendine bir nevi dua ediyor, ne güzel kendi sistemini oluşturmaya başladı dedim içimden!

6 comments:

  1. Zeynep'cim merhaba,

    Lutfen her firsatta yapin bu shift olayini; yarin oburgun ruhsal faydalarini goreceksin, cok guclu olman gerekecek rehabilitasyon doneminde de. Nehir belli oranda ilgiye alisti ve uzunca bir sure bekleyecek bunu sizden. Orada hersey Nehir uzerine kuruluyken daha bir kolay; adrenalin de var isin icinde ama gunluk hayata dondugunuzde bugunlerde topladigin gucun ve psikolojik durumun saglam olmali ki, hem is, hem iki cocuk, hem ev ve es derken sapasaglam iki ayaginin uzerinde durabilesin. Bak Nergis bana da tembih ediyor hep; once sen iyi ol ki cocuklar da iyi olsun diye.

    Baba da hafif capli sikayette ama bak ne kadar guzel basariyor kizina bakmayi. Super bir ekipsiniz gercekten. Hayalim tedavinin Almanya'da devam etmesi; o zaman ben ve belki bir dolu baska arkadasiniz, aileniz size cok daha kolay ulasip; "hadi bakalim, sira bizde, siz dinlenmeye..." diyebilecegiz. Keske bu isleri hizlandirmak icin yapabilecegim birsey olsa ama Jutta'nin oglu ugrasiyordur bir yandan degil mi? Hatirladigim kadariyla doktordu ...

    Nehir en bastan beri kaderine razi olmadi; inat ve israrla "hasta" modunda olmayi reddetti, hayatin her asamasinda boyle basarili olacak, hic supheniz olmasin ... kizlarinizin guzel gelismelerini seneler boyu gururla izleyecek, Mahmut'la birbirinize sarilip uzgun gecirdiginiz aylarin acisini cikaracaksiniz ...

    Park gunlerine az kaldi ... tren kalkmak icin sizi bekliyor ... tuuut tuuuut tuuuuuuut ! :)

    Opuyorum binlerce,

    ReplyDelete
  2. Sana soyluyoruz,Zeynebim, Nehir'in misyonu bu. Herkes diyecek ki, Nehir basarmis, biz neden basarmayalim??? Nehirim herkese umut olacak artik.

    Sapanca'da agaclar cicek acmis, havanin guzelligini anlatamam, cocuklar kimle beraber, hangi arkadasi ile oynuyor bilmiyorum. Gelir gelmez kendilerini disari attılar.

    Harika bir duygu ozgurluk, 7 den 77 ye herkese lazim degil mi Nehirim? Sen bunu herkesten iyi bilirsin.

    Bu sene baharin gelisi oyle farkli sekillerde kutlaniyor ve oyle anlamlar tasiyor ki icim icime sigmiyor.

    Gercekten de onerimi uygulamis olmaniza cok tesekkurler. Senin guzelligin burada biliyormusun sevgili Zeynep, herkese kendini onemli birisiymis gibi hissettirebiliyorsun. Eminim Nehir'e de bu hissi verdin ve oda NB cadisini basindan def edecek gucu kendinde buldu.

    Bu kazanilmis basari "Zeynep" moderatorlugundeki Nehir - Mahmut ve Leyla uclusunun ortak eseridir.

    Ey blog, bunu tarihe boyle gec.

    ReplyDelete
  3. cok sukur, masallah... kac gundur cok guzel haberler veriyorsunuz bize... Allah devamini getirsin insallah. :)

    ReplyDelete
  4. Hepinize merhaba,

    Dun yazamadim, 23 Nisan yogun gecti. Dunden baslayalim;
    Sabah Mehmet'in okulundaki 23 Nisan gosterilerini seyretmeye gittik, Mehmet, Yasemin ve ben. O kadar kalabalikti ki merdivenlere oturmak zorunda kaldik. Gelen gecenin ayaklari altinda da kaldik ama yine de jimnastikcileri seyredebildik. Bana ve Yasemin'e kalirsa gosterinin en guzel bolumu idi. Sonra ekibe Bora, Yesim ve Fehim de eklendi ve Rainforest Cafe'ye yemege gidildi. Yemek sonrasi Yasemin uykuya, Mehmet derse ve Hande de Aysen'in 40 yas dogumgunu kutlamalari icin prosecco ve pastaya kostu. Sanirim gercekten yaslaniyorum, eskiden sampanya tarzi iceceklerin adini bile duymak istemezdim, simdi bayiliyorum. Aksam saat 6'ya kadar altinkizlar (Rakel, Aysen, Arzu ve ben) yedik, ictik, 40 yas kutladik. Sonra Rakel ayrildi, Aysen, Arzu ve ben biraz daha icip ulvi!!! konulari tartistiktan sonra daha ulvi bir is olan alisveris icin Akmerkez'e gittik. Mavijeans'den yaz icin gerekli jean'lerimizi aldiktan sonra herkes kocasinin yanina dagildi. Iste upuzun bir 23 Nisan size.... Boyle aksamuzeri icki keyfi uzun zamandir yapamadigim birseydi, cok hosuma gitti.

    Simdi sira bugune geldi. Sabah saat 9.30'da Yasemin, Mehmet ve ben yola koyulduk. Leyla'yi da aldiktan sonra heyecan icinde Koc Muzesi'nin yolunu tuttuk. Biz heyecan icindeyiz ama Leyla'nin tuzu kuru tabi. O gordu planetarium'u. Saat 10.00'da Koc muzesinin kapisindan girince Mehmet'in cok yakin arkadasi Taylan, kardesi Selin ve benim yakin arkadasim anneleri Dilara ile bulustuk. Zar zor, kalp carpintilari ile de olsa yer bulduk planetarium'da. Biz kizlar, malesef yas sinirini asamayinca denizaltina girmedik, onun yerine, Leyla onderliginde, muze gezdik. Erkekler, denizaltini gezdi. Sonra Cafe du Levant'da sicak cukulata icmek icin bulustuk onlarla. Planetarium guzeldi, gunes sistemimizi ve yerkuremizi tanidik. Bekledigim kadar etkileyici olmasa da guzeldi. Dilara'lardan ayrilip, Leyla, Yasemin ve Mehmet ile oglen yemegimizi yedik. Sonra tam evlere dagilacakken Leyla "ben de size gelebilir miyim" diye sordu. Simdi siz icinizden Yasemin ile ne guzel oynamislardir kimbilir diye dusunuyorsaniz, yaniliyorsunuz. Zeynep'cigimin harika kizlarinin buyugu Leyla ve Mehmet'in restaurant'in avlusunda yaptiklari kosu yarislari, araba yolculuklari sirasindaki sohbetleri gorulmeye, dinlenmeye degerdi. Bir de tabi gorulmeye deger olan Yasemin'in Leyla'nin pesinde "Leylaaaaa, Leylaaaaaa, Leylaaaaaaa" diye dolasisi.... Su anda bizim arka bahcede oynuyorlar. Cok hosuma gidiyor evde kalabalik, cocuklar oldu mu..... Sanirim bizim ev cocuklarin bulusma yeri olacak ilerde (insallah).

    Simdi bekledigimiz oyuncu Nehir'cigim. Kurtulsun bu dertten, gelsin diye dort gozle bekliyorum. Gelsin de bu harika eglenceleri onunla da yapalim. Gezelim, gorelim, oynayalim, kosalim, yiyelim, icelim....

    Kilolar yerine gelecek Zeynep'cim, siz becerirsiniz. Birden hepsinin olmasini beklemeyin. Biliyorum yoruldunuz, "hadi artik" diyorsunuz ama olacak, hepsi istediginiz gibi olacak!!!!! Nehir'cigim "turp" olup, hepimize ornek olacak!!!!!

    Birbirinize cok iyi bakin....

    ReplyDelete
  5. Nehir'e, sana ve Mahmut'a kucak dolusu sevgiler.. MAASALLAH... gokce

    ReplyDelete
  6. Sevgili Zeynep, Mahmut ve biricik Nehir...
    Serüvenininizin son anlatısındaki olumlu gelişmeler bile içimde burukluk sonrası mutluluğu hissettiriyorsa, ilk günleri okurken inanılmaz üzüleceğimiz kesin.
    Ben hamilelere ve sonrasında da anne ve bebeklere ve ailelere ulaşabilen biri olarak, blogunuz ve hakkınızdaki bilgileri kendi gruplarıma iletmenin ötesinde, bu konuda anneleri bilgilendirmek adına ve sizler için pozitif duygu seliyle desteği daha büyütebilmek adına elimden geleni yapacağım.
    içten sevgilerimle ve içten dualarımla. Nehir bebeğimizi sevgiyle öpüyorum.
    jale dural

    ReplyDelete