Sunday, October 4, 2009
Gün 107: Halayı Yolcu Ettik
Sabah yağmurlu bir havaya uyandık. Zaten programımız, kahvaltı, aile boyu banyo ve dressing change idi. Ilgın'a bir "favour" yaparak, ikinci bir dressing change vakası yaşatmayayım, halaya da bir tecrübe olsun istedim.
Artık Nehir banyo bile yapmak istemediği gibi, banyoda rahatlayıp oyun da oynamıyor pek, sonraki işlem gerginliği nedeniyle. Babaya, "Acaba, banyoda biraz ıslatıp, bandajın çıkmasını kolaylaştırsak mı"" diye sorduysam da, o sakin, ve mantıklı bir şekilde sonuna geldiğimizi, enfeksiyon riski almaya gerek olmadığını söyledi.
Ve aslında çok da fena olmayan bir şekilde yaptık bugün. Ben biraz zorlandım, eldiveni yanlış takıp, yeni steril eldiven aramak, ufak tefek hiç yapmadığım hatalarla, bu kez işi kendim zorlaştırdım ama bitti. Bittiğinde Nehir'i öptüm.
Bu fasıl bittiğinde, saat 12 olmuştu, bavulları arabaya koyup, halaya veda pizzasi yedikten sonra, havaalanına yola koyulduk. Nehir "Başka emzik" derken uyumuştu bile. Halayı check-in'in önünde bıraktıktan sonra, "boş" eve dönmeyelim diye, kendimizi Ilgın'lara attık. Attık derken, dere tepe düz kaybolup, ennn sonunda anlamında. Yarım saatlik yol, bir saat oldu çünkü anne otoyol çıkışını muhtemelen kaçırıp, GPS'in bağlantı yol tarifiyle "acaip" yollardan götürdü arabayı, Nehir'i ve kendini. Ilgın'a varmak üzereyken, hala "Ben içeri girdim" diye telefon etmiş, "Aaa hala yolda mısınız" diye sormuştu.
Nehir "ladybug" çizmelerini çıkarmak istemedi önce, Altay alır mı acaba diye. Onu, "Bunlar kız çizmesi", "Hem de ona küçük" diyerek rahatlattıktan sonra çıkardı ancak. Bir ara Altay'ın üç yaş hareketliliği karşısında, "Korktum" dese de, yarım saat sonra bir de baktım Nehir evde koşuyor! Hem de kollarını ve ayaklarını bükerek!
Bu neden mi önemli. Çünkü Nehir ilk kez koşar gibi koştu. Hep bacaklar sopa gibi, eller yanda koşan Nehir'cim meğer bir "rol model" eksikliği içindeymiş. Halbuki Memorial Park koşanlarla dolu ama birebir kendi boyutlarında bir başka çocuk imiş aradığı.
Derken, Altay Nehir'e "kızgın" bakmaya başladı... hoppala derken...Ben Nehir'e "Aaa sen de kızgın bakmayı seviyorsun, hadi sen de bak" deyip de, Nehir kızgın bakınca, Altay güldü. Benim aklıma "deli deliyi görünce..." lafı geldi. Çocukların etkileşimlerinin güzelliği karşısında gülümsedim.
Ilgın'lara gitmiş olmak hem bana hem Nehir'e çok iyi geldi. Hmmm Nehir'in yediği un kurabiyesi, kol böreği, hurmalı kurabiyeyi söylesem mi söylemesem mi... söylemeyeyim, mercimek çorbasını reddedip bunları yemiş olduğunu en iyisi.
Uyku saatimize yakın, eve geldiğimizde, Nehir kendi kendine arabadaki şarkıyı söylüyordu, "Dediz ar pipıl, pipıl (with) çildrın"... Sonra da konuşuyordu, "Oğlum..." Bu da Ilgın'dan.
Halayı da yağmurla yolcu ettik. Su gibi gitsin! İyiki gelmiş, Nehir, Ilgın "Halan mı buradaydı" diye sorduğunda, yüzünde kocaman bir gülümseme, "Halam geldi" dedi. "Halası" teşekkür ederiz arkadaşlığın, güleryüzün için.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
Hadi Allah kavustursun. Bende deminden beri bakiyordum acaba kacta yazarsin diye ki yazivermissin bile.(meraklisina T.S. ile 05.38)
ReplyDeleteNehircigimin sinirleri iyicene bozulacak, Allahim herkes gitti bir ben gidemedim diye, hakli cocuk. Siradaki sansli Seda galiba yanlis hatirlamiyorsam. Saka gibi daha yeni Kanyondaki team toplantısında kim ne zaman gidecek konusmasi yapıyorduk ki, Zeynep sirasini savdi bile. Vay canına, bir de bakacagim ki gelmissiniz. Hic farkettirmeden gelin en iyisi, beni ararsin, biz geldik diye bayiliveririm. Sahane olur. Hatta cat kapi gelsen daha da yi olur, ama onu tavsiye etmem, bu ara evde yardimci kadin yok, hijyen durumlari yani, anlarsin...
Nehircigim bir gelsin ne cizmeler vericem ona, bayilacak. Caninı sıkmasın, bos yere. Aslinda Nehir'i hep unutuyorum, tabi Mina'yi da, kizlarin kuculenlerini, hem de hic eskiyemeden kuculenlerini verecek yer ariyorum cogu zaman. Gozden uzak olan demisler...napalim.
Neyse, Nehirim saglikli ve mutlu. Bende onu cok cok opuyorum yanaklarından ve guzel gozlerinden. Simdi, Seda teyzesini bekliyor galiba. Yoksa once Hande miydi??? Ayy ne bileyim kafam karisti bu saatte...Kendinize iyi bakın.
Istanbuldan teknik olarak yazamadigim blog'a Frankfurttan yazabilirsem bravo bana...
ReplyDeleteEvet Frankfurt havaalaninda connection'imi bekliyorum...
Zeynepcigim, yardimci olabildiysem ne mutlu bana...
Ama Nehirimi saglikli ve mutlu gormek bana yetti...bu uzun yolculuga da degdi dogrusu...
Nurguncugum bu arada bu tantrumlari cozmekten kastim, suresini kisaltmak manasinda idi...yoksa tumden yok etmek imkansiz...cunku ne yonden geldigini bilmenin imkansiz oldugunu gordum bu son haftada...bir dakika kahkahalar atarken ikinci dakika kizil kiyamet kopuyor...ay ne olduki diye kaliveriyorduk...
ilk baslarda 30 ar dakika suren bu krizler son 2-3 gun 5 dakikalarda sonuclandi...hepsi boyle olsa canima minnet...bilemiyorum ama sanki Nehir'in tantrumdan cikisi konusunda bayagi bir mesafe kaydettik gibi geldi bana...Bunun sirri Zeynep'te sakli bence...ve onun nezninde butun annelerde...anneler disinda kim ne yapsa bos...
Neyse bol bavul geyigi donen :)) genel olarak neseli bir haftaydi...Zeynep ve Nehir'e ev sahiplikleri icin ayrica tesekkurler...
Simdi sira Handede...
Nehirim saglikli ve mutlu...ne mutlu bana gozlerimle gordum...
17
ReplyDeleteZeynep 'the hala' iyi yolculuklar, yolun uzun kismi bitmis olacak ben bunlari yazarken.
Zeynep'cim aklim da sizde vallahi, Houston-Fort Worth yolunu yaparken ana-kiz olmaniz biraz uzuyor beni. Hersey yolunda gidecek, sorunsuz, tantrumsuz bir yolculuk olacak ama ne bileyim....
Neyse gorusmek uzere diyorum ve hepinizi opuyorum...
Birbirinize iyi bakin.