Wednesday, May 19, 2010

Elbise Yağmuru

Bugün yine sadece sabahki radyoterapi vardı. Sonrasında karşıya geçtik, ve Nehir'in dikişleri alındı. Acıtan bir şey değildi. ma çok sayıda ve derin ve sıkı dikişlerdi, zaman aldı. Doğrusu iyi bir performansla çok ağlamadan geçirdik.

Sonrasında RMH'ye geldik. Biraz odada kaldıktan sonra, öğle yemeği için "köfte-pilav" menüsüne mutfağa indik.

Yemekten sonra, biraz oturma odasına gidelim dedik.

İndik ki askılar dolusu gece elbiseleri, ayakkabılar, insanlar deniyorlar. Ben anlamadım, ilgilenmedim de, akvaryum karşısına oturduk Nehir'le.

Derken bir gönüllü geldi, "Haftaya düzenlenen yemeğe gelcek misiniz" diye sordu. "Elbise bakmak ister misiniz?" diye ekledi. "Çocuklar için de çok güzel elbiseler var, görmek ister misiniz" deyince, ben "Aa, evet, kızım çok sever" dedim.

Biraz sonra elinde birbirinden şık elbiselerle döndü. Ve biri, haika bir pembe, İalyan bir lebise idi. Ben elimiz uzatıverdim, Nehir ise üstündeki düz, lacivert elbiseyi çıkarmaya çalışıyordu bile.

Gerçekten de bu kadar olur.

Meğer, haftaa ilk kez RMH'de kalanlar için resmi bir gece yapılıyormuş. Erkekler takım elbise, kadınlar da "şık" giyinecekler ve limuzinlerle gidilecekmiş.

Ne diyeyim, basitçe, hiç havamda değilim, ama yanlış anlaşılmasın zaten pek sevmem...Kızlarımın düğünlerine inşallah.

Ama Nehir çok hoşlandı tabi. Geceye katılmayıp, elbise seçmek de olmuyordu, zaten aslında kayıtlı olanlar oturma odasındalarmış, biz anlamamışız. ama gelin görün ki, Nehir'in üzerinden o elbiseyi çıkarmak asla düşünülemezdi, ve hediye ettiler. Odaya çıkar çıkmaz, boya yaparken, boya oldu. Ben sileyim derken, rengi attı. Neyseki çok belli olmuyor, gece yatarken zor çıkardık. (umarım fotoyu koyabilirim).

RMH'deki yardım işleri ile ilgili bir not da düşeyim. Kullanılmış değil, düzgün şeyler veriyorlar. Hatta kapıya da not asmışlar, "Özür dileriz, kullanılmış yardım kabul etmiyoruz" diye. Çünkü buradaki aileler, bizim gibi, zor bir dönem geçiren, ama muhtaç olmayan, kanser öncesi normal yaşantısı olan aileler. Bizim gibi fundraising yapanlar var tabi, genellikle ülke dışından olanlar, yani bizim gibi sigortası olmayanlar. Ama amaç aileleri "hoş" tutmak, rahat ettirmek. Bu önemli bir misyon. Tüm bu ev saygı ve sevgiyle yönetiliyor.

Aslında Fort Worth'de kaldığımız RMH'den biraz farklı. Oradaki hastanenin küçük olması nedeniyle, kalan aileler sadece kanser aileleri değildi. Burada kalan tüm aileler, kanser ailesi. Ve anladığım kadarıyla gönüllüler de düzenli gelen gönüllüler, ve özellikle burada uzun kalan ailelerle, çocuklarla tanışıyorlar. Bize de herkes kendini tanıtıyor, sohbet etmeye çalışıyor. Yani sadece bir şeyler "verip" gitmek yerine iletişim de kuruyorlar. Ve bunu çok soru sormadan, "acıma" ile değil, doğal yapıyorlar. Bu da güzel. Bu bakımdan rahat bir ortam.

İşte bu küçük ara nottan sonra, bugünkü tek derdim, elbisedeki leke idi.

Akşamüzeri Mahmut'un doktora danışmanı Tove geldi bizi ziyarete. Elinde bir küçük kutu çukulata. Nehir o giderken, "Onun evine gitmek istiyorum" diye ağlıyordu. Sanıyorum ev gibi yerlerde olmak daha çok hoşuna gidiyor. Bana neredeyse her gün "Hospital'daki evimize gidelim" diyor. Houston'daki evimizi kastederek. Ben de oradaki sakin, park dolu günlerimizi özledim.

Akşam yemeğinden sonra ise ayda bir geldiklerini öğrendiğim, ve ilk kez denediğim şu anda adını yazamayacağım, Shiatsu (Japanese Accupressure) a benzeyen, yine temel prensipte stres noktalarını bulup, enerjiyi açığa çıkaran "uygulama"dan yaptırdım. Kendi kendime de yapabileceğim basit bir iki hareket gösterdiler. Nehir'e de birkaç şey uygulayacağım.

Baba ise reflexology yaptırdı.

Sakin ve güzel bir gündü. Nehir bugün de birkaç kez başağrısından şikayet etti. Ama bir an gelip, gidiyor. Bakalım, yarın soracağız.

10 comments:

  1. Zeynep'ciğim,

    TR de saat şimdi 05.50, blogu bir kontrol edip yatayım derken gördüm ki yazmışsın ve üstelik ilk yorumcu olma fırsatını bu sefer kaçırmayım dedim:)

    Hepimiz gönülden "pembe elbise" dilemiştik Nehir için hatırlarsan :) bak pembe elbise geldi, sıra ayakkabılarda ve tabii ki sağlık ve mutluluk dolu Nehir'in neşesi en büyük dileğimiz.

    Nehir'den güzel haberler geldikçe biz de burada mutluyuz. ÇOK ŞÜKÜR ve MAŞALLAH.... MIGB den gelen güzel haber emin ol ki ilikten de gelecektir, mantıklı düşünürsek antibodylerin etki alanı içinde kalacaktır. Şu zor süreç inşallah Nehir'i ve sizi çok yormadan geçip gidecek ve sizden neşeli yemek, park ve gezmeler haberlerini okuyacağız (fotolu tercih edilir).

    Tek derdimiz elbisedeki leke olsun inşallah, çözeriz :)

    sizi ve pembe elbiseli prensesi kocaman kucaklarım.

    sevgilerimle
    Ayda

    PS: Fazla ses çıkarmadığımdan anlamışssındır; Leyla'nın bu yıl ki gösterisini kaçırdım ama Gülnur'u taşeron olarak kullanmayı başardım. Eksik olmasın en ön sırayı kapıp bol bol Leyla fotograflarını çekmeyi başarmış, kendim beceremedim ama görev tamamlanmış oldu. Neyse, itiraf rahatlattı, ben gidip uyuyayım.

    ReplyDelete
  2. Zeynep Hanim, ben pek anlamadim, baloya gidecek misiniz? Bence gidin (beni ilgilendirmez tabii de). Icimden oyle geldi.

    Nehir'cigi yemek istiyorum. Sirin sey. Allah bagislasin onu hepinize, hepimize. Nehir bir survivor olacak. Ve ben biliyorum, gonullu calismalari TR'de de yaygin hale getirecek. Ayrica da doktor olur insallah :). Hasta/aile psikolojisinden anlayan doktorlara hala cok ihtiyacimiz var burada.

    Ben sevdigim insani kaybettigimde, vakif kuracagim, kanserli cocuklara gonullu ablalik yapacagim diyordum. Ama bilincli veya bilincisiz ihmal ettim. Neyse sizi uzmek istemem. Ama beni tekrar kendime getirdiniz. Tesekkur ederim.

    Zeynep Hanim, siz inanilmaz guclusunuz. Esiniz de, Nehir de, Leyla da, dostlariniz da. Umarim kendinizle gurur duyuyorsunuzdur.

    Hep aklimizdasiniz, dualarimizdasiniz. Bazen gece uyanip blog'a bakiyorum. Yeni bir entry var mi diye? Ve eminim bunu yapan tek kisi degilim. Nasil oldu da bir dost oldunuz, aile ferdi oldunuz hepimize. Sanirim berrak yureginizle, ve onunde egilesi anneliginizle (ve tabii babaliginiz ile), mucadelenizle.

    Bazilarimizin (benim) durumumuz cok sikisik amma en kisa zamanda telafi edecegiz onumuzdeki aylarda. Elbette elimizi tasin altina koymadan yorum yapmak olmaz.

    Bu karisik yorum/mail icin kusuruma bakmayin. Ama ben de cok karismisim demek ki.

    Z.O.

    ReplyDelete
  3. maşallah herşey yolunda..inşallah bundan sonra tek derdiniz-derdimiz leke gibi ufak aksaklıklardan ibaret olur..bunu canı gönülden temenni ediyorum:)

    ReplyDelete
  4. Lekelesin benim kizim, doya doya giysin, ustunde paralansin insallah butun elbiseleri. Ben ona daha ne pembe elbiseler alacagim. Ne renk, ne model isterse onu alacagim. Nasil da yakisiyor giydigi elbiseler kizima!!!!! Sizi bilmem ama Nehir suslenip puslenip baloya gitse pek memnun olurdu eminim :)

    Gunler yavas yavas daha guzel olmaya basladi. Bundan sonra tedavi ilerledikce cok daha guzel gunler gelecek. Nehir hergun daha cok toparlanacak. Parklarda kosmaya hazirlanacak, hazirlaniyor. Central Park bekle Nehir'i, geliyor!!!!!!!

    Opuyorum hepinizi, birbirinize iyi bakin...

    ReplyDelete
  5. Zeynepcim, bence siz de katılın geceye. Hem kızlarının düğünü için prova olur işte fena mı ;)

    ReplyDelete
  6. Biraz da Leyla'dan bahsedin lütfen o nasıl?

    ReplyDelete
  7. CT Scan sonuclarini merak ettim. Insaallah hersey yolundadir ve Nehir'in bas agrilari gecmistir.

    Sevgiler.

    ReplyDelete
  8. merhaba...yakın zamanda bilgim oldu sizden ve dünya tatlısı Nehircikten:)çocukları zaten çok severim bi de sevginin sevecenliği artırdığını bildiğim için yaşatarak severim...bütün dualarım sizinle,belki hiç tanışamayacağız karşı karşıya gelemeyeceğiz ama olsun sesinize kulak veren,yüreğinize ses veren -ben de-varım.
    ESRA/Fethiye

    ReplyDelete
  9. Resimler cok guzel.
    Hergununuz huzurlu ve keyifli olsun.
    sevgiyle
    Natali

    ReplyDelete
  10. Zeynepcim, dun ben yazdıktan sonra resimleri ekledigin icin unutmadan simdi yazayım istiyorum Nehir'i ne kadar buyumus ve mutlu gordugumu. Ve gene yazmak istiyorum ki, bilmesem olanları, Zeyneple Mahmut Cengizleri ziyarete gitmisler, cocuklar plajda oynuyorlar diyecegim.

    Aslında gunlerdir cok da istedigim gibi yazamiyorum, sana ve Nehir'e karsı sucluluk hissettigim icin. Once ondan, sonra sizden suphelendigim icin. Acaba mı dedigim anlar oldugu, zorlamasalar mı, cocugu, perisan etmeseler mi dedigim anlar oldugu icin. Bu itirafi yapmasam artık yazamayacaktım Zeynepcim, kendimi ikiyuzlu gibi hissettigim icin. Nehir'in yasama sevincini gormemek elde degilken, ben nasil oldu da kör gibi davrandım diye dusunmeden edemiyorum ve vicdan azabindan ölüyorum. Plajda gecirilecek bir tek, bir tek gun bile bu kadar degerli iken, ben nasıl oldu da sacma sapan dusuncelere kapıldım bilmiyorum.

    Ama simdi hic de oyle düşünmüyorum...Hem de hic. İkinizden de -ücünüzden de- özür dilerim. Her gun oyle cok ders alıyorum ki sizlerden.

    Hissettiklerimi yazamıyorum, nasil anlatacağımı bilemiyorum. Bu kadar zor durumda iken, icinde fırtınalar koparken, hayatı Nehir'e bu kadar yaşanılır kılabilmek, bu hastalıkla bas edebilme gucunu ona gösterebilmek, öğretebilmek -belki de kendin bile dogru durust bilemezken-o kadar az bayayiğidin harcıdır ki Zeynepcim. Tek kelime ile sana hayranım. Seni tanımadan hayran olanları o kadar iyi anlıyorum ki. Emin ol evrenin hakim gucu, bu emeklerini bosa cıkarmayacak, Nehircigimin gulen yuzu her gecen gun daha da renklenecek.

    Gücünüz hic tükenmesin Zeynepcim, önünüzde yasayacak cok uzun bir hayat var. Nehircigime doktorlar ne derse desin, O beni sasırttığı gibi, hep doktorları da sasırtarak yoluna devam edecek. Buna öyle ictelikle, hic korkmadan inanıyorum ki.

    Nehircim, televizyondaki bir reklamda dedigi gibi;

    "Bir tek annen olsun, sana bir sey olmaz"!

    ReplyDelete