Yine sıradan bir gün.
Dün yazarken, farkına vardığım, sıradanlaşmanın dayanılmaz hafifliği var üzerimde. Geçenlerde Ilgın'lardayken, Seren'in annesi, evde nasıl geçiriyorsunuz günü dedi. Ben de içimden "Nesi var ki" dedim. Bugünlerde bakıyorum göreceli olarak küçük bir evde çok da güzel zaman geçiriyoruz. Kimse, "sıkıldım" demiyor. Çocuklarla ne ben ne de Mahmut bu kadar birebir zaman geçirmemiştik. Ne babanın ne de benim çocuklardan önemli işimiz yok. Birşeyler yapsak da eskiye göre tam zıt bir zaman dağılımında, kısıtlı zamanda iş, esas zamanda çocuklar.
Bunda çalıştığımız üniversite yöneticilerinin sonsuz desteği var. Şimdi tüm bu bağlamda, "work-life", "work-family" ilişkisi çalışınca "cuk" oturdu. Makaleleri farklı bir gözle okuyorum. Kurumların politikalarının olması yetmiyor, iş "karar"larda. İşte bizim yöneticilerimiz de insiyatifleriyle, kendi hayat tecrübeleri, hepsi de anne-baba, sonucunda destek verdiler, veriyorlar.
Çok şanslıyız. Çocuklarımızla, Nehir'imizle, Leyla'mızla böyle "kaliteli" zaman geçirdiğimiz için. Ve tüm bu olanların içerdiği büyük ironi. Bu işten pozitif bir durum doğması. Ama içimdeki sonsuz korku sürüyor. Kendime Nehir'in farklı olduğunu tekrarlayıp duruyorum, derken kendimi rahatlamış yakaladığımda, "Hayır, bitmedi, rehavete kapılma, kendini bırakma, her zaman her şeye hazırlıklı ol" diye uyarıyorum.
An-ları biriktirmeye devam. Nehir'i doyasıya hissetmeye, bu "aile"cek günlerimizin tadını çıkarmaya. Sonuna kadar. Tabi tüm bu yoğunlukta, "Aaaah, hadi bana sessizlik lazım", "Tamam, Leyla'cım aynı cümleyi üç kez tekrarlamana gerek yok, anladım seni", "Hadi oyun odasında oynayın biraz" cümlecikleri de dökülüyor ağzımdan. Yani, mükemmel değiliz.
Bugün "Eat, Pray and Love" ı bitirdim. Acaba bu kitabı okurken gözleri dolmuş biri olmuş mudur benim gibi. El kaldırın, lütfen. O kadar zamanlı olduki okumam, başka bir zamanda okusam bu kadar severek okur muydum bilmem. Tam kıvamında, hafif mi hafif, ama kendimle çok ilişkilendirebildiğim bir hikayesi vardı. Zaten 1969 doğumluymuş. Öğlen Nehir uyurken, onunla yattım, ve uzun süredir ilk kez, gündüz, başka bir işe kapılmadan, son bölümü, bir buçuk saatte bitirdim. Sonuna doğru tuvalete girme hissimi bile bastırıp, olur da Nehir uyanır diye, okumaya devam ettim. Elinize bir kitap alıp, severek, bırakmadan okumak kadar büyük bir zevk yok. Günlük koşturmacalarda, işin arasında gitgide azalan bir lüks bu da. Hele hiç bırakmadan okuyabilmek.
Yazara teşekkür ediyorum, beni aldı gezdirdi, "hafif" düşündürdü, geçmişime götürdü, sevginin önemini hatırlattı, paylaşmanın, birbirine iyi davranmann, anı yaşamanın önemini, bir şeyin sadece olmasını isterken değil, olduktan sonra da teşekkür etmeye devam etmenin önemini hatırlattı.
Nehir sağlıklı ve mutlu. Teşekkür ediyorum. Tüm iyiliklere, tüm iyi dileklere.
Zeynep'cim merhaba,
ReplyDeleteSiradan gunler yasiyor olmaniz ne kadar sevindirici ve her tatsiz olayin iyi tarafi vardir, senin de dedigin gibi cocuklarinizla dolu dolu birlikte oldugunuz bir donem geciriyorsunuz. Simdi Leyla'nin da size katilmis olmasi ile "gunluk" dedigin sorunlara epeyce yaklastiniz.
Nikah davetiyesi inceligi muthisti, insallah bir cok baska cifte de ornek olurlar. Mutluluklar !
Istanbul yaniyor, evden cikasim yok ... tatil donusu elimde bir yapilacaklar listesi, o bana bakiyor, ben ona ... her sene ayni, yaz gelsin diye dort gozle bekliyor, gelince de sicaktan sikayet ediyorum ...
Her gecen gun sizler icin daha guzel olacak, harika bir ailesiniz ! Masallah !
Cok opuyorum,
Zeynep Hanim Merhaba,
ReplyDeleteTesadüfler zinciri sonucu Nehir'le tanistim,belki yardimi olr diye bi kac besin desteği tavsiye etmek isterim, bende bir survivor'im ve bu isle kafayi siyirimis durumdayim..ve bu takintili saplantim sonucu bi kac besinin mucize yaratabilecegini kesfettim;
- zerdecal (tumeric diye geciyo whole foods da satiliyor)
- lemon zest ( ben her sabah limon kabugunu ilik suya rendeleyip iciyorum, nehir icin bu zor olabilir ama en azindan puding ine falan koymayi deneyebilirsiniz belki)
-badem, ceviz
- yesil cay (bu hele nehir icin baya imkansiz gibi )
daha detay yeme tip lerini " crazy sexy cancer" by Kriss Car karistirarak ulasabilirsiniz..kendisi kemo ve ameliyat bile yapilamayan bi ture yakalanip sadece besin duzenlemesiyle ilerlemesini tamamen durudurup yillardir o sekilde survive eden bi genc kiz..umarim bu bilgiler bi sekilde isinize yarar..
bol saglikli gunler...
Merhaba, "Anonymous",
ReplyDeleteBiz de besin işine özen gösteriyoruz. Turmeric, badem. Gerçi, bugünlerde biraz "ortodoks" halimiz kalmadı. Hele hiç şeker vermezken, dondurmaya başladık.
Bizde de birkaç kitap var ama yazdığınıza da bakacağım.
Bu arada biz de "raw" sebze yemenin, brokoli!, ve sebze suyunun iyi oduğunu okumuştuk...Raw cacao!...Ve aslında Nehir'in almakta zorlandığı supplementler var, beta-glucan örneğin....kısacık yazarım diye başladım, bitmedi, düşünüp, sonra yine eklerim,
Sevgiler