Monday, May 24, 2010

Sakin Bir Gün

Sabah radyoterapi öncesi "access" işiyle başladı günümüz. Beklerken başka bir anne de vardı, boyalar, kağıtlar, sadece kendi kızına değil, etrafa da yetiyordu. Aklıma Nurgün ve Bilge geldi! Neyse ben de kağıt ve tükenmez kalem verdim Nehir'e...

Bu port'a iğne saplanması benim de bakamadığım bir sahne. Pulp Fiction'da Uma Thurman'a saplanan iğne sahnesi gibi...iğne orada görülüyor da sonradan. Neyse Nehir, bence yüzdeyüz haklı, bu işe itiraz ediyor. Sonra da muayenede itirazını ısrarlı bir biçimde dile getirdi. Doğrusu haftanın ilk günü, ben de sabah henüz kendime gelememişken, bu itirazını da haklı buldum.

Sonrasında ama "Fotoğraf çektirelim" diye tutturdu. Valla bugün acaba propofol bağımlılık yapıyor mudur diye düşündüm. Yani bunu anlamakta zorlanıyorum. Çok da hoşuma gitmiyor.

Neyse sonuçta keyifliydi radyoterapiye girerken.

O radyoterapideyken, ben Leyla'yı aradım. Ödevlerini yapmaya hazırlanıyordu, sonra da babaannesi ile buluşacaktı, ve SKYPE'ye bağlanır mısın deyince, "Şimdi ödev yapacağım, sonra babaannemle buluşacağım ama yarın müsaitim" demez mi!!!!Vallahi şaka yapıyor sandıysam da gayet ciddi idi. Biraz konuştuk ama...

Bilmiyorum bu bağımsızlaşma işi biraz çok oldu sanırım. "Çok"??

Canım Leyla'm.

Radyoterapi sonrası Nehir uykulu çıktı, ve kucağımda uyumaya devam etti. Biz de biraz uyusun diye, hastanenin ana girişindeki bekleme yerine gittik. Geniş bir alan burası, ve bölmelerle ayrılmış oturma gruplarından oluşuor. Sandalyeden hallice, küçük koltuklar. Nehir uyurken benim de başım düşmeye başladı, derken babanın da. Elimle kafama destek ve pozisyon bulmaya çalışırken, biri dürttü beni. Gözlerimi açtım tatlı bir kadın, "Uzun mu kalacaksınız, başınız düşüp duruyor, size yastık getireyim" dedi. Ve getirdi. Bir yarım saat yastıkla uyudum. Sonunda Nehir 12 gibi, yaklaşık bir saat uyuduktan sonra uyandı. Doğrusu ilk kez mızmız olmadan uyandı. Acıkmıştı. Ona almış olduğumuz bagel arasına yumurta ve peyniri yedi.

Sonra, hadi önce odaya gidelim, sonra da parka dedik.

Parka vardığımız sırada yağmur yağmaya başladı. Çok ince, güzel bir yaz sağnağı gibi. Biraz oturduktan sonra, ve Nehir biraz dondurma yedikten sonra, bu kez saat dörtteki fizik tedavi randevumuza gittik.

Nehir, dinlenmiş olmanın, belki biraz temiz havada gezmiş olmanın, artık nedense, bugün çok işbirliği halindeydi. Regine de onu çok iyi idare etti ve kıkır kıkır çalıştılar. Regine Nehir'in çömelmesini sağlayacak oyunlar yapmaya çalıştı. Sonuna doğru önce baba çıktı odadan, ben de kısa bir uzaklaşmadan sonra geri döndüm. Nehir'in biraz biraz tek başına da kalmasını arzu ediyoruz. Bizden bağımsızlaşması iyi olacak. Özellikle fizik tedavi ve meşguliyet tedavisi sırasında. Gerçi bu bağımsızlaşma işi, bilmiyorum!

Çıkışta, saat beşbuçukta, bu kez RMH'de, bir genç kadın, gönüllü müzik dersi veriyordu. Baba kız ona katıldılar, ben bez almaya gittim. Döndüğümde, koro oluşturmuşlar, hep birlite şarkı söylüyorlardı. Nehir en küçüktü. 10 yaş civarı idi esas topluluk. Ben katıldığımda "twinkle twinkle"ı söylüyorlardı. Nehir de katılıyordu. Tüm şarkıları söylemeye çalıştı. "Eye of the Tiger" gibi! Çok eğlendi.

Sonra da Jason'ın köftelerinden yedi!

Nehir'im bugün eğ len di!!! "Ben iyileşikim" diyor!!!

Ben şunun iyice idrakine vardım. Aslında bu iş "bitsin" ve "normal" e dönelime odaklanmak yerine bununla yaşamayı öğrenmeliyiz. Yani gerçekten kanserden korkmadan, tedaviler alarak, ama bir yandan da yaşantımıza devam etmeyi öğrenmeliyiz. RMH'deki aileler bana bunu öğretti. Bizim TR'den geliyor oluşumuz bunu zorlaştırıyor. Yani biz bu tedaviyi, hastanede kalmadan ve TR'de alıyor olsaydık, Leyla okuldan eve geldiğinde bizi evde bulacaktı. Sabahları gelip gidiyor, sonrasında fizik tedaviye gidiyor olacaktık.

Bana ilk tedavi sonrası belirsizlik içinde yaşamak çok zor gelmişti. Her an "geri mi geldi" endişesi. Bunu yenmeliyim. Zaten hiç bitmiyor ki. Sadece görünmez ve belki zararsız hale geliyor ama yüzdeyüz yokolması da gerekmeyebiliyor. Hedef bu olsa da. Yani hep sonrasını düşünmek yerine, tam olarak "eski"ye dönmek, farklı bir hayat içinde olduğumuzu kabul etmek ve böyle yaşamayı öğrenmeye çalışmak, kendi normalimizi yaratmak bence ruhen en azından beni rahatlatacak. Belki de bu bakış hayata karşı durmak yerine, hayatla akışı kolaylaştıracak.

Nehir'im akıyor ya zaten, annesi de öğreniyor. Yavaş yavaş.

11 comments:

  1. Zeynep Hanim; cok guzel yaziyorsunuz.inanin yazdiklarinizdan kendime birseyler cikartiyorum.Ne guzel aciklamisiniz "bazen hayata karsi durmak yerine,hayatla akisi kolaylastirmak"Zaten yasamaninda amaci bu degilmidirki.hepimizin hayati her birimizden farkli ve kendi yasadigimiz hayatta her zaman ayni kalmiyor hep degisiyor ve degisikligide insan alisiyor .Oncelikle gecirdiginiz guzel hafta sonu ve guzel gunleriniz icin Masallah.. Allahdan devamini ve daha iyilerini dillerim.Nehiriniz hep aksin hemde guzel gunlere aksin..Dualarimiz Sizlerle

    ReplyDelete
  2. "ben iyileşikim"bayıldım buna...
    Nehir'in elbise istemesi üzerine pembe elbisenin gelişi gibi,bu dileğide gerçekleşecek!!!

    "bitsin bu iş,......."e gelince...
    sadece hastalıklarda değil bu bakış açımız bizim...
    -okul bitsin....
    -işe gireyim....
    -evleneyim.....
    -çocuklar büyüsün....
    -emekli olayımmmm....

    biz hep geleceğe yönelik yaşayıp,
    günü ıskalıyoruz...

    Hasta,sağlıklı her çocuktan yaşamla ilgili alınacak çok dersimiz var...

    Nehir iyi ve mutlu...MAŞALLAHHH

    ReplyDelete
  3. Zeynep Hanim, yine ne kadar guzel yazmissiniz. Bence bu blog'da yazdiklariniz kitap olmali. Ve bu hastalikla tanismak zorunda olan ve olmayan bircok kisiye yol gostermeli. Ve insallah bu kitap mutlu sonla bitecek (ve bu mutlu sona hastalikla yasamak da dahil)

    ReplyDelete
  4. "Ben iyileşikim"
    Al çocuktan haberi:))
    Maşallah Nehir tatlısına.

    ReplyDelete
  5. Ben iyileşikim diyorsa minik Dervişimiz, ona malum olmuştur inşallah annesi :))

    A.

    ReplyDelete
  6. Nehir'i benim için öpün
    iyileşecek inanıyorum

    ReplyDelete
  7. Hep iyilesik olsun Nehir .
    Harikasiniz .

    Sevgiler
    Hasene

    ReplyDelete
  8. Lela'dan haberler için de çok teşekkürler. Ben de iki kız annesiyim ve birine birşey olduğunda öteki ondan fena oluyor durumunu yaşıyorum sıklıkla. O yüzden Leyla -her ne kadar emin ellerde de olsa- bazen beni meraklandırıyor. Diyorum ya sizden öğrendiğim çok şey oldu Zeynep Hanım ve aslında unutuyor olsak da asıl öğreticilerin biri de Leyla. Sabrı öğretiyor bana çaktırmadan.
    Dualarım yine sizlerle olmaya devam edecek, gücünüze güç, sabrınıza sabır, neşenize neşe diliyorum bugün de.

    ReplyDelete
  9. sizin bu sabrınız,gelişmelere karşı sukunet içinde mücadeleci yaklaşımınız var ya!!.. hayran oluyorum..maşallah hepinize..sabrınıza,mücadeleciliğinize,sukunetinize,tevekkülünüze..

    daha güzel günleriniz olsun,hep daha iyiye gitsin nehir'cik..hep aksın o..

    ReplyDelete
  10. en basindan beri size hep bunu yazmayi dusunmustum boyle zor bir donemi yakın zamanda tecrube etmis biri olarak , ama sizde bunu farketmissiniz cok sevindim. Bu bitecek diye beklemenin daha dogrusu birseyleri beklemenin bir anlami yok, bu hayatinizdayken mumkun oldugunca aninizi ennnn guzel sekilde yasamaya, bol bol kahkahalar atmaya, sarilmaya opusmeye, sevgiye, neseye fazlasiyla yer ayırın. bu hastalikta moralin ne kadar onemli oldugunu anlatmama gerek yok siz bizden daha iyi biliyorsunuz.
    bu isi tedavi eden dr. lar, siz endiselensenizde, korksanizda, mutsuz olsanizda elinizden gelen tek sey sevgi ve guven vermek inanin.
    siz korkarsaniz nehir korkar, siz endiselenirseniz nehir endiselenir, mumkun oldugunca herseyi normallestirmek sizin elinizde.

    ReplyDelete
  11. Bir problemle karşılaştığımızda verdiğimiz tepkiler kişiliğimizi belirlemiyor mu aslında.

    Ya korkup kaçmak, ya kabullenip en etkin şekilde mücadele etmek.....

    Ben sizin yönteminizi beğeniyorum. Gün geçtikçe daha da profesyonelleşeceğinize eminim :)

    Nehir için mücadele etmeye değer....

    Nehir' i öpüyorum :))

    ReplyDelete