Birincisi 89'a ışınlandık. Handecim hesaplamış, geriye yönelik düzeltmeyi bir ara yaparim.
Beni iki haftalık bu non-stop hastane kalışı biraz sersemletti. Ama Leyla olmayınca gerçekten de RMH'ye gitmeyi de hiç ama hiç istemedim. Zaten son zamanda üzerimdeki konuşmama isteği, hele de "small talk", iyice ağırlaştı.
Nehir'in antibodilerinin başlama saati 12.30 olunca, yani öğlen, ilk iki saat rahat, sonrası sıkıntılı geçiyor. İlk önce mızmızlığı artıyor, ağrıya bağlı, sonra uyumaya direnci ile uyuma-uyumama, derken dört saat geçtiğinde çiş yapması kesiliyor...vücut su tutuyor, bir yandan da kanın damarlarda kalmasına yarayan proteinlerden albumin azalınca, sızma başlıyor, kan basıncı düşüyor ve ve ve.
Bunlar zaten bekleniyor ama iyi yönetilmesi lazım. Bizim "esas" doktorlar en civcivli saatte, bu kez, gitmiş oluyorlar. Geceki nöbetçi, "on-call", doktora kalıyoruz.
İşte dün akşma da, saat 7-8 itibariyle Nehir'in yüzü iyice şişti. 13.5 kg çıktı, yani 600gr almış bir günde. Akşam 12 olduğunda, ayakları ve elleri de şişti, ve kızardı, derken vücudunda da kırmızı lekeler belirince ben korktum. Damardan dışarı sızma "vascular leakage" hikayesi, ve vücuttaki su bir şekilde nereye kadar "kontrol" altında ne kadar değil bilemediğim, ve sanırım biraz da gecenin getirdiği "karanlık"la düşüncelerim de karıştı. SOnuçta hemşiremiz, baş hemşireyi, o da nöbetçi doktoru çağırdı. Doğrusu ben "on-call" doktorların telefon başında olduklarını düşünüyordum, zira hiç yüzyüze gelmemiştim!
Odaya bir anda dört hemşire, ve saçları oldukça kısa ve beyaz, mavi gözlü, ufak tefek, gözlüklü, bir kadın girdi. O da hiç "yabancı "görmemiş herhalde, bana biraz da sesini yükselterek, bu arada odadaki ışık açılmış, Nehir şaşkın ağlamaya başlamıştı, "DU YU ANDIRSTEND MI, TEL HÖR TET AY VİL NAT HÖRT HÖR" gibi başlayınca, bende hafiften bir saç fırladı, bir yandan da saç telimi indirip kahkahayı bassam mı diye de düşündüm.
Velhasıl, çok şükür, kızarıklar "rash", döküntü, benadrille geçti, sızma ve su tutma ise "tehlikeli" boyutta değilmiş. Ayak parmağından anladıkları, oksijen emilimi düşmediği, kalp atışları, nefes alışı düzgün olduğu sürece kontrol altındaymış. Yine de beni pek uyku tutmadı, sonrasında takip ettim Nehir'i. Sabah dörtteki kültürler sonucu, albumin çok düşük çıktı, hemen takviye ettiler ve klinik tablo (doktor diline de alıştık) düzeldi. Bari duş alayım da yatayım derken, duşta bir ağlama sesi, meğer kan şekeri de çok düşük çıkınca bu kez sabah altıda, Nehir'in parmağını sıkıştıra sıkıştıra kan aldılar test için. Arada da dondurma verdiler. Ben de bizim whole foods ürünü kakaolu bir şey verdim. Ama benim canım kızım dondurmayı görünce doğruluverdi! Ve yedi hepsini.
İşte renkli bir geceden sonra sabah toparlanmak güç oldu. Nehir bu kez tuvalet yapamama ve karın ağrısı ile geçirdi iki saati. Sonunda başardı ve rahatladı ama antibodiler başlamıştı artık, oyun odasına gidemedik.
Şimdi akşam altı, asayiş berkemal. Bugün düne göre ağrısı yok. Ağrı ili iki günden sonra azalıyor gerçekten de. Yine de gece 11 buçuk, 12'ye kadar süremiz var. Bakalım.
Gece hemşiremiz yine Ashley'dir umarım. Genç, güneyli, üç haftalık evli, çok şeker biri. Daha önce de bizimle olmuştu. Dün sohbet ettik onunla bayağı, ona kariyer koçluğu yaptım, hafifçe. Tabi bu sohbet Nehir kötüleşmeden oldu. İsmini yazayım istedim, ileride unuturum. Yazınca farkettim, beni konuşturmuş! Ben yine bir yolunu bulup konuşuyorum demek. Kendimi düzelteyim. Özgecan da bana açıklamış, tatlı tatlı, ben aklım sayesinde bin yıl kızlarımla yaşayacakmışım! Eh daha ne ister gönül. Babayı da peşimize takarız artık.
Merhaba Zeynep,
ReplyDeleteBence oradaki en iyi hemsire sizsiniz. Kendinize ve kucuk kediniz Nehir'e iyi bakin.
Hulya
Sabır ve kolaylık diliyorum. Bugün baştan sona blogunuzu okumaya verdim kendimi. Kendimi koca bir hiç gibi hissettim. Yazdığım abuk sabuk şeyler gözüme çok kötü battı.
ReplyDeleteHer şey güzel olacak inşallah.
Çokça selam.
Canim Zeynep'cim,
ReplyDeleteDun bloga girmeyi basaramadim bir turlu, nedenini anlayamadim ama onume Turk Telekom reklamlari falan cikti ... yoksa reklam mi aldiniz son masraflari cikarmak icin :)
Gecen haftaki Turkish Team toplantisinda Nergis de soruyordu "Bir dakika, gercekten donuslerini mi konusuyoruz, ciddi ciddi geliyorlar mi?" diye. Degerlendirmek bana dusmez ama muhtesem bir onderlikle yonettiniz butun bu sureci ve hasretle bekledigimiz gun geliyor insallah. Nehir'cim ne diyeyim, hep aynisini soyluyorum belki de, ama inanilmazsin, hepimize bir hayat dersi verdin. Kaplanli bavulunu en sevdigin kitap ve oyuncaklarinla dolduracak, heyecanla bekledigin ucaga gule oynaya bineceksin insallah, cok azicik kaldi ...
Bu gece uzaklara seyahat ediyoruz, blogda comment edemeyebilirim birkac gun, simdiden Houston ekibine ve Nehir'i seven herkese iyi bayramlar. Donuste guzel gelismeleri keyifle okuyacagim.
Cok cok opuyorum,