Friday, September 11, 2009

Gün 84: IL-2, Day 4

Geceyi de daha rahat geçirdik, sabaha da iyi başladık. Dün verdikleri albumin ile ödemi attı, dünkü Rocky Bilbao görüntüsü normale döndü. Verilen kanla birlikte de hemoglobin 9'dan 11.3'e çıkmış ki, enerjisi ve dudaklarının renginden anlaşıldı.

En önemli haber, baktrimi vermenin, ağlatmadan, zorlamadan, sonunda bir yolunu bulduk. Dünkü hemşiremiz sayesinde. Jel kapsuller içine koyarak, dondurma ile birlikte, yutmasını söyleyerek verdik. "Nehir'cim hani tadını sevmediğin ilaç var ya, artık tadını duymadan, hiç acı olmadan alabileceksin" diye biraz anlatıp, "Nasıl zeytin çekirdeklerini yutuyordun bak öyle yutacaksın" diyerek anlattıktan sonra denedik. Biraz çiğnemeye çalışsa da becerdi. Özellikle 1 yaşındaki, bazen iki yaşındaki lösemi hastalarına verdikleri steroid-leri bu yolla veriyorlarmış.

Yani bu işe ne kadar sevindiğimi anlatamam. Bir şekilde dondurmadan kurtulmalıyız, ama yutmayı öğrenirse bu şekilde, zaten gerek kalmaz. Ve biz de daha bir altı ay kadsr, haftada üç gün, günde iki kez baktrim cebelleşmesinden kurtuluruz. Mahmut'un internetten bulup söylediğine göre, en kötü tadlı ilaçların en başında imiş!

İşte bizim küçük ilerlememiz. Hatta hemşiremiz, Nehir'in tadı kötü olmayan tylenol u bile avaz avaz aldığını görünce, tylenolu da bu şekilde alabileceğini söyledi.

İkinci iyi haber, Dr. Eames bugün dönmemiz için yeşil ışığı yaktı! Yani içinde bulunduğumuz çalışmanın başındaki Dr. Yu'dan onay gelmiş. Bu en çok her yere, oyun odasına bile elinde bavulu ile giden Nehir için iyi olacak. Dr. Eames bavulu görünce, iki ay önceden bavul hazır bakıyorum demişti dün.

Eh, hadi artık babanın dönüşüyle TR'den gelenleri, ve Seda'ları ağırlayıp, Bilge ile dönme planları yapabiliriz. Hadi şimdi en önemli dil ısırma günü, tüm batıl inançları sırayla yapalım...

Akşam ikinci dressing changeimi yaptim. Baba olunca çok kolay oluyor, bakalım gidince de olacak mı. İlk günler baba terliyor, ben doğru yapıyor mu diye pür dikkat, 40 dakika falan sürüyordu. Bayağı öğrenmişiz. Az değil pratiğimiz.

Nehir'de hafif bir ishal var, ama henüz endişelenmek için erken, ateş veya başka bir belirti yok. Hala, yarın çıkıp, bir akşam dışarıda geçirip, pazar gecesi dönebilmeyi umuyoruz. İnşallah maşallah inşallah maşallah inşallah maşallah...

Nehir'im sağlıklı ve mutlu. Şebnemciğimin "blog literatür"üne kazandırdığı bu cümle blogun ruh halini tarifledi. Bende nostalji çanları çalıyor. Yok yok monitörmüş bipleyen!

3 comments:

  1. Bende canlar kimin icin caliyor diyordum ki sizin icinmis! Yasasin....

    Bugun tum team eksiksiz toplandik, ben, Zeynep(hala), Nergis, Bilge, Gulnur, Ayda ve Hande. Herkesin keyifli halini gormeliydin. Ne guzel Mahmut sonrasi tum bosluklar da dolmus, masallah masallah masallah...Nehir'im saglikli ve herseyin bir yolunu bulan ailesi de cok mutlu...

    Bugun herkesin iyi dilekleri Ali icin de birlesti ve eminim bu muthis sinerjik Blogun gucu ile kucuk Ali'cik de iyilesecek. Ha gayret Ali, her sey yoluna girecek...

    Zeynepcigim, artik yavas yavas gelince nerelerde toplaniriz gibi laflar bile etmeye basladik. Ama bir yandan da bir yerlerimizi cimdikleyip, dilimizi isiriyoruz sen hic merak etme:)

    ReplyDelete
  2. tatlım o lafı ben bulmadım; evrene sordum, bildiğin bütün çiçekler, gözün alabildiğince dağlar, ovalar dolusu ırmaklar, ufuktan beriye, sonra daha da geriye engin okyanus denizler, yer gök hep beraber döndü bana "hey dur bakalım, Nehir sağlıklı ve mutlu, lafını bil de konuş" diye haykırdı.
    Bak nasıl da haklıymış evren ve onun canım kuralları.
    Hasretle sizleri bekliyoruz, tez ve temiz gelin. Sevgilerimle.

    ReplyDelete