Dün geceyi çok zor geçirdi Nehir. Bağırsak krampları içinde kıvrandı durdu, en sonunda saat üçe doğru kakasını yaptı, biraz rahatladı. sonra bir ara yine sıkıntıdaydı...velhasıl sabah olduğunda uykusuzduk. Ve saat 7.15'te radyoterapi "set up"ı için gitmeliydik.
Nehir mızmız, hava soğuk, neyseki Işıl'ın verdiği korumayla gittik.
Bir saat sürdü.
Biz o sırada babayla kahvaltı ettik, kafeteryada kitap satışı vardı. Nehir'e ve Leyla'ya kitap aldım. Ama hatırlatın taşımaya kalkışmayayım hiçbirini.
Sonra yukarı çıktık, ama Nehir uykusuzluktan, biraz anestezi sonrası genel uyanışı nedeniyle mızmızlığa devam etti. Oyun odasında video seyrederek İrinotecan aldı. Doğru düzgün bir şey yemedi. Derken sabah vermediğimiz ilaçlarının hepsini birden verme zamanı geldi. Zaten artık hapları çok kolay alıyor. Dilini uzatıyor. Fakat irinotecan ile birlikte alması gereken antibiyotikte, sıvı, zorlanıyoruz tabi. İrinotecan ishal yapabiliyormuş, zaten kramplar da o yüzdenmiş. Antibiyotik vermeleri o nedenle.
Nehir'in en son hareketi eliye ağzını kapatmak. Oyun odasında bu halde ağlarken, yanımıza küçük bir kız geldi. Çocukların çocuklara olan duyarlılığı gerçekten harika. "Nesi var" diye sordu. Ben de "İlaç alması gerekli ama tadının iyi olmadığını düşünüyor" dedim, ve ekledim, "Aslında ciklet tadı var". Küçük kız da Nehir'e bakıp, "Ciklet tadındaymış merak etme" deyiverdi. Sonra da, "Ben ilaçlarımı iki yudumda ve bir anda alıveriyorum" dedi. Ama nehir ağlamaya ve ağzını kapalı tutmaya devam ediyordu. Küçük kız bana döndü, "Bence o bu ilacı kesinlikle almak istemiyor, tadının kaka gibi olduğunu düşünüyor" dedi.
Çok isterdim bu konuşmanın kanser merkezinde değil bir oyun parkında olmuş olmasını.
Nehir ilacını aldı. Kemoterapisi de bitince, RMH'ye döndük ve üçümüz de uyuduk.
Uyandığında, ben de enerjime kavuşmuş, mutfağa indik, Nehir'e kuskus ve baklagil karışımını pişirdim. Annesini yemek yaparken yine yeni yeniden görünce mutlu oldu kızım. Güzel yedi. Üzerine Cengiz Amca'dan kalma Güllüoğlu su böreğini de yedi.
Doğrusu Nehir'i biraz iştahlı görmek bana çok iyi geldi. Ama tüm bunlar sırasında aşağı kattan yukarı müzik sesleri geliyordu. RMH'deki teenagerların kurmuş olduğu grup çalışma yapıyordu ban gır ban gır. Biz de yemek yiyip onları dinlemeye indik. Burası ilginç benim için. Avustralya'dan gelmiş, beş yıl, evet beş yıl, RMH'de kalmış, geçtiğimiz yılbaşı evlerine taşınmış, Hartung ailesini gördüm, yine uzaktan. Blogunu takip ettiğim bir başka çocuk.
Derken telefon çaldı. Buraya gelmeden önce görüştüğüm anne Rus, baba İngiliz, tedavilerini Türkiye'de almış, sonra nüksetmiş aileden anne, Katia, aradı. Bu gece çocuklarını nöroblastomdan kaybetmiş iki babanın kurduğu vakfın bir kokteyli olacağını, gitmemin iyi olacağını söyledi.
Nehir'in biraz itirazına rağmen, gittim. En azından Katia ile tanışmayı istiyordum. Ama telefonda kokteyl deyince, "Dur ama benim kokteyl kıyafetim yok, nasıl bir şey bu" dedim, Katia da kot giyme ama casual olabilir dedi.
Ben de en efendi "khaki"m, Hande'cim hani Mark Dungan görüşme giysim, gri bluz, hırka, ve ayağımda yazmayayım, Birkenstock değil, adını unuttum şu benim yaylana yaylana yürüdüğüm ayakkabılar gittim. Batı yakasına.
Baktım önden elbiseler, takım elbiseli adamlar...girişte fotoğrafçılar halı üzerinde poz çekiyorlar. Ancak o zaman uyandım. Bu bir "fundraising event"!! ben de en çok fotoğraf çekenler grubuna uygunum.
Sanıyorum hayatımda ilk kez yüzde yüz dışa düştüm ve bunu beni hiç sıkmadı. Yani evsahibine açıklamak dışında. Ki
hastane koşullarını, yaşam stilini yaşamış bir adam beni anlamıştır.
Katia ile tanışmak güzel oldu. Eşi de bilgili. Vakfı kuran iki babayı da alkışladım. Hep gördüğüm gücü gördüm, sadece kendilerini değil, başkalarını da düşünen iki insan gördüm. Çocuklarını kaybetmiş olmalarına rağmen diğer çocuklar için birşeyler yapmak isteyen azimli iki aile daha gördüm. Ve bunu araştırmalara destek olarak yapmalarını da çok doğru buldum. Çünkü esas çözüm, "cure" bulmak. İronik olan bu gecenin sonunda destek olmak istedikleri yeni yöntem iki yerde klinik çalışma olarak açılacakmış, biri Cincinnati, diğeri Baylor, yani Texas Children's. Ve o kadar masa arasında bizim masaya oturan adam bu çalışmayı yapacak biotek firmasının başıydı. Ve hem Katia ve kocası, hem de benim sorularımla zorlandı bayağı.
İlginç bir geceydi.
En önemlisi babaların yaptığı konuşmaydı. "Hiç kimse çocuğu için geçmiş zaman kullanmamalı", dediler.
Yarın radyoterapinin ilk günü. Öğleden sonra MIBG için ön hazırlık madde "injection"ı var. Sanıyorum yine uzun bir gün olacak.
Allah yardımcınız olsun Zeynep hanım, En çok da Nehir'in... Dualarım hep sizinle... Nehir güçlü bir kız, bunun da üstesinden gelicektir, ben inanıyorum..
ReplyDeleteJaponya'dan sevgiler...
rabbim yardımcınız olsun. bol bol dua okuorum meleinize.
ReplyDeleteAllah yardımcınız olsun en kısa zamanda nehirin tamamen iyileşmiş fotoğraflarını görmek dileği ile sevgier...
ReplyDeleteproblemi yaşamış olanların bazıları problemi yoksayıp hayatlarına devam ediyor, bazıları ise problemle mücadeleye devam ediyor. İşte o tür insanlara saygım çok büyük. Hakiki insan olmak öyle birşey gibi geliyor bana.
ReplyDeletezeynep senin de gücünü çok takdir ediyorum, bir anne işte böyle olmalı diyorum okudukça, içimden sık sık sana güç yolluyorum. Nehir de işte senin kızın güçlü, köklü, o nedenle içim hep bu durumun çok iyi biteceğini söylüyor. İyi haberlerinizi bekliyorum.
pek çok sevgiler
Diyorum ki Zeynep'cim,
ReplyDeleteBiz bir parti yapalım Nehirimize. Bu yaz, Nehir'in tamamen iyileşmesini kutlamak için. Onu seven, dua eden bütün blogger/sanal teyzeleri ile birlkte.
Hadi çabuk olun..oradaki zamanı bir an önce doldurun, bekliyoruz sizi...
Harika bir insansiniz . Gucunuzun , azminizin genetik kodu kizinizda da var. Nehir de guclu . Bu guce bu hastalik dayanamaz .
ReplyDeleteTum iyi dileklerimiz sizinle .
Nehir 'le , neseyle donusunuzu , hayata yeniden akisinizi bekliyoruz .
Sevgiler
Hasene
Nehir'cik,
ReplyDeleteBugün sana yazmak istiyorum.
Bu yıl 23 Nisan da sen ilk ameliyatından henüz eve çıkmışken, ben Bozcada yolunda blogdan ve Hande'den haberlerini alırken dünyanın en yalın ve en güzel çiçeği ile bir kez daha karşılaştım. Gelincik. Sevinç doldu içime her görüşümde olduğu gibi...Bir tane bile olsa gelincik, içinde olduğu yeşilin, kahverenginin, beyazın, sarının arasıdan öyle bir parlar ki, görmeyen göze bile görünür. Bütün bir yıl tohumunda gizlenir, bekler, sonra hiç yokken bir anda sarıverir etrafı, bütün güzelliğini, zarafetini, rengiyle çevresine yayarak, sevinç, neşe, enerji, mutluluk kaynağı olur.
O gelinciklere hep seni düşünerek baktım. seni onlara, onları sana benzettim.... Yol boyunca inip toplayıp tohumlarını getirmek istedim Istanbul'a, sana... Olmadı, içime dert oldu, kaldı...
Sen ikinci ameliyatını olacağın gün, sabah işe giderken ansızın karşıma çıktı yine Gelincik. Istanbulun göbeğinde, Ortaköyde. O gün bu gündür her sabah oradan geçiyorum, her sabah bir kez de orada tamamen iyileşmen için dilekte bulunuyorum. Her sabah, keşke toplasam da tohumlarını bahçeye serpsem diye düşünüyorum.
Bugün bir de baktım gelincikler bir çoğalmış, bir çoğalmış, sarmiş bulundukları yamacı. Gelincikler senin için açmiş Istanbul’da Nehir’cik!. Bu kez durdum, kocaman bir buket gelincik topladım, eve götürdüm, suya koydum. Tohumlarını toplayacağım. Yarısını bizim bahçeye yarısını da senin bahçene serpeceğim. Seneye gelincikler açtığında seninle birlikte seyredip okşayacağız onları…
Ha gayret Nehir’imiz… Anne’ciğin ve Baba’cığın en zoru başarıyorlar, senin için. Sen de gücünü topla, ak çağıl çağıl, aç kıpkırmızı, hepimize mutluluk kaynağı ol…
Seni seviyoruz, sana inanıyoruz…
Kalbimizda, aklımızda, dualarımızdasın…
ALLAH YARDIMCINIZ OLSUN NEHİR HEP AKLIMDA.İNŞ. KAVUŞUR BİRANÖNCE SAĞLIĞINA...
ReplyDeleteHarika bir gun olacak. Nehir'im dunden daha istahli olacak. Hava gunesli olacak. Radyoterapi daha ilk gunden cok iyi gelecek. Kemoterapinin kotu yan etkileri azalacak. Hersey yavas yavas yoluna girecek.
ReplyDeleteHic gecmis zaman kullanmadik, kullanmayacagiz. Nehir savasacak ve sagligini kazanacak. Parklarda oyun oynayacak. Yerlerden agac dallari toplayacak. 'Suslenip puslenip' caninin istedigi ile evlenecek. Sutlac yiyecek. Blueberry yiyecek. Annesinin yaptigi harika yemekleri yiyecek. Leyla ile oyun oynayacak. Okullara gidecek. Buyyyyyyuuuuuuukkkkkk olacak.
Hic gecmis zaman kullanmayacagiz. Inan buna Zeynep'cim.
Birbirinize cok iyi bakin.
Merhaba zeynep hanım inanın dualarımız hep sizinle Allah yardımcınız olsun.Her gün bakıyorum yazdıklarınıza ve aklım hep Nehirde.İnşallah herşey çok güzel olacak inanıyoruz.Yanınızdayız.Sabır ve Azimle çıktığınız yolun sonu inşallah istediğimiz olsun.Kızımız iyi olsun...Allah güç versin Nehirimize...(Ayşegülll)
ReplyDeleteyarını inşallah hayırlısıyla atlatıcaksınız..dualarımız sizinle..
ReplyDeleteNehir BASARACAK. Seni yillardir gormedim Zeynep ama sanki hergun kafamda seninle konustuklarimi duyuyorsun gibi... bu blogu okudugum
ReplyDeleteilk gunden beri ailen icin dua ediyorum. Siz cok guclusunuz, mucadele ettiginiz "challenge"in pili bitmek uzere. Ha gayret.....
Hep guzel gunlere uyanin.
Sevgiyle
natali
Nehirin iyilesmesi icin ve benimde 2 cocugumun saglikli kalmasi icin dua eden bir Anne olarak sizi cok taktir ediyorum ve kendime sizin aziminizi ve positiv dusuncelerinizi ornek aliyorum.Dualarim sizlerle Nehir insallah Allahin izniyle tamamiyle sagligina kavuscak ve biz bende buna sahit olucagima cok seviniyorum .cabucak ve saglikli bir sekilde gecmis olsun diliyor ve dualarim hep sizlerle..
ReplyDeleteBahçemde 8 tane gül ağacı var. Bir tanesi Nehir'in.Hiçbirinin ne renk açtığını bilmiyordum, açana dek. Hıdırellez'de Nehir'i düşünerek dilekler koyduğum ağaç bugün güller açtı, tam da Nehir'in istediği pembe elbisesinin gülleri gibi, pembe!
ReplyDeleteNEHİR SAĞLIKLI VE MUTLU.
Canım Zeynep,
ReplyDeleteHep aklımdasın, dualarım Nehir'le ve sizinle, iyi haberlerinizi bekliyoruz Allah yardımcınız olsun.
Biraz kafa değiştirmek için: Yön Org dersi bitti, bugün sunumlar vardı ve ne yalan söyleyeyim senin müthiş kardeşim, sunmlar da çok iyi gitti. Herkesin selam ve sevgileri var.
Sevgiyle kucaklarım,
İdil
Zeynep'ciğim,
ReplyDeletegeldim, geldim...Her saat blogu takip ettiğimi tahmin edersin, seni okuyorum, yazdıklarını düşünüyorum, yorumları okuyorum, hatta zaman zaman tekrar tekrar okuyorum ama yazamıyorum. Bu yazmama ruh halim "umutsuzluktan" değil, "beceriksizlikten", sanki ne yazarsam yazayım gerçekten ne hissettiğimi anlatamam ruh hali içindeyim. Sonra senin yerinde uyarın gelince "tamam dedim" saçmalasam da Zeynep anlar dedim.
Sonra bir yorumcunun "pembe gül ağacını" okuyunca (çok güzel bir yorum bence) içim daha da doldu ve yazdım işte :)
TR'deki hastanede bana dediğin herşeyi hatırlıyorum, hepimiz kendi çapında dağılmışken, sen yine dinginliğini bozmadan bize sloan ve beklenenleri anlatıyordun, o zaman da şimdi de senin bu dinliğine, gücüne ve her zaman olayları olduğu gibi görebilme ve rasyonel düşünebilmene hayran kalmışımdır. Mahmut ve senin bu duruşunuz ve Nehir'ciğimizin muhteşem direnci ve azmi ile Emily'nin hikayesinin yanında Nehir'in başarma hikayesini Sloan'un web sitesinden okuyacağız hep birlikte inşallah.
Her adım, her basamak bilinmeyenlerle dolu ama Nehir geçen seneden beri o kadar büyük basamakları çıktı/atladı ki bunları da geri de bırakacağına inanıyorum. Düşünsene 2 ameliyattan sonra kemoterapi başlamışken su böreklerini yiyip komşuya müzik dinlemeye gidiyor güzelim (o su börekleri ona top top kilolar getirsin, Nurgün teyzesinin dediği gibi)... Yarın da kolayca geçecek inşallah. İyi haberlerinizi bekleyen o kadar çok kişi var ki, üstelik herkesin iyi dilekleri ve duaları Nehir'ciğimizin yanında olacak.
Arkadaşım, daha doğru bir yerde olamazsınız, bunu bilmek aslında beni en çok rahatlatan şey. Zor ama imkansız olmadığını bilmek hepimize güç veriyor, tek üzüntüm sizin yanınızda olamamak. Ama blogcular eksik olmasın (Işıl hanım başta) sizlerle birlikte oldukça ben burada mutlu oluyorum, dost bir elin hemen yanınızda olduğunu bilmek iyi hissettiriyor.
(düşük ve devrik cümlelerim başladı yine, öğrencilerim görmesin diye sahte isim kullanmayı düşünüyorum)
Yaklaşık yarım saaatir yazıp yazıp silmeye başladım, neyse tüm kelime kapasitemi bu gece kullanmamayım bari :) Yarın öğlen Hande, Bilge, Gülnur, Nurgün ve ben buluşacağız inşallah, dedikoduları yazarız artık...
Hepinizi kocaman kucaklıyorum, şu okul bitsin ve bir New York ziyareti yapayım diye bekliyorum, tabii önce Leyla'nın yıl sonu etkinliğine katılacağım :))
Yarın radyoterapi inşallah kolayca bitecek, üstelik Nehir belki unutamadığı tonton amcası sayesinde yarın daha az sıkılır inşallah.
Öpücükler, sevgiler (Murat'ta yanımda sizlere kendisinden de sevgiler iletmemi istiyor)
Ayda