Sunday, August 8, 2010

Presbyterian'da, Yogun Bakim

Enerjim pek yok.

Geceyi yine zor geçirdik. Ben, bağlı olduğu, oksijen alışını ölçen alete, alarm koyabiliyor musunuz deyince, hemşire kendilerine bağlı bir monitör getirdi. Ben de rahatladım. Monitör aynı zamanda Sloan'un yoğun bakım altı, ara seviye bölümünden de izlenecekti. Bu da iyi.

Çok kısa bir süre sonra POUdan fellow geldi, bizim gün boyu, "ok" dediğimiz 93, 94 oksijen seviyesini kötü bulup, maskeye geçirdi. Ve her düşüşte gelip baktılar. Sonra röntgen çektirdiler. Biraz rahatlamış, uyuyacaktık ki, hemşire, "Boru çalışmıyor, iğneyi değiştirmeliyim" demez mi...Evet, şaka gibi. Üç gün sonra bir kez daha! Değişti. Sabah olmuştu, altı gibi uyudum.

Sabah bizi önce POUya aldılar. Doktor, bu nefes alış, iki gündür sürüyor, tehlikeli, yorulabilir, yakın takip gerekli dedi.

Sorun: ciğerlerinde su var. Doğru oksijen sevyesini tutturabilmek için daha çok çaba sarfetemsi gerekiyor. Ve hızlı nefes alıyor, yani kalbi çok çalışıyor.

POUya gittiğimizde, lasix i sürekli hale getireceğiz dediler, ve "foley" takacağız dediler. Ben foley a yine itiraz ettim. Yeni doktorumuz, Presbyterian ın yogun bakım attendee idi. Olmadı. ve haklılardı da. Bu kadar sıvı yüklüyken, giren çıkanı saat saat izlemek istiyorlardı. Ama POU da yetmeyecek dediler, burada entübe edemeyiz, yogun bakıma gitmesi daha dogru dediler.

Ve iki aydan sonra, geldik başa. İşin komiği, bizi ilk taşıyan ambulans ekibi taşıdı ve bizi ilk gören yoğun bakım attendeesi girişimiz yaptı. Farklı şekilde rastlaşsaydık dedik. Ama doğrusu emin ellerde hissediyorum. En azından Sloan da takamadıkları foley i buarda çabucak taktılar.

Sloan'a kızgınım. Doğrulayamam, ama onların atlaması sonucu bu noktada, bence Nehir. Eğer, buradaki attendee nin acaba kalp etrafın da mı bir tıkanıklık va tezi çürürse, yarınki eko kardio ile. Ve açıkçası umarım çürür, ve Nehir bu sıvıyı hemen atar.

Benim teorim: Cumartesi günü creatinin zaten çıkmıştı. Pazar günü göz kapakları şişti. Pazartesi, salı, çarşamba şişti iyice. Ve böbreklere yüklenmemek içi, acaba enfeksiyon mu diye bir şey yapmadılar. Sonra, ciğerlerde sesi duyunca, Xray de sıvıyı gördüler. hala lasix vermediler. Cuma sabahı, sıvı dediler, tıkanıklık yok dediler, hala lasix vermediler, halbuki, böbrekler toparlamıştı. Üzerine cuma günü iki katı sıvı verdiler ve cuma sabahı toparlamış görünen Nehir gecesinde bu hale geldi. Şimdi ayıkla pirincin taşını. Bunu son attendee mize de söyledim, dün gelen Alman fellow a da, sıvı overload unu kabul ediyorlar. Ama neye yarar.

Bugün yine farklı yere takibe gelince ise, bu kadar farklı doktor tarafından takip ediliyor olmaktan, onca farklı müdahaleden yorgun, attendee ve Nurse Practitioner in önünde koyverdim. Oldu bir kere. Gerçekten de, nöroblastom team, uzakta yice, cumartesi, bir on call, pazar başka bir on call, akşamında bir attendee, pazartesi cuma başka bir attendee, derken, haftasonu yeni attendee, bugün önce yeni bir nurse practitioner, ve ICUda yeni bir attendee.

Halbuki transplant ta tek bir ekip, günlerce takip etmişti. Bugün anlattım. Karboplatini out patient verip, eve backpackle yolamaktı bence en büyük saçmalık, madem komplikasyon riski var. Alıp, kemo başından sonuna takip edip, doğru düzgün bırakacaklardı. Her şey, cost effectiveness etrafında dönüyor.

Neyse, tabi ki yanılıyor da olabilirim ama tepemden dumanlar çıktı yine. Anlamadıkları, üstelik, ortalığı karıştırıp, faturasını da bize ödetmeleri. Yani yapamadıkları yoğun bakımın bile masrafı, ambulans transferi bize ait. Biz ise sağlık peşinde ve sistemin dışında olunca, yeterince kavga edemiyoruz. Yani anne baba olarak aynı anda onca iş zor oluyor.

Evet. Leyla'yı yazmamışım. Böyle günlerde zor oluyor. Neyseki Sandra'lar yardıma geldi ve Leyla'yı biz yoğun bakıma gelmeden aldılar, havuza götürdüler. Bu geceyi onlarda geçirecek. Yarın ise RMHin kampı ve hastane arasında paslaşacağız.

Lousy, lousy, lousy.

İyi haber: Lasix çalışıyor. Kaybetmesini istedikleri suyu attı, bugün için.

Özlemcim ise her an yanımızda, acil telefon hattında!! Teşekkürler sevgili arkadaşım, demiştim di mi.

Ah ah, 30 yıllık arkadaşlarım benim.

Yarın sabah röntgen var. Umarım daha iyi bir tabloya ulaşırız. Başka bir iş çıkmadan.

5 comments:

  1. Butun gece aklim Nehir deydi. İstanbul bogucu sicak. Hadi Nehir, bize serin ruzgarlari getir, Anne ve Babani sevindir, binlerce kisi senin guzel haberlerini bekliyor...dualar sizinle...

    ReplyDelete
  2. canım biran önce iyileş annen güzel haberler yazsın...biz de ankarada sevinelimmmmmm :)kendinize iyi bakın

    ReplyDelete
  3. Tüm gönlümle dua ediyorum bunu da aşacak,o çok güçlü biliyoruzzz onu çok seviyoruz biz...

    ReplyDelete
  4. Buralarda herkes sabah işe gelir gelmez çayını kahvesini alır, emaillerini açar, gazeteye göz gezdirir, telaş içinde sabah raporlarına başlar. Bense çok uzunca bir zamandır koşarak gelip bu blogu açıyorum, Nehir acaba nasıl diye telaşla tüm yazdıklarınızı bir çırpıda okuyorum, "oh bugünde tutunmuş hayata" deyip tüm kalbimle tüm inancımla Nehir için Allah'tan yardım isteyip günüme başlıyorum. Bu sabah başlıktaki "yoğun bakım"ı okur okumaz kalbim sıkıştı, çok korktum Nehir kötüleşti diye. Okuduktan sonra "şükürler olsun bugün de tutunmuş hayata" deyip tüm kalbimle tüm inancımla Nehir için Allah'a sabah duamı ettim. Ankara'da saat 15:13 oldu, ben hala güne başlayamadım. Nehir için dua ediyorum...

    ReplyDelete
  5. canım Allah yardımcınız olsun ve nehir prensesimiz hemen sağlığına kavuşsun inşallah dualarımız sizinle. kötü günler geçecek
    ece-tarcan-alper-sevinç esin

    ReplyDelete