Friday, May 28, 2010

NY'ta Turist Olmak

Öncelikle Hande Hanım'ın e-postası olmadığı için, maalesef aşağıya not düşmek zorunda kaldım. Zira soyadını bile bilmediğim biri olunca, bulmak da mümkün olmuyor.

Hayatta hepimiz düşüyoruz bu tuzaklara, her şeyi söylemenin bir yeri ve zamanı olduğunu unutuyoruz bazen, "kadın saçma sapan şeyler yazıyor en iyisi okumayayım" demek yerine, başlarına neler geliyor, Nehir iyileşecek mi, ölecek mi, merak edip, muhtemelen Şebnem'in söylediği "Başkalarının felaketlerinden beslenme" haliyle ara ara okumaya devam edip, sonra da bir gün, "Dur ben şu kadına haddini bildireyim" derken, aslında kendimiz haddimizi bilmez duruma düşüveriyoruz. Ah bu tuzaklar.

Yazık.

Kem göz (ler) bizden uzak durun!

Sonra bugün:

Şimdi bu sıkılmış limon ile yazmak zor, ama hayat zaten birden çok limon sıkmışken, derdimiz bir bu limon olsun demeli. Ya da iyimser bir uslüp ile okurları kötücül düşüncelere sevk etmeden en iyisi limonata yapmak olur bu durumda.

Sabahımız güzel başladı.

9.40'ta olunca radyoterapi, odada oyalanıyorduk ki odadaki telefon çaldı. Geldiğimizden beri hiç kullanmadığımız için, arada çaldığında da yanlış numara, veya önceki aileyi arayanlar çıktığı için, yine öylesine açtım telefonu. "Merhaba ben Bezen" deyince, ben de "Merhaba" dedim ama kim Bezen?? Bezen (Hanim) meğer bizi daha önce oda telefonundan aramış, meğer telefonun telesekreterine mesaj bırakmış, ama ben o yanıp sönen kırmızı ışığı dikkate almadığım için, Bezen ismi bir şey çağrıştırmadı.

Sonrasında biz tam radyoterapiden çıktığımız sırada geldi.

Sevgili Işıl, seni Bezen'le tanıştırayım. O da Tijen'i tanırmış...Vallahi blogun buluşturma fonksiyonu da olsun bari.

Nehir anestezi sonrası her zamanki durgunluğuyla pek katılmadı bizim sohbetimize ama biz "bölge"den biriyle daha tanışmış olduk bugün. Bezen gelirken RMH'ye bir paket bırakmış olduğunu da söyledi. Pakete sonra geleceğim.

Bu kez Nehir'in borularını kan değerleri sonuçları gelmediği için anestezi altında iken çıkaramadıklarından, Nehir "egg and cheese" sandviçini yedikten sonra 9. kata çıktık. Ester'a Houston'dan kesin olmasa da "stem cell" olmadığı haberini aldığımız söyledik.

Derken oyun odasında bir haftadır süren "prom" günü hazırlıklarının meğer her yaş çocuğa yönelik olduğunu öğrenince, oyun odasında ödünç verilen elbiselerden Nehir'e de aldık, ve perşembe gecesi onu "süslü" toplantıya götürmemiş olmanın suçluluğunu, 3 Haziran'daki hastane balosuna katılarak giderelim dedik. Tabi, "Anneler giyinmese olur" bilgisiyle.

En sonunda ama bantları çıkarırken Nehir avaz avazdı.

Dün konuşmuştuk. Nehir sormuştu, "diressing çeync" yok mu artık, ama var" demişti. Biz de eskisi gibi yok demiştik.

Çıkarır çıkarmaz, Nehir kucağımda dışarı attık kendimizi. Bugünkü havanın ılıklığından yararlanıp, Nehir'i Central Park Hayvanat Bahçesi'ne götürdük. Burası çok küçük bir yer ama yeşillik, çocuklar, hiç görmemiş olduğu penguenler (Fort Worth'de vardı ama daha küçüktü alan) Nehir'i neşelendirdi.

O yöne gitmişken biraz daha ileri yürüdük, lokal bir pizzacıda yemek yedikten sonra, gerisin geriye odaya geldiğimizde saat beşi bulmuştu. İşte ancak o saatte Bezen'in bırakmış olduğu paketi almış olduk.

"Küçük" pakette yok yok olunca, Nehir halıya oturdu, bu kez, ve oyuncaklarla oynadı.

Bugün dolaşırken Nehir de bir anda, "Ben kalkacağım" dedi, ve ağır ağır yürüdü bizimle. Yürüyüşü gelişiyor. Ama odaya döndüğümüzde bana önce "Rüyamda koşabilirim" deyince, sonra da yatmadan önce, "Rüyamda pata pata yürüyeceğim" deyince, içim eridi. "Rüyanda yapamayacağın şeyleri gör, mesela uç" dedim. "Bak ne güzel yürümeye başladın, daha da güzel yürüyüp, koşacaksın".

Ve ben bugün telefonumu odada bırakmış olunca, Marcelle'in notunu da geç saatte dinledim. Şöyle demiş: "Nehir has a small bag, emphasis on small, of stem cells".

Küçük, veya az...ama kök hücrenin birimi nedir, ne kadar gerektiğini kim hesaplar bilemediğimden, Ester'i arayıp, onların umarım bu işi çözeceklerini umduğumu söyledim. Yani bizim bu işe aracılık yapmamız pek anlamlı değil.

Bu haftasonu, pazartesi günü tatil olduğundan, uzun haftasonu. Biz Cengiz Amca'lara yolcuyuz yine. Salıya kadar tatildeyiz.

Şebnem demiş ya, Leyla geliyor diye...Ben de öyle düşünüyorum. Nehir'e uğur getirir ablası. Bugün Nehir dönüş yolunda, "Benim Leyla'm nerde?" diye öyle bir ifade ile sordu ki, "Az kaldı, gelecek "dedim, başını arabasında yana koydu sessizce. Benim için de şu ara zaman geçmiyor. Halbuki bir ay olmuş geleli. Ve nerden nereye geldik. Çok şükür.

GönüllüNot: Aylin Hanım ne güzel, umarım verimli geçer haftasonu. Betül Hanım'a da teşekkürler. Bu vakfı bilmiyordum. Doğrusu çok da heyecan verici. Umarım biz de gönüllü desteğimizi verme noktasına geleceğiz. ÇOKSEV diye Rejin Hanım'ım içinde bulunduğu başka bir gruba internette rastlamıştım. RMH için ise şu çıkıyor, bu vakıfla ilişkili mi bilmiyorum.

"Ronald McDonald House Charities Turkey
Buyukdere Cad. No. 122/9 A Blok Zincirlikuyu
Istanbul, 80600 Turkey

Phone: 011-90-212-336-3550
Fax: 011-90-212-336-3515"

16 comments:

  1. Zeynepcim, iki gundur Kıbrıs'daydım. İs icin! o nedenle de yazamadım, ama ,iyi haberlerini bir cırpıda okudum. Hayatta her sey insanlar icin, inandığın şeyler uğruna iyi kotu degisik fikirleri de göğüsleyebilmek lazim. Bu konudaki tutumunu cok takdir ettim, kafana takma, onune bak -ki oyle de yapıyorsun-, yapacak bir sey yok de. Eminim, Hande hn. seni tanisaydı, cok farklı düşünürdü ama, su andaki önceliğimiz bu değil.

    Eminim, uzun hafta sonu tatiliniz size cok iyi gelecek.

    Houston'a da cok kizma, nedir bunu yeteri bilmiyor bile olsak, bir nebze de olsa kok hucre cikacak gibi. Eminim, onlar tek bir hucre de olsa onu cogaltırlar sen merk etme. Nehirimin tumor hucreleri ses hızıyla cogalıyorsa, onun saglıklı kök hücreleri ışık hızıyla cogalacaktır (Doktorlar agresifin tanımını o zaman ogrenecekler). "Hop hop hop, degis tonton" diyen bir cizgi film vardı biz kucukken, Nehirin hucreleri de oyle olacak ve cogalıp tumorlu hucreleri yutacak. İste bu kadar. Sen bunu Nehircigime hikaye yap, bak nasil sever:)

    Hepinize bol dinlenmeli, guzel bir haftasonu diliyorum. Ben bu blogda yazılan, Turkiyedeki kurulusları duyduguma cok sevindim. En kısa zamanda harekete gececegim. Hatta bizim "Türk takımı" nada haber vereyim.

    Kendinize iyi bakın, Cengizlere cok cok sevgiler...

    ReplyDelete
  2. Vardır onun da bazı sıkıntıları , üzüntüleri muhtemelen; kendi hayatında halledemediği girdapları, mahkumiyetleri. Ona da yani bu kötü dilli hanıma da sevgi ve şifa yolluyorum. İnanın düşman elde değilsiniz.

    Bir anne ve baba ve bütün aile çırpınıp duruyor bunca uzun zamandır, minnacık bi tatlı kızımızı hayata geri döndürmeye çalışıyor, umudu ayakta tutup, şifanın her tür anlamını boyutunu yaşamlarına o minik kızlarına ulaştırmaya çalışıyor.

    Biz sadece bakıyoruz uzaktan ve ahkam kesiyoruz ve ...

    Ben eminim bu sayfada var ettiğin şifa ve sağlıklı ruh çekiyor insanları buraya Zeynepcim. Hepimizin bu şifadan alabileceği pay var.

    Kötü dilli olmaya çalışan hanım sizi de seviyoruz. Zeynep'i tanımadığınız için ben belirtiyim ona her konuda eleştirinizi söyleyebilirsiniz, son derece olgun ve hoşgörülüdür bu konuda.

    Zaten biçimlerin ötesini görebilen insanlardandır kendisi, zaman ötesi bir olgunlukla doğanlardandır. Daha çocukken bile son derece olgun, sevgi yayan ve herkesin yanında güven duyduğu sıradışı bir enerjiydi benim tatlı Zeynepcim.

    Benim inancıma göre hayatta kalma mücadelesi de işte bu engin, yetkin ruhun yanında gerçekleşmek istedi. Hayatta kalmayı seçen bir minik balık ona en geçerli doğru koşulları sağlayabilecek bu olgun ruhu seçti.

    Hande Hanım sadece bir tek yön var sizin bu yazınızla oluşan Onu da bilmenizi isterim. Siz yazdığınız yazının en temel duygusunda bize, bu sayfaya, burdaki insanüstü çabaya iç sıkıntısı, kötü enerji eklemeye çalıştınız. Şifamıza engel olabilecek mutsuzluk yaratma çabasıdır bu. Yersizdir. Kötülüktür.

    Burda bizi saran sevgi ve şifa bu kötülüğü içeri almaz, dışarda bırakır. Size geri de yollamaz zira olumlu olmaya, iyileşmeye çalışmaktayız burada.

    Ben sizi üzen şeylerin derhal yaşamınızdan yok olmasını, yaşama mutlu ve olumlu bakabilmenizi diliyorum. Bence olumlu bakabildiğiniz ve yazabildiğiniz gün sizle de çok şey paylaşabiliriz.

    Sevgilerimle

    ReplyDelete
  3. Ben, Hande isimli vatandaşa (dikkat ederseniz "kişiye", "hanıma", "bayana" demedim; onu öylesine bir vatandaş olarak görüyorum) biraz değerli vaktini ayırıp nöroblastom hakkında araştırma yapmasını tavsiye ediyorum. Daha zor durumda olan aileler elbet vardır, ama bu, Nehir'in içinde bulunduğu o "zor" durumu hafifletmiyor ne yazık ki. YAZIK; bunca yazılanlardan bir şey anlamamış olması.. Demek ki gerçekten Türkçeyle ilgili bir sıkıntı söz konusu.

    Ayrıca Zeynep hanımın araya İngilizce serpiştirmesi mevzuuna da değineyim (avukatı olabilirim, ne olmuş?); ben şahsen bu konuda Zeynep hanımı destekliyor konumdayım. Çünkü İngilizce olarak yazdığı şeyler genelde bizim Türkçeye çevirmekte zorlandığımız, ya da çevirince anlamlarını yitiren, ya da sanki çevirse bile çok anlayacağımız "TIBBİ" terimler. Diğerleri de, güzeller güzeli Nehir'in orada yepyeni bir dil öğrendiğini bizlere müjdeleyen basit kelimeler. Ne var bunda? Rahatsız mısınız kadın??

    Zeynep hanım, bu blogda kabalaştığım için özür dilerim. Ama kendime hakim olamadım.

    Umarım okuyorsundur burayı Hande!

    Bak bu defa adının önüne veya arkasına sıfat dahi koymadım!

    Nehir iyileşsin de, böyle "nuisance" şeyler gelir ve de geçer:)

    E.

    ReplyDelete
  4. Zeynep, ve diğer Arkadaşlar: bu bloga yakışmayan üsluptaki yorumlara cevap verirsek dikkat çekmek için bu yolu seçenleri teşvik etmiş oluruz. Açık fikirli olmaya, medeni bir şekilde sunulan önerileri tartışmaya karşı değilim elbette. Sanıyorum aradaki ayrımı hepimiz yapabiliriz. Sevgiler, Özgecan.

    ReplyDelete
  5. Merhaba Zeynep Hanım,

    Nehir’in hikayesini dün bir tanıdığımızdan aldığım ve ona da İstanbul’dan arkadaşınız Hande Yağcı Dumrul tarafından gönderilmiş bir e-posta aracılığıyla öğrendim. Google’da arayınca karşıma blogunuz çıktı, baştan aşağı okudum. Nehir güçlü, kararlı ve pozitif kişiliğe sahip bir çocuk, bu hastalığı yenecek, gözlerinden okunuyor, kalbim ve dualarım artık hep onunla.

    Benim yeğenimde doğumdan 2 hafta sonra damar tümörü çıktı, iyi huylu olmasına rağmen hızla yayıldı ve yeğenim gözünü kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Türkiye’de tatmin edici bir tedavi bulamayınca biz de yurtdışında çare aradık, yeğenim 6 aylıktan 4 yaşına kadar annesi ve babası ile önce İngiltere sonra Almanya’daki çocuk hastanelerinin onkoloji bölümlerine defalarca gidip geldi. O yüzden, anlattığınız hastane ortamını, anne-baba olarak yaşadıklarınızın ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum.

    Nehir’e acil şifalar, sizlere güç ve enerji diliyor; tedavinin kısa sürede başarıyla sonuçlanması ve Nehir’in güzel haberlerini almak için dua ediyorum.

    Selam ve saygılarımla,

    Müge Tekil

    ReplyDelete
  6. Hande KızılkayaMay 29, 2010 at 5:54 AM

    Zeynep Hanım,

    Ben Houston günlerinizden beri sessiz takipçilerinizden biriyim. Geçenlerde bir yazınızı okuduktan sonra, sizin ve Mahmut Bey'in gücü, azmi, olabilecek en doğruya karar verebilme ve ulaşma çabaları ile her koşulda iyimser ve vakur duruşunuz karşısında çok etkilenmiş, duygulanmış, çok ağlamıştım. Sizinle de bu düşüncelerimi paylaşmak istemiş, ama yazmayı bir türlü becerememiştim.

    Maalesef dünyada Hande Hanım gibi insanlar var ... Geçen hafta geçirdiğim bir rahatsızlığı, aynı Hande Hanım gibi, kendi kötülüklerini benim üzerimden temizlemek için kullanan insanlar var benim hayatımda da ... Bu nedenle Hande Hanım'ı o kadar iyi anlıyorum ki :)))

    Ama yazdıklarını yine de hayretle okudum. Ne ingilizce-türkçe dersleri kalmış, ne etnik konular, ne de, ne de .... Ancak ben Hande Hanım'ı yine de kendisini ve düşüncelerini ifade etme konusunda başarılı buldum. İçindeki bütün karmaşayı (yine de kötülük demeye dilim varmıyor), çatışmaları, sıkıntıları size çok keskin bir dille yönlendirmeyi başarmış (mı ????). Hande Hanım'ın eminim çocuğu yok ve boş vakti çok. Ve negatif insanlar negatif enerji yaymayı çok iyi becerirler.

    Bir aile orada inanılmaz bir mücadele verirken, bir yaşam savaşının içindeyken bunları yazmak ve ''o gönder'' tuşuna basabilmek ayıptır, günahtır, terbiyesizliktir.

    Ama hayat bu. 999 tane destek olmaya çalışan, dua eden varken, 1 tane de her zaman çürük elma mutlaka çıkar. Gülüp geçelim derim ben, arkamızı dönelim, belki de Şebnem Hanım'ın dediği gibi onu da sevelim, anlamaya çalışalım ....

    İyi haberlerinize her gün çok seviniyorum, her gün dua ediyorum. Nehir hayatta her zaman adıyla yaşasın, aksın. Güzel yanaklarından öpün benim için de ...

    Benim adım da Hande :)))

    ReplyDelete
  7. sevgili zeynep;

    görece olumsuzluk içeren yorumları buraya almamak, silmek seçeneklerin varken, bu "özel" - burada özellikle isim kullanmıyorum - yorumu buraya koyup, yanıt ve iletişim ortamına katmanı kutlarım. inanılmaz bir iş yapıyorsun, inanılmaz bir yüksek farkındalık iletişimi.
    iç dışa, dış içe, yukarı aşağıya, aşağı yukarıya yansırken inanılmaz kollektif bir arınma ortamını yönetiyorsun. sen harika bir insansın, harika bir kadınsın, harika bir annesin! ve böyledir.

    ReplyDelete
  8. Dun klavyesinden Nehir'imizin bloguna negatif dusuncelerin aktarma hatasina duserek bircogumuzu soke (i.e. shock) eden Hande Hanim,

    (Turkce klavyem olmadigi icin ben de asagalanirim heralde ama hadi neyse)!

    Yorumunuzda kullandiginiz sert dil hic mi hic 'chic/SHIK' olmadigi icin (to say the least) ben de bir kac noktayi belirtmeden duramayacagim:

    1) Bu blog cok degerli yegenimiz, bircok ailenin gozbebegi, tip literaturune muzaffer 'Cilgin Turk' olarak gecmeye her gun adim adim yaklasan Nehir'in blogudur!

    Noone but noone has the right to 'poison' her blog with her/his unfounded attacks or vicious words! Please make no mistake!

    Seneler sonra kendi de buyuk ihtimalle cocuk doktoru olmus Nehir kendi torunlarina 2008-2010 yillarinda cok onemli bu rahatsizligi yenmeyi nasil tercih ettigini, ilaclarin etkisinin anlasilmasiyla artik her cocugun bu hastaliktan hemen kurtuldugunu, biraz da masal gibi anlatirken (ki bugun eli kalem tutan blog yorumculari da dunyevi dongulerini tamamlamis olacaklardir), Sizin yorumunuzu okuyunca tahminim cok sasirip 'Beni ve ailemi hic tanimayan Hande Hanim niye acaba boylesi hasin sozcukler kullanmis? What was she thinking?' diyecektir.

    Nehir'i gercekten seven herkesin ortak ricasi, bu blog yorumlarinin Nehir icin inanilarak, ozenilerek sevgiyle yaratilan pozitif duygu ve dusunce cemberi cercevesinde kullanilmasi.

    Aksini yapanlara bu dogruyu yine sevgiyle hatirlatmak da bizlerin gorevi olacaktir.

    Italyanca ve slang olacak ama, 'capisce?'

    2) Nehir'in ebeveyinlerinin iletisim dili ile ilgili dusunceleriniz olabilir, munazara edebilirsiniz - sonucta herkes bir bireydir ve bu da bireysel yaklasimdir.

    Ama gonul isterdiki yorumunuzu Nehir'e ait ama yorumlarda kamuya da acik blogda futursuzca yayimlamadan once, birkac dakika fazla emek verip Zeynep'e direkt ulassaydiniz ve hissiyatinizi birebir paylassaydiniz!

    Eminim o zaman, sozleriniz hicbirimizden boyle tepki almazdi...

    Hissiyatinizi Zeynep ile direkt ve kisilige karsi yonlendirmede bulunmadan paylassaydiniz 'you probably would have made yourself heard so much better.'

    I am sure even you too would appreciate that one should never attack personalities, but rather debate and challange the concepts behind the actions.

    3) Ama kuruma yaptigi bagisi uluorta yazandan Zeynep'e direkt ulasmasini beklemek de fazla iyimser olurdu... Butun dunyada bagis yapildigi zaman bu iki kisi/kurum arasinda kalir; ucuncu bir kisiye, hele de blog araciligi ile bircok kisiye soylenmez.

    Bagis yapma biciminin dili tum dunyada aynidir: ingilizce bilmek, ana dili turkce olmak, esi surali burali olmaktan bagimsizdir; ortak dil insanca yasamaktir.

    4) Her kotulukten iyilik dogarmis. Belki Siz de etrafinizda gordugunuz olaylar, olumsuzluklar, nankorlukler ile ilgili bir blog baslatirsiniz yakin gunlerde...

    Orda istediginiz dilde yazarsiniz. After all that would be your own blog...

    Sizin de cok ilginc bir hikayeniz olduguna eminim, belki paylasim vakti gelmistir.

    6) Son olarak dunku yorumunuzu tehdit kokan bir cumle ile bitirmissiniz sanki...

    Bence de dun haber verseydiniz kuruma, bugun iki gun olurdu.

    Ama Anglo-Saxon is ve yasam mantalitesinin cevabi ancak soyle gelirdi: 'Please go get a life!'

    Bu arada sevgili arkadasimiz, kardesimiz Hande Y. D. da full isimle yorum yapmak zorunda kalacak heralde bir sure. -)) Kurunun yaninda yanmak boyle bir sey olsa gerek Hande'cigim....

    Saglik ve dostluk olsun!

    nurhan

    ReplyDelete
  9. Zeynep'cim. Mahmut'cum ve en onemilsi Nehir'cim,

    En guzel uzun haftasonu sizin olsun!!! Cok eglenin "Cengiz Amca'lar" da...

    Insallah okyanus kiyisinda Nurgun'un soyledigi horse shoe crab miydi, ondan gorursunuz. Ben bile merak ettim nasil birsey bu diye. Bilmem anlatabildim mi??? Artik mecburen gelip gorecegim bu deniz hayvanini :)

    Zeynep'cim, gelirken buradan istedigin seylerle ilgili ayrica sana bir e-mail gonderecegim ama sen yavas yavas listeyi hazirla, 5 Haziran'dan sonra seyahat organizasyonuna basliyorum.

    Bu arada bugun Sevgi Teyze ile konustum. Belki haberin vardir ama bizimle ayni ucakta Leyla'nin bir arkadasi da olacakmis. Cok sevinmis Leyla bu duruma. Yani insallah eglenceli bir yolculuk olacak.

    Hepinizi opuyorum... Birbirinize cok iyi bakin.

    ReplyDelete
  10. Sevgili Zeynep'ciğim,

    Ben de bazen rüyalarımda uçmak istiyorum, yaşamda yarım kalmışları tamamlıyorum :) Nehir'ciğimizin rüyalarında pata pata yürümesini okuyunca hem yüreğim sıkıştı hem de her geçen gün iyileşme sürecinde ne kadar hızlı olduğunun bir göstergesi olarak algılayıp mutlu oldum.

    Nehir hiç yılmadı ve yılmayacak, o çok güçlü bir prenses. Bu gücün kaynağıkendi olduğu kadar sizin gücünüz ve duruşunuz. Hehir inanıyor, siz inanıyorsunuz ve bizler de inanıyoruz, NEHİR ÇOK YAkINDA YİNE NEŞELİ VE SAĞLIKLI, PARKLARDA KOŞACAK :) gerisi boş...

    Her gün "zor" ama daha da umutlu, yazılarından bunu okudukça içim ferahlıyor, mutluluk doluyor. Çok Şükür ve kocaman Maşallah Nehir'ciğime

    Tabii bu süreçte hiçbirşey kolay değil, aksaklıklar, bilinmeyenler, uzun beklemeler ama Nehir bunu bir kez başardı ve tekrar başaracak. Üstelik çok yakında uğuru sevgili Leyla'sı ve pek sevgili Hande teyzesinin muhteşem enerjisi de yanında olacak. Şimdi gelsin köfteler, börekler ve sütlaçlar :) hepsi de top top kilo olsun prensesimize (annesine değil!) (Nurgün teyzesinden aktaran Ayda Teyzesi)

    Hepinizi kocaman kucaklarım, prensese özel öpücüklerimle

    sevgiler
    Ayda

    PS: Sevgili blog okurları, Özgecan'ın dediği gibi boşverin... Zeynep ve Mahmut zaten bizim her anlamda onların yanında olduğumuzu biliyorlar. Hepimizin önceliği Nehir ve Nehir'in neşesi, mutluluğu ve sağlığı. Değmez, boşverin...

    ReplyDelete
  11. Zeynep Hanim ve sevgili Nehir,

    Ben sizin isimsiz, sessiz takipcilerinizden biriyim. Nehir ile yaklasik ayni yasta bir kizim var. Ben simdiye kadar bir yorum yapmadan sadece okudum ama, benim gibi bircok takipcinizin oldugunu dusunerek, olumsuz dusunen insanlar oldugu kadar onlardan daha cok size dua eden, iyi dileklerini gonderen kisiler oldugunu hatirlatmak istedim. Bu kadar zorluklar icerisinde belki bir anlik bile olsa hafif bir gulumseme olur yuzunuzde. Zeynep hanim sizin hayraninizim, dilegim elbette hayatta boyle bir seyle karsilasmamak ama eger karsilasirsam umarim sizin bilginize, bilgiye ulasma isteginize, sabriniza ve Nehir'e olabildigince cocuklugunu yasatma azminize sahip olurum. Bu arada ayni yaslarda olduklari icin kendi kizimla Nehir'i kiyasliyorum ister istemez, Nehir'in gelisiminden cok etkilendigimi soylemek isterim. Umarim benim kizim da onun gibi guzel konusur. Hergun iyi haberlerinizi bekliyorum, ve Nehir'e uzaktan opucuk gonderiyorum. Banu Sumner

    ReplyDelete
  12. Merhaba Zeynep Hanım,

    Blog'u neredeyse her sabah okuyorum. İyi haberlerinizi alınca seviniyorum ve iyi dilekler gönderiyorum size (gönderirken gerçekten gidebildiğine inanıyorum da).

    Sizden öğreniyorum. Bugünlerde sizden en çok öğrendiğim acımadan destek olmak. Hatta destek olmak ne demektir. Sanki sempati duymadan empati kurmak.

    Yazılarınızın hızlı ve yaşadığınız günün heyecanı ile yazıldığının farkındayım. Bu yazılarla Nehir'i, yaşamınızı, duygularınızı olabildiğince çıplak ifade ediyorsunuz. Kırılganlığınızı cesaretle ortaya koyuyorsunuz. Bundan çok memnun oluyorum, çünkü benim açıklık, yalınlık, samimiyet beklentimi karşılıyor. Paylaşmak istedim.

    Sizinleyim. Sevgiler

    ReplyDelete
  13. Nehir'i güney Manhattan'da hayal ediyorum, Staten Adası vapurunda, Özgürlük heykelinde, rıhtımda. Tekne turuna çıkarken hayal ediyorum, Empire State'in tepesinde. Central Park'te pembe tütülerle hayal ediyorum. Hayallerimin çok yakında gerçekleşeceğini biliyorum. Bunun için size güveniyorum.

    ReplyDelete
  14. Birşey teklif etmek istiyorum Zeynep'ciğim. Bazı bloglarda yorumlar blog sahibinin onayı olmadan yayınlanamıyor. Lütfen sen de öyle birşey yap da senin de bizim de sinirimiz böyle anlaşılmaz insanlar tarafından bozulmasın. Böyle bir yorum daha gelirse okumadan silersin. Sonuçta senin blogunda ne istersen o yayınlanır. sevgiler
    Ece

    ReplyDelete
  15. İyi, pozitif, samimi tüm hislerimizle; kötü, negatif, sinir bozucu her zorluğu yeneceğiz. İyileşik Nehirciğimize dünyadaki en güzel duygularımızı gönderip, ona var gücüyle destek olan ailesinin yanında olacağız. Diğerleri eriyip gidecek. Ve tüm yorumculara katılıyorum; bu sayfa Nehir gibi berrak...Lütfen gerisini unutun gitsin çünkü değmez.
    Sevgiler

    ReplyDelete
  16. Guzel INSAN Zeynep Hanim ,
    Harikasiniz .
    Cok guzel haber Nehir 'in kendi istegiyle ayaga kalkmasi ve yurumeye baslamasi.
    Leyla da cok iyi gelecek Nehir 'e ve size .
    Kem Goz (ler) 'in degmemesi dilegiyle ,
    Sevgiler
    Hasene

    ReplyDelete