Thursday, July 30, 2009
Gun 41: M A S A L L A H
Bu sabah Houston saatiyle alti, burada 4 AM, Nehir uyandi, kalktik, Leyla'ya baktik, baba bu kez kanapede uyumus...Nehir babasiyla ablasini uyur gorunce neyse, yatalim dedi...bu kez saat burada 7 olmustu, uyandik.
Dinlenmis.
Kahvaltidan sonra, Whole Foods'a ziyaretimizi yapip, eve donduk. Aksam bes bucuktu, sicak azalmistir deyip, yakinda bir parka gittik. Sicakti hala. Houston'daki nem yoktu ama derece ayni idi. Saka gibi, o kadar mil, uc, ayni sicakliga tosla! Yine de cocuklarin hosuna gitti. Nehir bir yildan sonra kum bulunca, kumda oynadi. Leyla tirmandi durdu ve scooter'a bindi. En son baska iki cocuk birbirlerine kum atip da Nehir'e de gelince, bizim kalk borusu calmis oldu.
Eve geldigimizde artik her saatle gec olmustu. Ama anlasilan uyum sagladik, ve Nehir buranin saatiyle uyudu.
Seda'larin bahcedeki kedileri geldigimizden beri ortalikta yoktu, sabah yemek koyunca aksam geldi. Derken, simdi ne goreyim bir rakun, kedinin yemegine gelmis, gozgoze geldik, ikimiz de kipirdamadik, ben iceride o disarida, ben "Mahmuut, cabuk gel, bu rakun mu?" diye "ses"lendim. Hay su Amerika'nin dogal hayati...zaten "hay bin kunduz" lafindan ogrenmis olmaliydim cocukken!!! Aynen, hay bin kunduz, bu da nereden cikti simdi, dedikten sonra kedinin kalan yemegini iceriye aldik.
Sedalar yola ciktilar, simitlerle birlikte yoldalar. Hadi bakalim simdi onlarin gelmesini bekleyecegiz.
Keyfimiz yerinde, 24 saat uyku biraz zor ama bugun iki saat oglen uykusu bana cok iyi geldi. Sicak da azalirsa, degmeyin keyfime, kirk bir kere!
Nehir saglikli ve mutlu. Ah unuttum, bu kadar aydir, yattigi yerlerde, evde, hastanede, veya RMH'de, alistigi icin oyun odalari, cocuk DVDleri, dun yattigimizda, karsimizda kucuk bir televizyon, "Teletubbies izlicem" diyordu ve "oyuncaklarim nerde"...Ve baska bir komikligi ise, odadan yolunu bulup cikamiyor olusu. Misafir yataginin odadaki durus bicimi, bizim evdeki gibi, ve karsisinda da, yine bizdeki gibi, bir kapi var, ama banyo kapisi, dun habire, "Babaya gidicem" deyip oraya giriyordu. Bugun de yine baska bir kapinin onunde durmus, dolap kapisi -closet-, "Anne ac cikicam" diyordu. Biraz degisiklik iyi oluyor sanirim, kizimizin dunyasi genisledi! Saka bir yana, hani bir haftasonu Austin'e gittigimizden beri, ilk kez hastane ortamlari disinda bir yere geldik! Hip hip hurraaay!
We did it! We did it!
FotoNot: "GreenLawn" park. Bol bol tırmanma yeri, dikkat ediniz tepedeki minik kız Leyla, Nehir de tırmanıyor, yarı yola kadar tabi. Ve Nehir'in bir yıldan sonra kumla ilk teması, değmeyin keyfine,çok sevdi.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
" hay bin kunduz " :)))
ReplyDeleteseattle a hoş geldin karun selamı olmuş bu :))
yakında sincaplar da işe karışır, parti muhteşem olur.
hava sanki çarşamba gibi rahatlıyor görünüyor:
http://weather.aol.com/forecast/7-day/us/wa/seattle/id/98158
2 saatlik nap in 24 saate bedel olması muhteşem olmuş... ;)
nehir harika bir küçük kız mekanlardaki gereksiz kapalı kapıları fark ediyor. bence onun mayasında mimarlık var gibi geldi.
çocuklarınız ile nedeni anda ne olur ise olsun, ana baba birlikte olmanız harika bir deneyim. onları daha iyi tanımak, algılamak, onların rehberliği ile akmak için...
sizi bu gün turkuvaz kucakladım. :)
YOU DID IT!
M A Ş A L L A H !
Zeynep'ciğim,
ReplyDeleteTam içimden "neyse, Seattle'nın serinliği, Houston'nun sıcağını unutturur" diye geçirirken, yazını okuyunca "hoppala" demek daha uygun düştü!
Günlerdir yazacağım ama bir türlü kafamı toparlayamadım ve yazacak yorumlar, dilekler epey birikti... Neyse bu gece o gecemiymiş ve bu gidişe bir son verip yazmaya karar verdim. Sesimiz kesildiğinde emin ol ki "sadece" sesimiz kesiliyor yoksa bloga hergün ve hatta günde birkaç kez girip yazını, komentleri okuyorum. Bazen "kelimeler kifayetsiz" kalıyor ama iyi haberler neşemize neşe katıyor...
Renklere başladığından beri yazmak istediğim birşey vardı: Benim çok sevdiğim dostlarım Nesrin ve Kemal (belki sana daha önce bahsetmiş olabilirim) emekli olduktan sonra birgün (30 Temmuz 2007) Ataköy Marinadan teknelerine atlayıp yıllar önce hayal ettikleri dünya seyahatine başladılar. Önce Ege, Akdeniz derken Atlantik geçişlerini tamamlayıp karayiplerde gezdikten sonra intercostal waterways'i gezip Fort Lauderdale'de ara verdiler. Kemal ve Nesrin bu seyahatlerini kitap haline getirdiler ve adı da "Halatları Kesince". Bu kitap Kemal'in bizlere fırsat ve internet olanağı buldukça yolladığı e-mail ve bizim ona yazdığımız cevaplardan oluşuyor, (heyecanlı kısım burada başlıyor!) yalnız bu her e-mailin bir adı vardı... Önce "simsiyah" sonra "gipgri" ile başladı sonra daha neşeli bir sürü renkle devam etti, senin için saydım tam 58 renk başlığında yazmış. Bu renkleri onların gittikleri yerler ve moodları belirledi, tıpkı senin renklerin gibi... Sen renkleri başlık seçtiğinde Nesrin ve Kemal ile birlikte bloga baktık, farklı nedenler ama renklerin moodlarımızı anlatma yetenğindeki inanılmaz benzerlik! Şimdi düşünüyorum da kendimi kaç kez "yeşermiş" "pespembe" "mavi" hissetmişimdir :) Döndüğünde sana mutlaka kitaplarını veririm, okursun. Kısaca, insanın moodunu renkler ne güzel anlatıyor, başlıktaki renk günün aynası gibi... yani bu renk işini Kemal ve Nesrin'le sevdim seninle devam ediyorum arkadaşım.
Ben de 1 hafta sonra "Akdeniz Laciverti"ne kavuşacağım inşallah, şimdi "puslu nişantaşı grisine" devam :)
Hastane günlerinin geride kalmış olması ve dörtlü neşenizin yerine gelmiş olmasına çok sevindim. İyi bir tatili çoktan hak ettiniz, dilerim Seattle'da daha serin ve çok daha rahat günleriniz olsun. Seattle renklerini bekliyoruz inşallah hep pırıl, pırıl olurlar tıpkı güzel kızların gibi :)
Neşeniz daim olsun arkadaşım...
Kocaman öpücükler, sevgiler
Ayda
PS: Bu arada rakun abinin de bir fotosunu bekleriz...