Bekledik.
Cerrah, öğlen gibi, gerek yok dedi.
İyi.
Arada TPN için geldiler. Sadece akşamları geliyormuş, New Jersey'den, bekliyoruz. Adamlar (bilemem kaç tane kadın var) her işi outsourcing yapmışlar, uzmanlar, destek sistemleri...
İyi.
Derken Nehir'in nefes alışı yine 60lara çıktı.
Ay ki ay.
Önce baba farketti, hemşireye saydırttı, sonra, bir başka hemşireye ben saydırdım... Bizim hemşiremiz, Marielle, buradaki en sevimli, en yardımcı, en ilgili hemşiremiz, gidip doktorlarla konuştu... Attending, "Agresif olmayalım, akşamüzeri tartalım", dedi.
İyi.
Valla beni ne tetikledi. Ama esasen öğleden sonra 3'te 60 lara çıkmış bir nefes alışın gece için iyi bir haber olmayıp, geceki karmaşayı neden şimdiden engellemiyorlar fikri ve Özlem'in, "Hatırla, yoğun bakıma gittiğiniz güne benziyor, albumin almıştı yine" deyişi oldu.
Kendimi koridora attım ve karşıma Attending çıktı. Bingo!
Bu kez ben anlattım, bıdır bıdır bıdır, nasıl artık bunaldığımızı, başını, Özlem'den aldığım tiyo ile, "Bakın bu çocuğun ne akciğer sorunu vardı, ne de böbrek, lasix e yanıt veriyor, yine zora sokmayalım, bu takipsizlik nedeniyle oluyor, her gelen attendee bekliyor önce, ve tedavi klinik durumun arkasında kalıyor"..vs vs vs..En sonunda "Kusura bakmayın biz Türkler elimizi kolumuzu çok kullanırız" dedim.
Adını bilmediğim attending, "Tamam, ben kızını daha iyi bir noktaya getireceğim" dedi. Hiç değilse hemen tarttı. Şaşırdım, çünkü yüzü toplamış gibiydi. Kilosu azalmış çıktı. Yine de lasix ', altı saatte bire çıkardılar. Sonra odaya geldi. Cerrah takımından bir fellow ile. Tüp için bir kez daha konuşuyorlar.
Ben bilemiyorum. Tüp, bir değil iki olacak. Nehir'i rahatsız edeceği kesin. Yine sordum sonda ve lasix i. Aynı şeyleri biz de tartışıyoruz diyorlar. Ama nedense kararsızlar. En kötüsü. Ötesi gerçekten bizi aşıyor. Yan etkiler vs. Özlem'e daha çok güveniyorum. O akciğerci. Bugün bir ara telefonu Özlem'e verecektim!!
Bakalım.
Bir yandan ise Nehir kendini daha iyi hissediyor. Oyun oynuyor. Hatta bu kez onu eğlendirmek zorlaştı. Tüplerle düşünemiyorum.
Bakalım.
Bu akşam çok ağladım, önce kendi kızım sonra nehir için. Ağlamalar geçince şükretmeye başladım, ağlamadığım bir dolu şey için. Sonra bugünkü yazınızı yayınladığınızı gördüm, bir daha ağladım. Ardından artık bugünün tarihinin 17 Ağustos olduğunu farkettim. 17 Ağustos 1999 hatırladım. Yaşam mı zor, biz mi büyüdük, kirlendi mi dünya hiç biledim. Sabır ve sevgi dileklerim sizinle
ReplyDeleteZeynep'cim,
ReplyDeleteEn güzel bilgiyi en sonda vermişsin. "Nehir kendini daha iyi hissediyor". İşte budur Arkadaşım. Bu kız bir Amazon. O kendini daha iyi hissedince tablo da daha düzelecek ve o kendini daha da iyi hissedecek. Ve tabii ki siz de.
Hep birlikte çok zor bir mücadele veriyorsunuz, eminim Sloan bu kadar bilinçli ve kararlı bir ekip görmemiştir karşısında. Anlasınlar ki bu Türkler sadece elini kolunu değil, aklını ve sağduyusunu da çok iyi kullanıyor. Araştırıp sorguluyor, talep ediyor. Sizi farklı bir kefeye koymaları gerektiğini bence Sloan da farkediyor arkadaşım. Bak dünkü attendee bile senin müdahalen karşısında olaya el atmış. Siz bir ekip olarak ne yapsanız harika yapıyorsunuz.
Sevgilerimle
Dualarim Sizinle ve cani gonulden inaniyorum Nehir en yakin zamanda Allahin izni ile daha iyi olucak ..
ReplyDeleteZeynepcigim, uzun suredir Internet erisimim yoktu. Donunce 1 solukta okudum gecen gunleri.
ReplyDeleteOncelikle gozun aydin esin donmus. Guclu ekip tamamlanmis. Nehir cok AMA cok iyi mucadele veriyor. Hepimizin dualari ve iyi dilekleri sizinle.
Hep daha iyi gunlere uyanin.
Sevgiyle
Natali
Aynı fikirdeyim hatta " tedavi klinik durumun arkasında kalıyor" lafına bittim,ağzına sağlık. İşe de yaramış. Nehir başaracak hiç şüphem yok ,biraz daha dayanın az kaldı.Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. nergis
ReplyDeleteCanim Zeynep'cim, yazinda saymadim ama bir suru 'iyi' yazmissin. Benim kulagima cok hos geldi. Bir de sonunda 'Nehir'in keyfi yerinde' yazmissin, bu kulagima Ivanovici'nin 'Waves of the Danube'u gibi geldi. Harika bir haber bu!!!!!!!!
ReplyDeleteBak ben sana soyluyorum, Ozlem'den replikler; senin en kizgin ve 'down' aninda bile sakin sakin konusup bilgini ve israrini gostermen; eh babayi unutmayalim, hic birsey soylemeden bile bir bakis ile derdini en kesin sekilde anlatmasi ile bu dugum cozulecek. Doktorlar dengeyi bulacak, Nehir kendisini harikalar gibi hissedecek ve tedavi devam edecek!!!!!!!! Bu olacak.
Canim arkadasim, cok kisa zamanda NY parklarina cikacaksiniz. Sen, ne olur, kendini ferah tutmaya calis. Arada bir gozlerini kapa ve ucsuz bucaksiz mavi okyanuslari dusun. Sakinlesirsin ve hatta belki birazcik da yaslar akar gozlerinden. Akip, biraz olsun bosaltir icindeki uzuntuyu, sikintiyi... Mavi insani sakinlestirir, okyanus da ozgurluk hissi verir (yani en azindan bana), belki sana da iyi gelir.
Hepinizi opuyorum, birbirinize cok iyi bakin...
Waves of the Danube not: Bilmeyenler (ailem disinda herkes oluyor sanirim) icin, ben kucukken piano calardim. Ama soyle calardim; ben mecburen!! hergun piano calisirken ablam icerden seslenirdi "Hande orada diyez var, yanlis caliyorsun" diye. Yani kulak sifir, heves eksi!!!!! Iste ben bu durumdayken bile dunya harika ogretmenimiz Nazan Hanim beni TRT Cocuk radyosunda konsere cikardi. Uc tane parca caldim ama kaydi yapan adam bir tane zannetti, parcalar arasinda es bile yok yani :) (Adam da melodiden bile anlayamamis ya neyse) Neyse lafi uzatmayayim, caldigim parcalardan birisi de Ivanovici'den Waves of the Danube idi ve ben hala cok severim bu valsi....