Tuesday, July 21, 2009

Gün 32

Gün saymayayım dedim, ama başlık bulamadım. Tamam blog yazarı tutarlılık sorunu yaşamakta, çözünce daha anlaşılır bir düzen, birbirinden güzel başlıklar belki de hem gün, ve yanında belirleyici, ya da belli bir düzende olmadan...

Başlık konusundan çıkayım en iyisi.

Ama bugünü "es" geçsem diyorum.

Gece ben çok az uyuyabildim.

Sabah yine de fena değildik. Ama şu test sonucu çıkmadığı için odada kaldık. Bu sıkıcı oldu. Ama esasen asıl, dressing change'den sonra tepetaklak olduk. Ben geçen seferkine güvenerek, hemşirelere malzeme konusunda biraz bilgi verip, Leyla'yı play room a götürdüm ki yine de odada olmayalım diye. Bunda hem Leyla'yı dışarıda tutma isteğim, hem de uykusuzluğun bendeki güçsüzlük haliyle Nehir'in olası acısından kaçma isteğim etkili oldu.

Biz Leyla ile resim yaparken, uzaktan gelen hemşireyi görünce, hah bitmiş herhalde derken ben, "baba sizi çağırıyor" diye bir hemşire geldi, Nehir de çığlık çığlığa diye. Ben Leyla'yı bırakıp, odaya gittiğimde, baba ve childlife görevlisi, Kristy, Nehir'i tutmuş, Nehir bağırmaktan hıçkırıklar içinde, "Anne konuşamıyorum" diyor, iki hemşire bir bir olup dressing change i daha bitirememişler gibi bir sahne karşıma çıktı.

Baba bana kızmış, bıraktım diye, ben ise yapılmakta olan dressing change in uydurukluğu karşısında babaya kızmış, neden müdahale etmedi diye, hemşirelere diyecek bir şey ise bulamadım.

Bundan beş dakika sonraki sahnede ben ağlıyorum, Nehir ağlıyor ve bizi gören Leyla ağlıyor. Neyse baba Leyla'yı kafeteryaya götürdü, sakinleştrdi, ben de Nehir'i ve kendimi sakinleştirdim.

Bir beş dakika sonraki sahnede asayiş berkemal idi.

Ama Nehir'in kalp atışları 168-170'lerde kaldı, ve 170 sınır olunca, kalan saatleri, ding dingedon geçirdik, alarm sayesinde. Nehir play room a gitmek istiyordu, ısrarla, ve antibodiler olduğu sürece gidemeyeceğimizi hesaba katmamış biz, önce beklemesini, akşamüzeri gidebileceğimizi, sonra ise, uyuyup sonra gideceğimizi söyledik. Nehir ama yatakta durmak bile istemiyordu artık, bir çözüm, koltuğa taşıdık, kalp atışları bir türlü düzelmeyince, anlatamadığı bir ağrısı mı var diye, morfin yapalım dedik, ek doz, bu arada ben sadece ajite oduğuna inandığım için, ativan yapsak dedim, hemşire bize bıraktı...morfin yaptık.

Derken hızırımız Özlem beni Didim'den aradı, ve kimin telefonundan o kadar konuştuysak, ona teşekkür ediyorum, beni sakinleştirdi, ona anlatırken, yine basit bir şeyin bizi nasıl "crack" ettiğini anladım, biraz abarttığımızı belki de. Bir yandan ama bizim sakinliğimizin ne kadar pamuk ipliğinde olduğunu da anladım bir kez daha.

Özlem ise burada olmamızın ne kadar doğru bir karar olduğunu hatırlattı.

Derken rahatladım. Herkes rahatladı. Bütün gün uykuya direnen Nehir Saat 7 gibi uyudu. Şimdi yazarken ateşinin çıktığını öğrendim...Aslında o da büyük olasılıkla bir yan etki ama işin kötüsü, yazarken bile sıkıldım, enfeksiyon riski nedeniyle, yine de kültür yapacaklar, çünkü 38.6, ve bu da yarın da odada tutacakları anlamına gelebilir.

Ben en iyisi biraz sonra yine ateş ölçtüreyim.

İşte bugün. A not so happy day. Nehir sağlıklı. Mutlu olmak için oyun oynamaya ihtiyacı var.

AteşNot: Hemşire kültür yapmak için geldiğinde, ateşi bir kez daha ölçsek, yarın çıkamayacak ona bir şans verelim dedim. BİNGO. Ateşi 37.6 gibi çıktı. There was a farmer who had a dog...Bingo was his name-o!!!

AteşNot: Erken sevinmişim, ateşi çıktı, yine, kültür yaptılar...ve çok zor kan aldılar, bence bugünkü dressing change nedeniyle.

DipNot: Bu ateşin bir enfeksiyon değil, beklenen yan etki olup, gece antibodiler bitince düşmesini diliyorum, ya da kültür negatif gelsin, ya da ikisi birlikte olsun.

5 comments:

  1. Zeynep'cim,

    2 gundur okuyamiyordum blog'u, aslinda toplu okumalar daha guzel oluyor, seninle sohbet gibi, hatta yorumlari da okuyunca grup sohbeti gibi ... alip beni sizin yaniniza goturuyor bir sureligine de olsa, yasadiklarinizi hissedebiliyor, ya da hissettigimi zannediyorum ... korktugunda korkuyor, sevindiginde senden daha mutlu oluyorum ... ve dunku aglamaniz icimi burktu, bugunu daha bir normal gecirmenizi diliyorum, insallah enfeksiyon da cikmasin testlerden ... Nehir sizin desteginizle dun icine yerlesen urkekligi hemen atacak; cool ablasi kafasini hemen degistiriverir simdi ...

    Seattle planiniz harika; boyle birseyin mumkun olabilecegini bilmiyordum hic, hani hep hastaneye belli bir mesafede olmak gerekiyor diye ... super bir seyahat olacagindan eminim ! Kimbilir nasil keyifle bekliyorlar sizi orada !

    Bizde de 1 haftadir Lara var, annesiyle Almanya'dan geldi, pazara kadar kalacaklar ... evdeki destek kuvvet konusunda bir problem yasadik, beklenmedik sekilde 1 haftadir evin isi bize kaldi, ne buyuk bir luksmus ev isini baskasinin ustlenmesi, evde malzemelerin yerini bile bilmiyormusum meger ... yorgunluktan yattigim yeri bilmiyorum gunlerdir ...

    Kalan sureniz Amerika'da kalan sureniz anlamina da mi geliyor; yani bir yorumda okudugum gibi Ekim sonu donuyor mu olacaksiniz ? Ya da belli degil mi daha bu isler ?

    Canim arkadasim, Seattle'da gecireceginiz keyifli aile gunlerine konsantre ol zorlandigin zamanlarda; hemen biraz daha pozitif hissedeceksin bak, kolay dayanilir seyler degil yasadiklarin ...

    Ha gayret yarin sabah bunlari da atlatmis olacaksiniz ... agrisiz, morfinsiz gunlere Nehir'cim !

    Ege'nin deyimiyle "Sizi dunyaaaaaaaa kadar seviyorum" Opucukler !!

    ReplyDelete
  2. Tatlım bir iki laf edip gidicem. birincisi şu dressing change'e radikal çözümler üretmek mümkün değil mi acaba, yani hani yeni "zihni sinir" tasarımlar felan?, ya uygulamada ya da kullanılan malzemede.

    ikincisi gün saymamak hem iyi hem kötü, hangisini yapmalı ben de bilmiyorum ama sayı olmayacaksa ama yanyana eklenen durum da hissedilmek isteniyorsa bu başlıklar bu tür birşeyle de alakalı olabilir, çiçek adları, acaba kaç tane çıkar diyeceğimiz renk adları, vs. gibi.

    üçüncüsü dün güneş tutuldu, 15 gün önce ay, onbeş gün sonra yine ay. e doğal olarak herkes gergin, zaten yaşanılanlar gergin, ama suçlanacak şey tutulma olursa eğer bu insana azcık ferahlık veriyor.

    bu sabahki yumurtalarım bunlardan ibaret. hepinizi kocaman kucaklıyorum, sevgilerimle.

    ReplyDelete
  3. Sevgili Zeynep,

    Gunlerdir yazip yazip gondermiyorum, nedense yazdiklarim anlamsiz geliyor... Ancak dun yasadiklarinizi okuyunca yazmadan edemedim.

    Cok zor gunleri gecirdiniz ustelik de uzun zaman. Onunuzde yine bazi zor gunler var ama artik ne gelecegini biliyorsunuz neyse ki. ve Nehir'in sağlıklı oldugunu. Bunu hic sarsilmadan atlatmaniz dusunulemez. Olacak o kadar, yeter ki bunu bilerek gecip gitmesine izin verin. Cok guzel gunler bekliyor sizi, alabildigine saglikli, mutlu, huzurlu, siradan ve minik dertlerle bezeli...
    Bilge guzel soylemis, daralinca en yakindaki guzel gunlere odaklanmak daha iyi hissettirir size kendinizi. Nehir'cigin gucune inan ve icini ferah tut. Oyle bir donemdesiniz ki her birinizin ruh hali hepinizi fazlasiyla etkiliyor. Bak kendin yazmissin... "Derken rahatladım. Herkes rahatladı." Sen rahat ol. Nehir saglikli. Mutsuzluklari anlik. O sadece ani yasiyor, merak etme ayaklanir ayaklanmaz yine gulucukler dagitacak. Cok az kaldi... Hang on... Ay ve gunes tutulmalari bittiginde bu coktan geride kalmis olacak...

    Nehir'in atesinin sadece bir yan etki olmasini ve sabaha kalmamasini diliyorum. Sizlere de bol bol gonul ferahligi...

    Sevgilerimle,
    Yesim

    ReplyDelete
  4. Smile

    Smile though your heart is aching;
    Smile even though it's breaking.
    When there are clouds in the sky, you'll get by.
    If you smile through your fear and sorrow,
    Smile and maybe tomorrow,
    You'll see the sun come shining through for you.

    Light up your face with gladness,
    Hide every trace of sadness.
    Although a tear may be ever so near,
    That's the time you must keep on trying,
    Smile, what's the use of crying?
    You'll find that life is still worthwhile,
    If you just smile.
    ____________

    First recorded by Nat King Cole in 1955
    Later recorded by Natalie Cole in the 1991 album, Unforgettable With Love

    Lyrics by John Turner and Geoffrey Parsons

    Music written by Charlie Chaplin for his 1936 silent movie classic, Modern Times

    ReplyDelete
  5. 92

    Ben boyle geri saydikca huzur kaciyorsa, yapmayiveririm. Ben nedense geri saymaktan, ileriye dogru saymaya gore daha cok motive oluyorum. Herhalde tez canli oldugumdan, hersey cabuk olsun istedigimden... Birseyler bitiyor, tamamlaniyor hissi veriyor bana. 'Tamam listeden bu isi de silelim ve yurumeye devam edelim' hissi. Ama dersen ki bende de gerginlik yaratiyor, ben icimden sayarim :)

    Canim Zeynep'cim, tutulmalar son hizinda, sen uykusuz ve haliyle yorgun, Nehir birazcik cocuk olunca gerginligin artmasindan daha dogal birsey olamaz. Aglamak bence cok iyi bir cozum, sesleri yukseltip, bagirip, cagirip cocuklara da bagirmayi ogretecegimize aglayip icimizdekileri bosaltmayi ogretmek bence cok saglikli. Icinin doldugu, nasil bosaltacagini bilemedigin zamanlarda agla doya doya.. Cocuklar niye o kadar cok agliyor ki, duygularini kontrol edip, iclerinde saklamayi bilmedikleri icin. Yani insan dogasinda var bu, engel olma. Bittiginde, cocuklara neden bunun yasandigini anlatabildikten sonra bu en insanca tepkiyi yasamanin ne ziyani olabilir ki....

    Insallah geceniz iyi gecmis olsun!!
    Insallah atesiniz dusmus olsun!!
    Insallah Nehir'im bugun odadan cikabilecek olsun!!!

    Opuyorum hepinizi.... Birbirinize cok iyi bakin..

    ReplyDelete