Tuesday, August 10, 2010

Sloan'a geri döndük, yine

Sabah, sizi gönderelim dediklerinde bilemedim. Yani güven kırılınca, bir yanım ayrılmak istemedi. Ama yoğun bakım hali de kalmamıştı. Ara ünitede kalsaydık, Presbyterian yoğun bakımcıları izliyor olacaktı. Ama uzaktan.

Geldik. "Bizim" paramedikler getirdiler, yine. "Yaw, biz bunu da cepten ödüyoruz, taksimetreyi açsanz" diye espri yaptık.

Ama Nehir bu sabah özellikle çok keyifsiz. Onu bu kadar "kopuk" görmemiştik hiç. Bana da, babasına da çok ama çok dokundu. İki haftadır yaşadıklarından sarsılmış görünüyor. Bana, "Üzgünüm" dedi, bu sabah. Dün gece ise çok sıkı bir tantrum geçirdi. Hem sonda tüpünü, hem de oksijen "kanula"sını çekiştirip durdu.

Hak veriyorum ona.

Sabah aklıma, bir şekilde morfinden kesiyoruz, ativanı vermiyoruz, acaba ondan mıdır sorusu takıldı. Yani kimyasal etkenler de olabilir mi diye. Sorup duruyorum, henüz yanıt alamadım. Pek ilgili değil gibi. Yani sanki yaşadıklarının toplamı etkiledi.

Bugün ilk kez ANCde kıpırtı oldu, minik. 0.09, WBC ise 0.6

Lasix i sürekliden altı saatte bire değiştirmişlerdi, creatinin yükselmiş, şimdi, süreyi açacaklarmış.

Yarın röntgen bakalım ne gösterecek.

Ben nasıl rahatlayacağım burada iken bilemiyorum. Gerçi şu anda daha "normal" her şey, değerler de çıkmaya başladı. Bu kez yine "perdeli" odaya geldik. Bu akşam yanımız boş. Baba ise bu kez odaya girer girmez, eşyaları koymadan bir hamlede bulundu, ama boş oda yokmuş. Paramedikler çok tatlıydı. Oda "A" ve "B" diye tanımlı, birnin yatağı televizyona bakıyor, diğeri ise paralel duruyordu. Bize, paralel olan söylendi. Paramedikler ise, bizi, madem tek kişilik oda yok, düzgün yatağa koyalım dediler. Hemşireler bir şey derse, "yanlışlık yaptık" deriz diye...

Bugün RMH'ye duş almaya gittim, sonra da Leyla kamptan geldi. Birlikte kalamadığımız için üzüldü, sonra üzüldüğünü belli edince, ben üzülür müyüm diye, üzüldü...Alem kız, "Herkes kendi duygusundan sorumlu, tabi ki bana her duygunu söyleyeceksin" dedim. Ve birlikte Üsküdar'a yemeğe gittik. Meğer bir de güzel etli yaprak sarmaları varmış. Leyla pilavı da özlemiş. Ve pideyi. Fazla gelen yaprak sarmasını paket ettirdik. Tam kalkarken, baktım, yine köfte-pilav ve sütlaç eklemişler pakete, bana hiç söylemeden. Nehir için.

Leyla ile yemekten sonra hastaneye geldik. Peki yolda kimleri gördük.

Önce bizi yoğun bakıma yollayan haftasonu attendeesini. "Nasılsınız?" dedi, "İyiyiz, geldik" dedim. "Göndermeniz iyi oldu" dedim. Tam onunla konuşurken, bu kez bizi Presbyterian'da kabul eden yoğun bakım fellowu geldi. Yer trafik ışıkları bu arada. Ben de "Ah işte gönderen ve kabul eden" dedim, ayaküstü tanıştılar. "Doctor, doctor"...Sonra da yürürken, Nehir'e hiç bakamadığını düşündüğüm, attendee geliyordu karşıdan. Bizi görmedi bile. Şaşırmadım. Zaten hiç görmedi Nehir'i. Tuhaf bir silsileydi.

Bakalım, creatnin 1.1 e çıkmış. Yapmaları gereken, böbrek dengesini gözönünde tutarak, sıvı verişi ve çıkşını iyi takip ederek, ciğerlerin iyiye gidişinin devamını sağlamaları. Kolay geliyo kulağa, ama ben bir terslik yapmasınlar diyorum. Hımmm, gözüm üzerlerinde, Özlem desteği ile ilerleyeceğiz.

Ve Nehir'i biraz moral olarak toparlamak lazım. Bakalım yarın nasıl olacak.

Desteğinize teşekkürler tekrar. Havva Hanım, çok ama çok geçmiş olsun, bütün çocuklar bizim. Şule Hanım, teşekkürler, bizi düşündüğünüz için. Ben çeşme halimle biraz boşalıyorum. Bugün Leyla ile sohbet ederken, bazen bu sürecin hepimiz için ne kadar zor olduğunu konuştuk, elimizde olmadığını, geçeceğini ve yine birlikte olacağımızı. Leyla soruyordu, "Nehir burada kalsa, doktorlar eve gelse...Ne farkı var?" diye . Sonra baktı olacak gibi değil, "İstanbul'da olsaydı bu hastaneler" dedi. "Evet" dedim, ah işte en güzeli o olurdu.

Not: Bu arada dün gece yoğun bakıma bir çocuk geldi. İlkokul 5.sınıf. Bisikletten düşmüş, başının üzerine...ameliyat olmuştu. Atlatmıştı. Ama kask takmıyormuş!!! Aman dedim. Biz eskiden takmazdık diye, ihmal ederiz, etmeyelim dedim içimden.

Not2: Tam yaprak sarması yerken, Yaprak aradı, Gözdemcim. Çok komikti. Ama Yaprak'a telefonda diyemedim, "Biz de tam yaprak yiyorduk" diye. Leyla sorunca "Kimdi?" diye, "Yaprak" dedim...Yüzünü görmeliydiniz!!




6 comments:

  1. Kucuk Nehir'e cok cok gecmis olsun, insallah bu zor gunleriniz en kisa surede gecer gider rahatlarsiniz.

    ReplyDelete
  2. Merhabalar,
    Sizi ve Nehir'i yeni takip etmeye başladım. Gerçekten büyük bir mücadele...bu mücadeleyi verirken size keşke destek olabilsek diye düşünüyorum her zaman. umutsuz olduğunuzda umut verebilmek. dualarımızla sizin yanınızda olabiliyoruz ancak. umarım çok çok güzel, sağlıklı günler bekliyordur sizi. sabah akşam günde iki kere yeni haberler var mı diye bakıyorum inanın. sevgiler,
    s.

    ReplyDelete
  3. Sabah yazdiklarim cyber dunyada kayboldu :( Asagidakiler ikinci posta....

    Tam dondum derken, bu sefer de internet baglantim bana azizlik etti. Neredeyse 3 gundur internet erisimim yok. Once benim bilgisayarim ile ilgili bir sorun zannettim ama Burak 'acaba ADSL faturasini odemeyi mi atladik' deyince basimdan asagi kaynar sular bosandi. Neyse ki faturalar odenmis, yoksa Burak ciddi bir firca yiyecekti :) Bankada faturalarin odendigini soyleyen kiz 'dun bu bolgede elektrik sayaclari yandi, onunla ilgili olabilir' dedi, hemen hattimi kontrol ettirdim, o da tutmadi. Son olarak da modemde mi acaba ariza diye, onu kontrol ettirmek icin girisimde bulundum ki bu sabah internet baglantim yerine geldi. Cok sukur telefonun minicik ekraninda gozlerimi kisarak blog okumaktan kurtuldum. Baglanti geldi geldi ama bu sefer de ben yazdiklarimi kaybettim. Insallah bu sefer sesimi duyurabilecegim!!!!!

    Zeynep'cim, Nehir de siz de moral bozuklugu ve mutsuzluk konusunda yerden goge kadar haklisiniz. Cok zor gunler geciyor ama geciyor!! Bundan sonra her gun bir oncekinden daha iyi olacak. Nehir kendini daha iyi hissedecek, borulardan kurtulacak. Keyfi, kikirdamasi, neseli gulusu, parlayan gozleri geri gelecek. Insallah tedaviler arasinda firsat olacak ve acik havada mutlu kacamaklar yapilacak. Sakin kendini birakma!! Sen Nehir'e guc, Leyla'ya mutluluk kaynagi, Mahmut'a yoldassin. Enerjini once kendini sonra da aileni ayakta ve guclu kilmaya kullanmalisin. Seni taniyorum, yapabilecegini biliyorum. Ne zaman istersen yanindayiz. Ben de burada bizi takip eden 400 kusur kisi de....

    Birbirinize cok iyi bakin...

    Yaprak not: Birbirinizi gorurseniz benim icin de kocaman bir sarilin :) Ben Gozdem yoluyla Yaprak ile tanistigini unutmusum. Gecen gun (sanirim internet baglantimin oldugu son gun idi) skype'de seni gordum ve uzun uzun Yaprak'tan bahsettim. Ama sen herhalde bilgisayar basinda degildin, ben de biraz sonra yatmaya gittim. Sonra Gozdem ve senin yazilarinda Yaprak'dan bahsettiginizi gorunce aklim basima geldi. Ikinizi de kocaman opuyorum...

    ReplyDelete
  4. Simdi Turkiyedeyim, eylul basin kadar. Aklim hep sizde, umarim biz dondugumuzde Nehir cook daha moralli ve toparlamis our. Sabir ve kolaylik diliyorum. Defne

    ReplyDelete
  5. aklımız hep sizde. hep iyi haberlerinizi bekliyoruz. çok iyi olun..
    sevgiler
    gorki

    ReplyDelete
  6. herşeyden öte nehir in üzgün olduğunu okumak beni çok üzdü, ama siz onun yanındasınız ve onun mutluluk kaynağısınız,pozitif enerjiniz onun için çok önemli.
    bu zor günlerde size ve nehire güç kuvvet diliyorum,
    dualarımız sizinle.

    arzu

    ReplyDelete