Thursday, June 4, 2009

Ivır Zıvır

Gece yarısı Nehir'le cookie faslımızın sonucunda sabah, önce "Annee kak kak kak" ile başladı ama ben değil ayağa kalkmak, gözümü açacak durumda değildim. Nehir'e "Sen kalkmak istiyorsun, hadi kalk" dedim. Kutu gibi bir ev, odalar arası mesafe yok, kapılar açık, anne olarak hayalim, Nehir kalksın, bir oyuncak alsın ve salonda, oyun odasında, hadi o kadar uzağa gitmesin, bizim yatağın yanında oynasın di mi...böyle çocukların olduğunu biliyoruz...Çoğunluğu İsveç'te tahminim. Ama varlar.

Her neyse işim rast gitti diyelim, Nehir tabi ki kalkmadı kalkmamasına ama uyuyakaldı. Ve saat 9'du uyandı(k).

Makul bir saatti.

Kalktık, kahvaltı ettik.

Sabahları bizim ev çok sevimli oluyor, çünkü güneş almıyor. Ben evi havalandırmak için balkonu açmış oluyorum, Nehir de çıkıp oynuyor. Yazmış mıydım, bu Amerikalıların balkonlarında gider yok! Yani şöyle bir kova su alıp balkon yıkama olayı yok. Meğer ne kadar mühim bir işmiş bu. Nehir'in ayakları kapkara oluyor. Ben ise Türk annesi, içeri dışarı kara ayak işine pek sıcak bakmıyorum...zchk zchk zchk... yani.

Neyse bu yine çok önemli saptamadan sonra, biz babanın duyurduğu üzere İKEA seferi yaptık. En önemlisi Nehir'in lavaboya ulaşmasını sağlayacak basamak olmak üzere, tipik İKEA durumu, değdi değmedi, üç dolar, beş dolar ıvır zıvır aldık. Hande'nin hatırlatmasıyla kanapeye beyaz keten örtü, ve süper kadife yastıklarımıza keten kılıflar, yazlık malzememiz oldu.

Gitmişken sudan ucuz İKEA yemeklerinden yedik. Nehir yemek yerinde oyun oynadı. Çocukların çok olduğu yerde durmadı. Yabanilik sürüyor. Biraz ötede benim rahat deri koltukları görüp "Aa ne güzel bir kahve içme köşesi" dediğim, babanın "emzirme köşesi" oarak düzelttiği yerdeki küçük masa ve sandalyede kitap okumayı tercih etti.

Çıktığımızda saat üçe geliyordu, benim gözümü ev toplama bürümüştü. Bu nasıl bir hormonal durumdur, resmen aniden geliyor ve bazı işleri yapana kadar geçmiyor. Leyla da gelmeden, oyun odasına yine bir çeki düzen verdim. Amaç kızları biraraya getirip, bir odada yatırmak. Nacizane anne baba hayali. Yani yatakta dönerken bir ya da iki kafa ezmemek. Dönebilmek sadece. Belki bir bacağı da uzatmak yeri geldiğinde. Nasıl özledim anlatamam. Özgürlük gibisi var mı.

Gençlik diyorum özgürlüğünüzün tadını çıkarın.

İşte böyle ev-işi gününün sonunda babanın yaptığı balık ve evet bildiniz pilavdan sonra, oturmuş, Orlando-Lakers maçını izliyoruz. Yani ben yarım göz, baba iki göz iki kulak.

Yarın Leyla'nın piyano resitali var. Resital derken, geçen yılkinin izledik, bilgisayarda, bir buçuk dakika falanmış. Ama Nehir'in yüzü görülmeye değerdi. Bir de sonunda herkesle birlikte alkışlayışı var ablasını. Biz uyandığımızda bitmiş olacak herhalde. Leyla'cım seni izleyemediğim ve alkışlayamadığım için çok üzgünüm. Telafisi yok ama gelecek yıl Nehir'le birlikte orada olacağız.

İKEAnot: İKEA'dan iki kutu aldık. Hani karton, tabi biz yapıyoruz. Yahu bu kutuları ne kadar güzel tasarlıyorlar, ne kadar basit yapılıveriyorlar. her seferinde artık kim yaptıysa içimden tebrik ediyorum.

NeZamandırYazacağımMethodistNot. Methodist'in şöyle bir kazığı oldu. Bize radyoterapi için 30bin dolar dediler (yüzde kırk indirimli hali), biz de peşin ödedik. Malum bu rakamlar küçük gelir oldu. Tüm hastane işlerinde hem hastane ödüyorsunuz, hem de doktorları. Bu para hem hastane hem doktor dediler. İyi dedik. Derken bize faturalar gelmeye başladı. Ardı ardası kesilmedi. Toplamı 17bin dolar gibi bir şey. Hem de hani "tonton amca" diye sevdiğimiz anestezistin...Efendim meğer bize söyledikleri rakamda anestesizt yok imiş. Anestesizt ayrı olurmuş. Biz "nassı yani?" dedik, en baştan anestezi alacağı belli iken, üstelik radyoterapide sayı belli, dozaj sabit iken nasıl olur da bize söylemezsiniz...kızdık, ödemedik...Yani hastane, doktor bir de anestesizt. Anestesiztler ayrı bir grup demek, ne hastane ne de doktor. Onlar öylece nevi şahıslarına münhasır kişilikler. Acaba Dr. Fromberg 75 yaş üzeri olduğu için miydi. Neyse, biz hala da ödemiyoruz. Özlem yazılı birşey verin, sonra başınıza iş açılmasın diyor. Her neyse biz ayni faturalardan alıp duruyoruz. İşte kutular dolusu faturalar için kutu aldık bugün. Sahi basitçe niye bir torbaya koymadık. Valla şimdi aklıma geldi, fatura ya dosyalanır ya da kutuya konur şartlanması...ve de İKEA tabi, kutu cenneti.

Nota bak nota. Ayrı bir entry oldu.

Zaten follower fotoları gitti. Kadın haklı. Durun bir şarkı yine beni sardı, TVdeki prius reklamı hatırlattı...fotolar yerine şarkılarımız olsun bari.

Orjinali cowboy şarkısı, bulunduğumuz yöreye uygun yani. Bu arada Şebnem (fakülte arkadaşım) bir site söylemiş, ben tabi bi-haber, fizy.com. Şarkıyı yazıyorsunuz ve dinliyorsunuz. Ben TVdeki kadın sesini daha çok beğendim ama.

Let You Love Flow (Tam bahar şarkısı)

There's a reason for the sunshinin' sky
And there's a reason why I'm feelin so high
Must be the season when that love light shines
All around us.
....

Just let your love flow like a mountain stream
And let your love grow with the smallest of dreams
And let your love show and you'll know what I mean
It's the season.

....

7 comments:

  1. Dur bakalim bugun ilk ben mi olacagim?

    Blogumuza gercekten de bahar nesesi ve ardindan yaz rehaveti geldi/gelecek. Benim de icim aydinlaniyor. Cocuklarin yaz tatilleri geliyor diye biraz endiseli olsam da onlar adina sevinmiyor degilim.

    Zeynep'cim dedigin gibi keske Leyla'yi sen de seyredebilseydin ama dedigin gibi seneye Nehir ile beraber kocaman bir grup gidecegiz insallah. Bu sene de idare edecegiz artik durumu. Senin icin de alkislayacagiz Leyla'yi seni taniyan herkes burada bunu yapacak eminim. Sanirim video cekimi isini Ayda yapacak ama ben yine de bir konusurum. Zaten okul da cekiyor. Yarin da tekrar teyid ederim Saliha ile.

    Hadi bakalim huzurlu huzurlu, sakin sakin gecsin su yaz. Nehir'cim goster kendini.

    Opuyorum.

    Gulnur

    ReplyDelete
  2. Hehehe Fizy benim çok yakın arkadaşımın Zeynepcim ve mükemmel hızla büyüyen bir site global proje olma yolunda hızla ilerliyorlar..

    Followers ile ilgili takip ediyorum blogger konuyu çözer çözmez tekrar yerleştireceğim..

    Hehehe bu arada 2. comment benim yakında bir olurum :)))

    Bir torpil yapıp post etmeden bir sms atsana :))

    Hadi hepiniz öpüyorum byeeee

    Aydo..

    ReplyDelete
  3. Sayin Ay-donat bey,
    Sevgili Zevcenizin bilgisayarini donat-tiniz,
    Bizi boynu bukuk biraktiniz.
    Bir nevi donat gibi olmazsaniz,
    Sizi severmiydim sanirsiniz?
    Blog sorunumuzu bir cozdunuz, bir cozemediniz,
    Followerlarimizi kaldirdilar ses edemediniz,
    Daha ne kadar dayanir bu can bilinmez,
    Nehircigimi gormeden gecen gunlerin izleri kolay silinmez.
    Makine lazim dediler,
    Cimriye yonlendirildiler.
    Bugun ikisiniz, belki yarin bir, farketmez,
    Bilesiniz ki, Zeynep hanim cozumsuzlugu hic sevmez.
    Kucuk Leyla, yakinda Hande ile ucacak.
    Sekerlerin sekerleri birbirine kavusacak,
    Ister canon, ister sanoy, ister olimpos ile,
    Umalim ki bu resimler bize ulaşacak...

    ReplyDelete
  4. Sen çok sardın bu işe :)))

    Bayağı da komik olmaya başladı bu şiirler yemin ederim acaip yarıldım :))

    Ama followerlar gitti ancak bak site şıkır şıkır çalışıyor...Gelir yakında merak etmeyin..

    Cimri konusunda ufak bir reklam oldu canım :)..

    Nehir ve Leyla nın fotoları gelsinde bakalım makina iyi çekiyor mu :)

    Ellerine sağlık sevgili nurgün ...

    Aydo

    ReplyDelete
  5. Nurgun bir daha duz yazi yazmak yok. Ben bu mani isine bayildim.

    Zeynep'cim, buyuk kizin bugun harikaydi. Dinleti oncesi cok heyecanliydi. Selin Duru (ki benim arkadaslarimin kizi olur) 4 el calarken hata yapmaktan cok korkuyordu. Biraz sakinlestirmeye calistim ama sahneye cikana kadar gececek gibi degildi. Sahnede muhtesemdi. Once tek basina caldi, ki superdi. Sonra Selin ile birlikte 4 el caldilar. Cok iyi basladilar ama bir yerde takildilar. Devam etmeyip biraktilar. Usta Ilgin ama 4 el calmak oldukca zor bu bile cok iyi bence. Videoya cektim. Simdi onu CD'ye yukleyip getirecegim. Bol bol dinlersin kizini.

    Bugun yogun bir gundu. Bilge ile sizin bahcedeydik. Nereye ne koyalim diye bakindik. Bol bol resim cekecek Bilge. Bence bahceni tanimayacaksin. Sali gunu sabahtan susleme islerini yapacagiz. Sonra evlere dagilip yiyeceklerle geri gelecegiz. Saat 16.00'da parti baslayacak. Bu yazma isi cok iyi aslinda, bak aklima simdi muzik geldi. Onu da dusunmek lazim. Ben Turkish Team'e bir mail gondereyim en iyisi.

    Hadi opuyorum hepinizi, kendinize cok iyi bakin...

    ReplyDelete
  6. Duzeltme:
    Leyla 4 el calarken partneri Idil Aydin idi. Idil'in anne ve babasini ben tanimiyorum. Selin Duru Leyla'dan once calan kisiydi.

    ReplyDelete
  7. Hay Allah devam etmeyip bırakmalarına üzüldüm. Leyla "yetiştirebilirsek çalacağız" diyordu. Morali bozulmuş onun da. Umarım yarına geçer!

    İsim düzeltmesi iyi olmuş, İdil olmalı, Selin Duru da kim diyordum : )) O kadar kopmamışım yani : ))

    ReplyDelete