Tuesday, March 3, 2009

Tepside Peynirli Börek

Bir yemek blogu olsaydi, başlık yukarıdaki gibi olurdu. Değil. Ama başlık böyle. Bugüne ait en iyi başlık "Bürokrasinin Dayanılmaz Ağırlığı" olurdu ama ben durumu hafiflettim.

Kahvaltı çok güzeldi. Bizim küçük, Amerika'lı olmuş, kırk yıllık simidi, bagel diye diye yedi. Peynirle. Bir fasıl benimle yedi, bir fasıl da babasıyla. Benimle olanda tahin pekmezi yemedi, ama babasıyla olanda yemiş.

Kahvaltıdan sonra Leyla ile SKYPE'de konuştuk. Yüzü üzgündü. Bugün heyecanla beklediği vapur gezisi, Leyla'nın da içinde bulunduğu sınıfın yarısının vapuru kaçırmasıyla başlamadan bitmiş. Çok üzgündü. Pazardan beri beklediğini bildiğim için yaşadığı hayal kırıklığını anladım. Bilgisayardan uzanıp onu öpemediğim için üzüldüm. Ama tabi bizimki durur mu, "Anne ben gelince sevincinden ağlamayacaksın, değil mi", "Söz ver" dedi. Hala beni ağlarken gördüğü zamanların etkisinde. Ben ne kadar "Ne yapalım sulu göz annen var" desem de, gözlerimin içine bakıyor, ne oluyor diye. Neyse vapuru kaçırınca o ağlamamış, ama gözleri dolmuş. "Ama sınıfın yarısı bindi, haksızlık"...diyordu hala. "Kızım, hayat adil olmuyor" veczinin tam yeriydi ama neyseki ben söylemedim.

Sonra konsolosluğa gittik. Burayı geçiyorum. Bürokrasi işleri hala karışık. Bir türlü yoluna girmedi. Ama o kadar Nehir'e odaklıyız ki, artık ilk günlerdeki gibi dert edinmiyorum. Bir şekilde olacak.

Özlem'le şakalaşmıştık. Ben buradan size eski usül, kuş dili, pagamuguk, elgelerge, cegebege...kuş dilini de unutmuşum...bu da işe yaramayacak, ha, ha.

Öğlene doğruydu Nursen'lere gittik, yufkalarla. Nursen Teyzesi, Nehir için mercimek çorbası yapmıştı. Nehir içmedi, ve böreğin pişmesini beklerken karpuz yedi. Sonra da börek yedi. "Aman sıcak" deyince biz, "Iııh, soğuk" diye beklemeden yedi. Üç dilim yedi. Karpuzla. Tam Türk usulü oldu.

Yemekten sonra biraz dolaştık ve Nursen'lerin yakınındaki başka, daha küçük bir parka gittik. Kaydıraktan ilk kayışta, küçük çakıl olan yere, pat diye oturdu, düştü. Bir an şaşırdı, ilk kez oldu, sonra da güldük. Tabi, ben de ona model olsun diye her kaydıraktan kayışta düştüm onunla, çok eğlendik. Derken, tahteravalliye bindik. Biraz farklıydı, yaylanarak olanlardan. Ben hoşuna gider diye, onu biraz zıplattım. Hoşuna gitti. Derken bir elini bıraktı, ve küt diye, bu kez çim yere sırtüstü düştü. Bu kez kucakta ve ağlıyordu. Ben ise düştüğünde, "central line önde, ameliyat önde, sırtta bir şey var mı, yok, kitle de yok, acımamıştır" diye kendimi birkaç saniyede rahatlatmış, ve Nehir'i yatıştırmıştım.

Artık saat beşbuçuktu, eve döndük. Nehir de, ben de arabada uyumuşuz.

Eve geldiğimizde, uyandık...yemek, oyun, yatar pozisyona geçmeye itirazlar eşliğinde, flush, kitap...Bu kez Mahmut yatırdı, iki gecedir yatakya uyuyakalıyorum diye sanırım beni özlemiş! Nitekim, ben de ayaktayım, bir değişiklik olarak.

Yarın ev toplasak iyi olacak (okurlara yazıyorum, Mahmutçuğum sen anla), ve kendime hatırlatma yapmam lazım, kilo alması gereken Nehir, ben değilim. Öyleyse lokumları neden ben yiyorum. Nehir şeker yemesin diye. İşte annelik hep fedakarlık, hep fedakarlık.

Not: Fotoğraf olmayınca karışıklık olmuş. Sevgili kızım Nehir askılı tişörtleri seçince giymek için, lütfen, annesi olan tişörtünün üzerine giydirdi! Burada hava, 69larda birkaç gündür. Bu işler için soyunmak gerektiği daha ileriki yaşlarda anlaşılıyor.

3 comments:

  1. Fotograf istiyoruz, fotograf istiyoruzzzz ! Buldun mu kamerani? Zeynep'cim ben senden daha cok uzuldum bulamadigina valla; blog seni bize ne kadar cok yaklastiriyorsa fotograflar da bir o kadar gercek goruntulere dokuyor kafamizda yarattigin imajlari.

    Leyla'cigim, keske sana yetisip hemen bugun bu gunesli havada seni bir vapura bindirebilseydim. Nasil hayal kirikligina ugramistir guzelim ya :( 29 Ekim'deki havai fisek gosterisine 1 saat once cikmamiza ragmen Akmerkez'in dibinde bir yerde, degil renkli isiklari, gokyuzunu bile goremedigimiz igrenc bir noktada sIkIsIp kalinca yasadigimiz hayal kirikligini hatirladim birden. Istanbul trafigi boyle birsey iste, hesabi tutturamadin mi kimsenin gozunun yasina bakmiyor.

    Lale Teyze ile guzel vakit gecirdiginize sevindim, eminim o da sizlerle tanisinca, ailesiyle tanistirinca cok mutlu olmustur. Dedigin gibi dune kadar sizi tanimadigi halde hepimizden once kalkip sabah ilk is senin bloga neler yazdigini okuyor ... Annene de soyledim, ikinci bir anneanne figuru gibi, hepinize iyi gelecegini tahmin ettik.

    Aileden aliskanlik doktorlar birsey deyince ona sonuna kadar guvenilir, dedigi yapilir ve sorgulanmaz diye dusunurdum ama senin/sizin Nehir'in yasam kalitesini yuksek tutmak icin bir anlamda oradaki uzmanlara "kafa tutmani-zi" hayranlikla izliyor ve yine birseyler ogreniyorum ... arkadaslarinin dedigi gibi bize ornek oluyorsun, aferin arkadasima. Ilerde Nehir ve Leyla bu gunlugu okuduklarinda sana/size saygilari daha da artacak, annemiz, babamiz bizim icin en iyisini dusunmus ve yapmis diyecekler.

    Sahi, Zeynep'cim gecen gun aklima geldi de, teknoloji konusundaki cahilligime ver, korkuyorum, internet evreninde biryerlerde bunlar surekli var ama print out alip sakliyor musun hergun yazdiklarini ? Cektigi butun dijital fotograflari 3 ayri yerde saklayan bir guvenmezden geliyor bu fikir tabii, uzmani soylesin endisem dogru mu, ama sen yine de her firsatta print out al. Cok degerli bir gunluk bu ve hem kendi ailen, hem sizin deneyiminizden yararlanabilecek binlerce aile icin cok onemli bilgiler iceriyor ... orda imkanin yoksa soyle ben print edip dosyalayayim, ya da daha dogrusu cd'lere kopyalayayim ...

    Sapkayi alirken gulunden emin olamadim sever misin diye, Nehir sever mi diye ama kumasi o kadar yumusaktiki dayanamadim; sicaklarda iyi olur diye dusundum. Fizik tedavi icin haftada 3 gun Nisantasina gittigim icin sokak sokak ogrendim oralari, dun guzel bir sapkaci daha cikti karsima ... yarin bakacagim ...

    Gevezeligi birakiyorum, Selin isyan ediyor kucagima cikmak icin ...

    14 Mart sabahi, size erken mi bilmiyorum ama 8de uyanmis ve komunikasyona hazir olun, baska tiyo yok simdilik ...

    Opuyoruz Bayazit'lari, cok iyi bakin kendinize !!

    ReplyDelete
  2. Valla ne diyeyim, Nehir agzinin tadini biliyor. KArsilaştirma yapmayi sevmem ama, seni rahatlatmak icin yaziyorum. Nehir kac kilo demistin? 10.3 kilo mu? Peki. Kac yasinda demistin,2 mi. Ona da peki. Pelin kac yasinda? 6. Kac kilo peki? 19 (hastalik nedeniyle 18.5 olmus olmasi kuvvetle muhtemel). Ve dahasi, Nehir'de bir potansiyel var, biraksan kilo alacak, ben borekleri bogazina tikacagim yakinda yine de yemiyor.
    Kurdan lazimsa Pelin'in bacaklarinin fotografini yollayayim. Tam Safinaz..

    Neyse, borek deyince birden aklima geldi, iste...Gerci orda ne guzel yenir suyun kenarinda borekler. Herhalde orda Pelin de yerdi. Ay canim cekti valla...Diyetteyim, diyette!

    Leyla'ya bir kere daha hayran oldum, aglamamis olmasi nedeniyle. Ama sana daha cok.''Hayat adil degildir'' demedigin icin. Ben derdim, kesin derdim. Cunku oyle degil...Sadece bu adaletlik bir sey degil. Zamaninda gitselermis. Onlari goturen ogretmenlerini, vede geciktirenleri, denize atsalarmis bir guzel...Neyse, bende fikir cok, Leylacigimi bir arayayim. Bu kibar anne ile bu isler olmaz Leylam...

    Ben okuldaki en yogun haftalardan birini, acayip halsiz geciriyorum, ama neyse, toparladim gibi. Pelinde iyilesecek yakinda..

    Butun isler yoluna girecek merak etme, burokratik olanlar dahil. Sadece zaman aliyor. Olsun, gec olsun da guc olmasin demisler...Benim her isim zaten boyle,,,bulundugum konum itibariyle de anlasilabilir zaten...

    İstanbul kokulu kahvaltilarinizi ve de borekleriniz afiyet olsun. Ben verdigim kilolari almama derdinde oldugumdan, artik raw food tariflerine geri donsen diyorum...

    Simdi gidip, borek yada benzeri bir sey bulmaya calisacagim....Sancar bey geldi ve kestane sekeri getirmis...Onunla idare edeyim bari...Nasilsa tatli oldugu icin sen istemezsin...

    Cok operim hepinizi, neseli, keyifli gunleriniz bol olsun....

    ReplyDelete
  3. Vallahi tepside borek deyince benim de agzimin suyu akti. Ben bu ara Yasemin'e pasta, evde yemege misafir falan, biraz ipin ucunu kacirdim. Aman neyse napalim, yas 40 kiloda 25 yasindakiyle ayni olmayacak tabi. Butun rakkamlar buyuyor kilonun ne kabahati var!!!!

    Leyla'cik icin uzuldum ama aklima birsey geldi, yarin anneni arayacagim. Belki bu pazar hava iyi olursa Leyla'yi da alip Yasemin, Mehmet ve ben bir vapur gezisi yapariz. Bakalim annene bir danisalim Leyla icin mumkun mu?

    Burokrasi dunyanin her yerinde ayni diyecegim ama sanirim konsolosluk zaten Turkiye topragi sayiliypr. Yani kurtarir tarafi yok, biz bu isleri beceremiyoruz. Nurgun hakli gec olsun guc olmasin.

    Yarin oglen yemegine bana Esra S, Gamze, Nil, Esra T ve Rakel geliyor. Belki Hale de ugrayacak. Sizin uyanma saatinizde (tabi sosyetik hatunlarin baska isleri yoksa ve o saate kadar otururlarsa) Skype'ye bakariz, yakalarsak biraz sohbet ederiz. Olmadi aksam benimle idare edeceksin!!!

    Simdi hepinizi opuyorum... Kendinize iyi bakin.

    ReplyDelete