Saturday, July 17, 2010

Swedish Marionette Theatre: İsveç Kukla Tiyatrosu

Bu sabah annemin direktifiyle kızları kahvaltıda bırakıp, the Container Store'a (Handecim) gittim. Annem döndüğümde heyecanlıydı, aldığım kutuları merak ediyordu..."Moralimiz düzelir" dediğinde, güldüm. Oda bana göre topluca iken, meğer o ne kadar sıkıntı çekiyormuş, kaç gündür!

Kutu, kutulanıp, biraz daha düzenine girdik. Kutulara ek olarak aldığım buzluk kapları ise annemin yapacağı sulu köfte, köfte, ve börekleri bekliyor!

Bugün New York'ta hava, sıcak dalgası kadar değilse de oldukça sıcaktı.

Bizim ise kısa bir programımız vardı. Sandra'nın kızları mutlaka götür dediği, kukla tiyatrosuna dün bilet almıştım. Koltuk numarası olmadığı ve küçük bir salon olduğu için, biraz erken gidelim dedik. Çok sevimli, sıralara oturulan, eski (1847'de İsveç'ten gelmiş, okul binası olarak düşünülmüş) bir tiyatro binasında üç tane masalın karışımı bir hikaye eşliğinde eğlenceli bir gösteriydi. Kötü Kurt artık iyi olmak ister ve "three blind mice" ona üç şans verir. Üç küçük domuz, Goldilocks'taki üç ayıcık, ve üç küçük keçiyle olan maceraları. Bir saatlik bir gösteriydi. Ve sık sık seyirci katılımıyla çok eğlenceli geçti. En güzeli, gösterinin sonunda, "Bugün kimin doğumgünü" diye sorduklarında, arkamızdaki, iki yaşlarındaki kızın, "Benim" deyip, söylediğimiz doğumgünü şarkısından sonra, yanındaki abisinin, dört, beş yaşlarında, "Ama aslında onun bugün doğumgünü değil" demesiydi. Leyla gülüyordu, "Nehir gibi" diyerek.

Çıkışta, dondurmamızı bir bankta yedikten veya çocuklar yemeye çalıştıktan sonra, Nehir'in şıpır şıpır damlayan dondurmasını atayım diye, çöpe yaklaştığımda, oradaki bankta oturan evsiz kadın "Ben alabilir miyim" deyince, "Tabi", deyip verdim. Sanki çok doğalmış gibi. Bunu gören Nehir ise, "Ben yiiiceeem" demeye başlamaz mı....Başladı ama neyseki uzun sürmedi, "Bak o Teyze bugün birşey yememiş" gibilerinden birşeyler söyleyip, kendimizi taksiye attık.

Bugünlerde bana en iyi gelen, RMH'nin kapısında içeri girince yüzüme çarpan soğuk hava!

Biraz odada dinledikten sonra, Sandra'larla buluştuk ve babaya nispet, ya da o bize nispet yapmasın diye, "Ali Baba"ya gittik. Burası biraz daha uzakta, Üsküdar'a göre çok büyük bir yer. Bugün boş olur derken, değildi...Ve çok güzel ve keyifli bir yemekten sonra, "paylaşma" ve "sessizlik" sorunları başgösterince, kalkma zamanı dedik. Yediklerimiz, midemizde biraz yerleşsin diye, birkaç blok yürüdük. Mark Empire State Binasını görünce, çok sevindi, bir de baktık ki, Chrysler Binası da göründü...Bizim kızlar o kadar heyecanlanmadı oysa. Bizdeki konular daha çok "Aaa bak kelebek", "Aaa bak uğur böceği". Mark ise New Yorklu olduğunu belli etti!!

Güzel bir akşamın ardından uyumak üzere iken, ben de kutu aşkıyla akşamın 10unda etrafı düzenledim! Hande'cim kulakların çınlasın!!

Feride'cim, bak bugün sizi anımsadık, İsveç a Kulübesinde!! Hem de Leyla ilk kez "Pippi"yi okumuşken, bu hafta, bugünkü Tiyatro grubun adı da "Pippi" imiş...Dün Central Park'a giderken, Leyla soruyordu, "Anne ya bütün bunlar tiyatro ise, biz biz değilsek" düşüncesinin binbir türünü!! Gülümsedim!!! Canım arkadaşımla yaptığımız varoluş üzerine binbir sohbetimiz aklıma geldi.

Bugünlerde ben de iyice kabullendim. Herkesin hayatta bir uğraşı var. Ve bu illa sıradan, kabul görmüş, iş sahibi, veya kariyer sahibi olmak değil. Veya toplumun bize sunduğu aile hayatına sahip olmak. Bir şekilde yaşıyoruz ve ölüyoruz. Toplumun dayattığı "mutluluk" kriterleri de çok değişken. Batıda "mutlu" olma işi çok abartılmış durumda. Hayatın yegane amacı gibi. Üstelik sahip olma ile içiçe geçmiş halde. Yaşadığımız, ve başımıza gelenlere anlam vermeye çalışmanın da çok önemi yok. Sadece yaşıyoruz. Ve hayat tüm bu olup bitenden ibaret. Yani ötesi yok. "Normal"i. Normali bu. Bu düşünce (ki filozoflar bu düşünceleri bin yıl önce yazmışlar ama ben yaşayarak ancak şimdi idrak ediyorum) beni sakinleştirdi. "Beklemek", sonrayı düşünmek, anı feci halde ıskalatıyor.

Nehir dün gece, her zamanki gibi, gözümün içine bakarak uyurken, ve arkasında görebildiğim Leyla...İki kızım...yine müthiş bir mutluluk kapladı içimi. Kızlarımla geçirdiğim her gün bir hediye. Ben de Nehir'le akmak istiyorum. Tabi tüm bu huzurlu düşüncelere Nehir'i iyi görürken ulaşıyorum...Daha kırk fırın düşünce tüketmem lazım. Olsun. Şimdi, şimdiyi yaşayayım.

Nehir'im sağlıklı ve mutlu.

6 comments:

  1. Hay Allah Zeynep Hanım,
    Sabah sabah gözlerimi doldurdunuz:))
    Bu kadar kocaman birşeyi ne kadar güzel, sade ve samimi anlatmışsınız ve ne kadar haklısınız...
    Allah size tatlı kızlarınızla, eşinizle upuzun, sağlıklı, sevgi ve mutluluk dolu ömürler nasib etsin. İyi ki varsınız, iyi ki yazıyorsunuz!!!
    Yasemin

    ReplyDelete
  2. Güzel ve keyifli bir günün ardından..
    Ikı kucuk melegınle..huzurlu uyuman benı de cok mutlu ettı..

    Dualarım sızınle...

    ReplyDelete
  3. Sevgili Zeynep,
    Sendeki bu farkindalik ve healer guc inan her anini pozitif kiliyor.
    Kizlarinin iyi huylulugu ve yasam coskulari kitaplara konu olucak cinsden.
    Her gununuz mutluluk ve saglik dolu olsun.
    Hep guzel gunlere uyanin.
    Sevgiyle
    natali

    ReplyDelete
  4. Ben de Leyla'nın yaşında yaşamın tiyatro durumuna feci takılmıştım! Galiba o zaman hala gerçeği hatırlıyoruz da burada kala kala oyunu ciddiye alıyoruz. Hatırlıyorum da oyun içinde sürekli izlenildiğimi düşünürdüm. İzleyenin kendim olduğunu çok sonradan anladım :)
    Adresini mail atarsan kızlara bir şey yollayacağım..
    Handecim doğru ya hem gözlüklü hem ojeli olabilirim. Hoşgeldin yeni rolüm :)))
    Sevgiler, frd

    ReplyDelete
  5. Evet evet, gidilmesi sart olan bir magaza idi. Tabi bensiz gitmis olman biraz burktu beni ama derlenmek ve toplanmak adina eminim cok hayirli olmustur :) Sevgi Teyze'cim sizi cok iyi anliyorum. Bende de, Burak'a kalsa luzumundan fazla da olsa, bir duzen tertip meraki var. Zeynep tecrubelerini anlatir size, belki Burak haklidir, kimbilir.

    Tum yiyecekler Nehir'ime yarasin, hepsi gercek anlamda lop lop et olsun. Sonra da o etler, kuvvetlensin, kas olsun, Nehir'imi guclu mu guclu bir kiz yapsin. Leyla'cim sana da yarasin, sen de payina dusen kas birikimini yap. Zeynep'cim sen de hakkinin yarisini ye, bak ne iyi gelecek :)

    Canim arkadasim, hayat hepimize farkli seyler getiriyor. Neden diye sorgulamak bence de bosuna bir zaman kaybi. Amac, var olan, icinde oldugumuz zamani yuzumuzu guldurecek seylerle gecirmek olmali. Zaten mutluluk, en azindan benim icin, yasarken gulebilmek. Ama bir seyi de unutmayalim ne olur. Var olani degistirmek icin ugrasmak lazim, herseyiyle kabullenmek olmamali yaptigimiz. Siz, Nehir'im bu NB savasini kazanacaksiniz. Nehir'im NED olarak hayatina bambaska savaslar vererek devam edecek. Sen, Mahmut, Leyla baska savaslar veriyor olacaksiniz. Sen NB ile yasamayi, onu kabullenmeyi baskalarina anlatiyor olacaksin. Zeynep'cim, kabul et ama benimseme. Senin, sizin olmasin. Olmasin ki gitsin...

    Birbirinize cok iyi bakin...

    ReplyDelete
  6. Sevgili Zeynep
    Meğer biz tanışıyormuşuz! Işıl söyledi. Feride'nin arkadaşıymışsın sen ve biz Bodrum'da tanışmışız. Bilmiyordum bunları iyi mi? Bilmeni isterim ki her sabah bura saatiyle (Burhaniye) 8-8:30 sıralarında Nehir'e ve onun gibi tedavi gören (veya tedavi görmesi gereken) bütün miniklere dua geliyor. Hepsi iyi olsun çocuklarımızın, hepsi sağlıklı, hepsi mutlu, hepsi heyecanlı, gül yüzlü, gülen yüzlü...

    ReplyDelete