Thursday, August 5, 2010

Zor Bir Gün Daha

Aslında zorluk gece başladı. Saat 1.30da sekiz saatte bir yaptıkları kan alma sırasında, hemşire, boru çalışmıyor dedi. Haydaa...Ben genellikle pozisyonuyla ilgili dedim, ama kan geri gelmediği gibi "flush" da olmuyordu ki bu olmuyor. Demez mi, çıkarıp, yeni iğne takmamız lazım. Saat 1.30 da Nehir'i "iğnelemek" için uyandırmak fikri beni üzdü, sıktı, yordu, dağıttı. Biraz itiraz ettim, sabahı bekleyelim diye, çünkü o boruyu kullanmayacaklardı, ama eğer bir tıkanıklık varsa, deri altında, tamamen kaybedebiliriz portu deyince, yapacak bir şey yok dedim. Aslında aklımda özellikle de ilik nakli sırasında kateter tıkalı veya zor çalıştığında, Asyalı hemşiremizin nasıl çalışıp, açmış olduğu da geldi. Ama gece hemşiremiz, genç ve her şeyi bilir edasında idi, biz ise "port" deneyimimiz yok...teslim olduk.

Nehir bağıra bağıra yapıldı. Ve o kadar bağırınca, bu kez sonrasında çıkardı, mucocitis leri.

O ara birden sırtım, ve belini göstererek çok ağrıyor diye, oldukça ağlayınca, bu kez gelen nöbetçi "resident", küt küt vurarak elle muayene etti, ve Nehir yine avaz avazdı.

Biraz sonra bu kez, oksijen alımının azaldığı görüldü, amaann derken, uzaktan oksijen vermeye başladılar.

Velhasıl geceyi oldukça ayakta ve stresli geçirdik.

Nehir, ise iki gözü kapalı uyandı, yüzün tamamı neredeyse ve boynu şiş.

Sabah, bu kez doktorlar bize erken geldi.

Birincisi, yüzündeki şişliğin bir damar tıkanıklığından olabileceğini düşündüklerini söylediler. Baş bölgesinde. Ve ciğerlerinin birinden de bir noktada az ses geldiğini, akciğer röntgeni istediklerini söylediler.

Ve işte babayı da beni de koca bir sıkıntı aldı, taaa içine.

Ve öğlene doğru akciğer röntgeni çekildi. O sırada da Nehir kanlı mucocitis çıkardı. Kanlı olunca görüntü iyice sarstı bizi. Ben türlü senaryolarla dağılıverdim tabi.

Damar tıkanıklığının ise böbrek fonksiyonlarından bağımsız bir olay olduğunu düşünüyorlar.

Ben ise şaşkınım. Bugün bir kez daha sordum, bir şekilde karboplatinin az görülen bir etkisi olabilr mi, bu şişlik. Amerikalı nurse practitioner, hayır, dedi.

Derken röntgen raporu geldi. Bir noktada su toplama var ve damar daralması..."vascular congestion"...Ben raporu Özlem'e sorayım istedim, ama o ara ulaşamadım. Koridorda dolaşıp durdum bir bilene rastlayayım diye ve en sonunda iki sabahtır gördüğüm, Alman olduğunu tahmin ettiğim fellow a rastladım. Saat dört olmuştu. İyi ki de ona rastlamışım, Amerikalılardan çok farklı bir şekilde bana uzun uzun anlattı, hem akciğerleri, hem de damar tıkanıklığı teorisi ve beni oldukça rahatlattı. İlaçlarla enfeksiyon ve bakteriye karşı koruduklarını en önemlisi. Sonra da Özlem ile konuştuk, o da rahatlattı.

Alman fellow anlatırken, Amerikalı nurse practitioner gelip, "Tabi bilemeyiz, raporları beklemek lazım" diye eklediğinde, bir kez daha farkı gördüm. Amerikalılar, hukuk baskısı altında konuşamaz olmuşlar. Alman çok daha rahat bildiklerini paylaştı benimle. Hatta, karboplatin gibi kuvvetli ilaçlardan sonra, ölmekte olan hücreler sırasında, "acaiplik"lerin olduğunu da.

Olası senaryolar için yapabileceklerini öğrenmek rahatlattı. Creatinin de bugün 0.9 çıktı.

Yarınki MR ne diyecek bakalım.

Bütün bunlar sırasında annemi yolcu ettik. Ben etmeye çalıştım. Tam çıkacağı saatte, allak bulak olmuştum. Sanırım biraz gözü arkada gitti. "Yine gelirim" diyerek, beni de rahatlatmaya çalıştı. Umarım yolculuğı iyi geçer ve umarım ona da yarın iyi haberler verip rahatlatabilirim. Dedesi, söylesin, teşekkür ediyoruz. Hastaneden çıkınca ilk iş buzluktaki yemekleri yiyeceğiz.

En hoşu ise, Mahmut'un akşamüzeri, Leyla'yı alıp geldiğinde, elindeki St. John's Wort'ü bana uzatıp, "Sanırım bu ara ihtiyacın var" demesiydi. Gülümsedim. Hiç dış yardımı sevmeyen kocam, benim çeşme halimi görünce, getirmiş. Akşam almaya başlayayım dedim, ama hay bin kunduz kapağı kırılmış ve sanki bozulmuş bir halleri vardı. Yoksa bunu farketmiş miydi!

KızlarNot: Paparazzi kıvamındaki yorumlara bakılırsa sevgili arkadaşım düğün öncesi eğlenmiş! Nil'i şimdiden çok çok tebrik ediyorum: bir yastıkta kocasınlar! Damat dedikodusunu alırım sonra. Aklıma Sandra'nın düğünündeki halaylarımız geldi de, dağıtmayın derim, ya da...

5 comments:

  1. Her koşunun hedefe varılmadan son bir aşaması vardır: vücut ağırlaşır, kaslar külçeleşir, oksijen azalır...devam edemeyeceğim hissi gelir. Aslında bütün koşunun en zor aşamasıdır...Oradasınız şu anda...zor ama bir o kadar hedefe yakın..mutlu sona yakın..agresif bir tedavi, evet...ama Nehir'in vücudundaki bütün sorunlar kökünden kurutuluyor..birer birer!!! Hergün daha temiz ve sonunda tertemiz...vücuduna geçici zarar veren herşey aslında nb'nin son kalıntılarını agresif bir şekilde söküp atıyor. Dayanın az kaldı...
    Hiç merak etmeyin Nehir toparlanıcak!!!Bu en zor günler, bundan sonra her gün daha iyi olacak...Nehir gümbür gümbür geliyor..bekleyin, az kaldı...MAŞALLAH hepinize
    Yasemin

    ReplyDelete
  2. canım nehir ciğim küçücük bedeninde kocaman bir savaş veriyorsun umarım herşey senin için daha az acı verici olur da bu savaş biran önce biter ankaradan kocaman enerjiler sevgiler ve kucaklar gönderiyorum hepinize:)))

    ReplyDelete
  3. Nehire ve Butun Nehirlere Allah acil sifalar versin .Dualarim Nehirlerle :)

    ReplyDelete
  4. Güzel Nehirimiz. Dayannıyorsun zaten biliyoruz ama ben tekrar hatırlatmak istedim.az kaldı o borulardan kurtulup saçlarını pembeye boyatmana. O zaman bu tüm ilaç kutularına nanikkk yapacağız seninle.
    Sevgilerle.

    ReplyDelete
  5. Guzel haberler bekliyoruz. Dualarimiz sizinle.

    A.

    ReplyDelete