Stresli bir gündü. Dünden beri ishal için bir ilaç var, getiremediler. Dün kaka kültürü yapalım dediklerinde, beşinci kakası da çöpe gitmişti, o nedenle bugün de ilacı, test yapana kadar vermediler.
Sonuçta kültürler negatif geldi. Öğleni bulmuştuk, ilacı aldı ve rahatladı.
Sabah doktorlar geldi, böbrek fonksiyonlarını takip etmek ve düzeldiğini görmek istiyorlar. bazı değerler "off".
İyi. Özlem beni rahatlatmıştı, karboplatin sonrası olur, sıvı takviyesiyle düzelir diye.
Bir de 12 saatik idrar testi yapalım dediler...Yani torba yapıştırmak lazım. Hatırlarsanız, bu iş zor, kızlarda. Kaçırmadan yapmaları. Çok becerikli olması lazım yapanın. İlkinde, iki kişi geldiler, Nehir feci bir tantruma girdi, yaptılar. Derken ilk çişte kaçırdı, çişin çoğu beze gitti. Ne yapalım ne yapalım, ikinci torbayı koydular, yani ilkini can hıraş çıkartıp...Seçenek, "foley" takmak ki, o da hoş değil ve neutropenik olma sınırında olduğu için de enfeksiyon açısından riskli...Tüm bunlar saatleri aldı.
Derken akşamüzeri oldu. Leyla geldi, anneanne ile. Bu kez Leyla'yı almadılar! Bende şafak attı! Az kalsın ağzımdan kötü bir laf çıkıyordu. Zor tuttum. Az kalmadı bende göz yaşları birikti tabi. Odaya gittim, Nehir'i anneanne ile kalmaya ikna edip, Leyla ile görüşeyim diye. Bir de ne göreyim, ikinci idrar torbası da kaçırmış. İşin uzayacağını anlayınca, anneanne ve Leyla döndüler.
Fellow geldi. "Ne yapalım, neden kaçırıyor" diye sordu...Ben de bu yerinde soruya, "Bunu bana değil, hemşirelere sorun" dedim. Sonra "foley" olacaksa, hemen yapalım dedim, ki değerler daha da düşmesin ve Nehir zaten yorgun, bitsin istedim. Bu kez fellow gitti, geldi, ve yarın GFR testi yapmaya karar verdiler. Bu daha önce de Teksas'ta yaptıkları bir test. Bir maddeyi zirk edip, üç saat arayla ölçüm yapıyorlar, böbreklerin ne kadar süzdüğünü anlıyorlar. Ama anlamadığım, Teksas'ta "central line"dan yaparlarken burada ayrı bir IV takmak istemeleri. Yani Nehir'i acıdan kurtaramadık ama doğrusu bu, foley (TRsini hatırlamıyorum) takmaktan daha iyi gibi geliyor. Geldi.
Nehir'in gözleri şiş hala. Ya çok sıvı alıyor diye, belki albumin seviyesinden...Benimkiler de. Süper ikili olduk. Akşam tüm günün tatsızlıklarından sonra bizi tek kişilik odaya çıkardılar! Ha sahi, bugün finansçı Sean da uğrayıp, "zarf" bıraktı. Bakmadım. Aslında biz konuşmak isteyince yok olup, iş para istemeye gelince, in-patient bulup tutuşturmak da "şık" olmadı...
Ben bu ara buharlı tren oldum. Thomas vari dolaşıyorum...Bir durup, istim boşaltmam (bu deyimi de tamamen attım diyebilirim, umarım tutmuştur) lazım.
En komiği. Tam Alman veya Holland asıllı fellow giderken, ben ikinci torba da kaçırmış, Leyla gelememiş, diye ağlarken, Dr. Kushner'ın gelmesiydi. Aslında günün de en güzel noktasıydı. O kadar komik duruma düştüm ki, bir şekilde dağılmışım ama gel de bunu nöroblastom doktoruna anlat. Tabi ki, "Tek derdiniz bu olsun" dedi önce. Sonra ben böbrek için endişeleniyorlar deyince, "Seninle konuşurlarken ciddi görün ve dinle ama dert etme, sıvı ile düzelecektir" dedi.
Ve beynimin yaptığına bakın. Bugünü anlatırken....Yaw kök hücreleri aldık! Dr. Modak geldi, başında durdu. Ben yine sordum, "Şimdi bu kök hücreler nüks nedeni olmaz değil mi, arada ilişki yok sanırım" dedim. İşin komiği, yüzdeyiz ilişki yok diyemedi. Neyseki Nehir'in iliği temizdi hep, bildiğimiz kadarıyla...
Hani yazmıştım ya. Hastanedeki en güzel günler sıkılınan günler aslında.
Nehir'ciğimin böbrek değerleri yarın daha iyi çıksın! Yarın GCSFler başlıyor. Bugün 07'ye düşmüştü bile, ANC. Sahi gece kan da almıştık, Hemoglobin de 7,5'tu.
Hadi artık, çıkışa başlayalım!
SevgilimNot: İyi ki doğmuşsun. Biz uyandığımızda, umarım doğumgünü hediyeni almış olursun: Pasaport ve biletin... Yeni yaşın sana bizi getirsin! Sağlık ve neşeyle.
GFR'da verilen madde radyoaktif.
ReplyDeleteCanım Zeynepcim, seni acaip özledim. Hele şimdi yanında olup beraber ağlamak ve de bağırmak çoooook isterdim, çok çok çok isterdim. Böyle zor dönemlerinde sana yazmak kısıtlayıcı geliyor. Elim kolum bağlanmış hissediyorum. Yaşadığın duygu yoğunluğuna, derinliğine duyduğum saygıyı arada sözler olmadan aktarabilmeyi çok isterdim.
ReplyDeleteGür kısmını bilmiyorum ama beyaz saçlarımızla (bu durumda boyatmıyoruz galiba, hayır yani ayağımdaki kırmızı ojeler kafamı karıştırıyor:) karşılıklı oturup çaylarımızı yudumlarken kızlarımızı çekiştireceğimize dair garip bir kesinlik var içimde...
Seni çok seviyorum,
Frd
Zeynepcigim sen zaten duymussundur AMA Mahmuta diledigin hediye
ReplyDeleteOK lendi insallah yarin bu Sabah sizlere kavusmus olacak.
Bundan daha iyi bir dogum gunu hediyesi olamazdi sanirim.
Canim kardesim sana Sevgili Nehirimle genclik atismalari yasayacagin uzun yillar diliyorum. Dogum gunun kutlu olsun.
Oncelikle yarin hayirli kavusmalar ailene. Allah ayirmasin.
Zeynepcigim, Mahmut geldiginde olabildigince rahatlamani diliyorum. Insallah Nehirim de toparlanmaya baslayacak.
Kendinize cok iyi bakin
Zeynep the Hala
Merhaba Zeynep hanım. Sizi bir süredir takip ediyorum ve sürekli dualarımdasınız.
ReplyDeleteBen aslında nöroblastom komunitesine de yabancı değilim, daha önceden takip ettiğim aileler vardı (tesadüfi yollarla). Benim merak ettiğim, anladığım kadarıyla bu hastalığın özelliği "relapse" (nüks) olma hali. Acaba hiç relapse olmamış çocuklar var mıdır bildiğiniz? Diğer blogları/aileleri az çok takip ediyorsunuzdur diye düşünüyorum. Bir de mesela küçükken nöroblastom geçirip şu an 20'li 30'lu yaşlarda olan çocuklarla iletişime geçme şansınız oldu mu?
Geçenlerde meme kanseriyle ilgili bir makaleyi çevirirken aklıma geldi bu konu. Nöroblastom ismi, Tr'de telaffuz bile edilemiyor. Biliyorum keşke sizin aracılığınızla olmasaydı hiç, ama sanırım artık bir şeylere "uyanma" vakti geldi. Hele ki, baz istasyonları, sağlıksız gıdalar, materyaller cenneti bir ülkede yaşıyorsanız..
Nehir'eNot: Güzelim, seni sapasağlam, o en çok hakettiğin kıpır kıpır hallerinle göreceğimiz günler de gelecek inşallah. Çok yakında!..
Sevgiler