Wednesday, August 19, 2009

Gün 61: Antibodies Third Round, Third Day



Dünümüz düşük kan basıncı dengelemesiyle ve Nehir'in mızmızlığı ile geçti. Saat altı gibi Nehir'in mızmızlığına bir çare olsun diye, tası tarağı, yani monitörü, pompaları, toplayıp, bir çocuk vagonuna koyup, oyun odasına yollandık. Nehir kalkacak durumda değildi, zaten oyun odası bile mızmızlığını geçirmedi, ve çok kalmadan döndük.

Baba ve Leyla RMH'ye terapi köpeği-nedir anlamış değilim, iyi huylu köpekler, kendilerini sevdiriyorlar esasen- Mocha'yı sevmeye gittikleri sırada akşam hemşiresi geldi ve zaten mızmız olan Nehir'i hızlıca muayene etmek istedi. Nehir iyice ağlamaya başladı, hemşire dışarı çıkarken, ben Nehir'i kucağıma alayım istedim, yatıştırmak için, dudakları da moraran Nehir bir anda kendini arkaya attı, ben öyle sandım, meğer kendinden geçmiş. Ben Nehir'i kaskatı görünce, hemşireyi çağrırayım diye kapıya yöneldim, hemşire de hemen hemen aynı anda içeriye girdi...Nehir'i o mu uyandırdı, kendi mi uyandı, ben mi emin değilim.

Nehir bebekliğinden beri ilk birkaç saniye nefesini tutarak ağlar. Ağlıyor mu hemen anlaşılmaz. Kimiz zaman dudakları morarır hafiften. Anlaşılan, bu kez zaten kan basıncı düşükken, yani oksijen gidişi azken, birkaç saniye bile kendinden geçmesine yol açtı. İlk kez bunu yaşayınca, afalladım. Bir kere hemşirenin kapıdan, oksijen seviyesi alarmını duyup, geri dönmesi şanstı. Nehir dört tane "lead" -led- ile kalp atışı, oksijen seviyesi, nefes alışı sürekli kontrol altında ama bu minik aletler çok hassas, değişik şekillerde yanlış alarm oluyor çoğu kez. Hele oksijen seviyesini ölçen, ayak parmağına takılı, çıkıp duruyor, ve biz gün boyu yanlış alarm verip duruyoruz. Akşam hemşiresinin hemen dikkate alıp gelmesi dikkate değerdi.

Tehlikeli bir şey değil imiş, vücudun refleksiymiş. Ama beni birkaç açıdan kendime getirdi. En önemlisi, gerçekten acil bir şey olduğunda ne yapmama gerektiğini gözden geçirdim, sordum. Doğrudan bir alarm yok, yani "acil" gelin diyen. O tip alarm, hemşireler için var imiş, tüm kata alarm veren, kodlu. Benim yapabileceğim, kapıya çıkıp bağırmak. Sabahki hemşire, kapınızın önünde "charge nurse" var, o masada hep biri olur dedi, ama ben hiçkimsenin olmadığı birden çok zaman biliyorum.

Yani aciliyet olmaması daha kolaylaştıracak gibi durumu. Bir de aslında bizim Mahmut'la çoğu kez iki kişi oluşumuz odada, iyi bir şey. Dün akşam, Nehir'e birşeyler mi yapayım, hemşireyi mi çağırayım bilemedim, özellikle de ne yapacağımı kestiremediğimden.

Bu da beni ilk yardım meselesine getirdi, bir kez daha. Hatırladığım gibi ilk yardım kursları ABD'de zorunlu, ve belli aralıklarla da yineleniyor. Ben ise, depremden sonra çok arzu etmeme rağmen, bir ara İTÜde düzenleneceği söylenmesine de rağmen, henüz "debelenmeden" katılacağım program bulamadım. İlgili makama saygılarımla arz ederim. Tabi şans bu ya, biz buradayken düzenlenmiş, bitmiştir! Yani Murphy varsa.

İşin komiği ama, bu bayılıp ayılmadan sonra Nehir'in mızmızlığı geçti! Nassı yani. Ne bileyim, belki "sıkıntı" hafızası silindi. Ve dün verdikleri albumin ile, saat 8 itibariyle antibodilerin bitmesiyle, toparlanmaya başladı. Önceki gecenin aksine kan basıncı normalleşti. Saat geceyarısı ikibuçukta, tatlı bir şekilde uyandı, hemşireye, hastabakıcıya şirinlikler yapmaya başladı. Vücudu su tutmayı da bıraktı, ve ben bol bol bez değiştirdim. Sabah beş, beşbuçuğa geliyordu, yine uyuduk.

Sabah keyifli uyandı-k, bu kez biraz geciktiğimiz için yarım saatimiz 20 dakika oldu, ama olsun biz yürüye yürüye oyun odasına gittik. "Ona da hay demicem" diyen sevimli kızım, hemşireleri "es" geçtikten sonra, dönüşte "hi" demeye karar verdi, birine. Ama sesi pek yetmedi bu kez.

Bugünü önceki iki güne göre sular seller gibi geçirdik. Ne demek şimdi bu. Aktık. Gerçekten de gün boyu kan basıncı normal kaldı, keyfi oldukça yerindeydi. Uykuya direnç sürüyor! Oturduğu yerde uyuklasa bile, kafasını yastığa koymak istemiyor. En sonunda ama, benim de yatakta çakılı kalma pasif direnişimle, saat dört itibariyle uyudu.

Leyla yine etkinlikler içinde. Haftaya bir açık arttırma için kovboy çizmesi boyadı, ve bakalım şimdi de çok hevesli olduğu "kardeşler" etkinliğine gitti.

İyiyiz. Moraller kıvamında.

Hatta size bir de yeni foto, odamızın en meşgul anları.

TeknikArızaNot: Internet beni susturmak istiyor. Geçen sefer başgösteren hastaneden Mac ile bağlanamama durumu sürüyor. Geçen sefer hiç ulaşamadığım, junior teknik "yetkili" Tony, bu kez geldi gelmesine ama, bir şey yapamadı, büyüklerime sorayım deyip gitti, ve ertesi gün beni tesadüf gördüğünde, "ilerleme var mı" diye sorunca, bir iş çıkmayacağına, Mahmut'un bilgisayarıyla idare etmeye karar verdim. Verdirildim. O nedenle, hiç de "günlük" yani gün sonu değerlendirmesine uymayan bir biçimde, gün ortası, öğleden sonrası, bir boş anda yazıyor oldum. Mac'imi önce iki kez yere düşürdüler, ev halkı, şimdi de bu...Özgecancım kırk yılın başı bir projeden gelmiş olan tasarım harikası bilgisayarıma "nazar değdi". Acaba ona da bir nazar boncuğu yapıştırsam, hafif Tofaş durumu olur mu? Hani bir de koltuğun naylonlarını çıkaramama durumu vardır. Bir de olur da eskir diye sinyal vermeme, sol dikiz aynası "aksesuar"...gördüğünüz gibi keyfim ve çenem yerinde.

4 comments:

  1. Keyfin-iz hep boyle daim olsun Zeynepcigim, bende iki kere okumadan yazmaya basliyamiyorum sen boyle yazinca. Hepiniz, harikasiniz.

    Desene ucuncu asamanin da sonuna gelmis olduk. Yani sayililir. Sayenizde, cocuklarin ne inanilmaz, dayanilmaz (karsi konulmaz), dayanikli ve bukalemun gibi bulunduklari ortama uyum saglayan yaratiklar olduklarini bir kere daha fark ediyorum. Bkz. Leyla! Ilk yardim konusunda cok haklisin, ama sunu da belirteyim, ben bir kere ilk yardim kursu almistim, Mercan'a bakici buldugum firmanin bakiciya ve anneye vedigi zorunlu bir kurstu(ne diyorsun buna??:) Bir doktor vermisti, bir kac gun gittim, notlar aldim, ama kullanmadikca unutuyorsun. Hatirlamakta gerekmesin hic bir zaman insallah. Ama, zaten Nehir'in nefes tutma gibi bir aliskanligi varsa, sen kendi ozel kosulun icin bir seyler gelistirsen iyi olur valla. Ben Mercan yeni dogdugunda bebeklerle ilgili en buyuk korkulu ruyam, cok aglarsa-aglatılırsa katilip kalacaklari mitine dayanan "katilip kalmis bebek sendromu"ydu. Sonra ilk yardimdaki doktor bunun hicde kolay olmayacagini, refleksle nefesin alinacagini soyleyince rahatlasam da simdi o gunleri yeniden hatirladim...Kolay gelsin ne diyeyim...

    Bizim evde seyahate gidecegiz diye buyuk bir telas var, cocuklar dun jimnastige giderken, bu aksam hemen gecse de yarin bavul yapmaya baslasak, diyip duruyorlardi. Birde koca bir kutu kurabiye pisirecekler Ela ile Emre'ye, malzemeler dun alindi. Inanmayacaksin, bana hic benzemediler, basit ama cok guzel bir kurabiye tarifi var, cok da sevdikleri, canlari sıkıldıkca pisiriyorlar. Birde piramit pasta. Eve bir geliyorum, nefis kokular...Ilk zamanlar Mavis'in supervizorlugundeydi, ama artik tamamen kendileri yapiyorlar. Leyla ve Nehir'e de yapacaklarmis. Ben yakinda basit ama baska tarifler de vermeyi dusunuyorum, eminim pisirirler:) Inan insanin icinden gelmesi herseyin basi, yoksa benden bir sey gordukleri yok. Hani bir Hande ve Bilge "asla" degilim :)) Kizlar ne olur donuste bulusalim, cok ozledim. (Ben bile boyle yazdiktan sonra, seni dusunemiyorum bile...az kaldi canim benim, az kaldi)

    Leyla'yi resimde gorunce fark ettim ne kadar buyumus oldugunu. Senden ayrilmaya hevesli olmasi (en azindan oyle gorunmesi)ne iyi degil mi, aklin onda kalmayacak. Ondaki muthis hayat enerjisi, pek cok cocukta kolay bulunur bir sey degil, buda senin, bir anlamda, sansin. Iki ay boyunca ondan depoladiklarinizla, siz bu tedavinin sonunu anlamadan getirirsiniz eminim. Allah yuzunu hep guldursun, alem kiz, alem.

    Sansliyim ki, benim sunumlarimi pazartesi, kongrenin ilk gunu ogleden sonra ayni oturuma koymuslar, Havai'de de boyle oldugundan referansla diyorum ki, pazartesiden sonra guzel gunler gecirecegim. Son gun falan olunca nede olsa hep bir stresim oluyor. Ama ne yazik ki, hala bir sunumumu istedigim sekle sokamadim. Yarin gidiyorum ama, hep son ana bir sey kaliyor, ne kadar ondecen hazirlasam da, bir tuhaflik var bende...

    Oh bu arada, Tamiflu konusundaki degerli fikirlerinize cok tesekkurler, sevgili Zeynep ve Hande. Ben de zaten istemiyordum, doktorlar ve sizin onerilerinizle de ilaci almamaya karar verdik Oguz'la. Acibadem'den enfeksiyonda calisan bir doktorun dedigine gore, gereksiz alindiginda cocuklarda yan etkileri olabiliyormus, "gece kabuslari" gibi. Belki her zamanda vardir bilemedim. Neyse. Yanimizda goturecegiz sadece. Arkadasimiz sahane 4 maske getirdi, ameliyathaneden miymis ne, ne iceri ve disari bir sey vermiyormus, da mus mus...

    Gordugun gibi, yavrusu sakiyica, anne kus daha neseli sakiyor, ve anne kus sakiyinca da tum ailenin cenesi dusuyor...

    Keyfiniz hep daim olsun, iki gun sonra amerikadan yazacagim, hatta ararim bile sizi. Cok cok opuyorum hepinizi...

    ReplyDelete
  2. Once MASALLAH!

    Iyi haberlerinizi almaktan guzeli yok. Sabah yolda bir kere okudum, bir de simdi is arasi moral olsun diye... :)

    ilk yardım konusunda "koment" atmadan yapamayacagim. Bu konuda eğitim gereksiz demiyorum asla ama almamis olmakla bir kaybin yok bu halde.

    Ben herhalde 5-6 kere aldim bu egitimi, farkli kisi ve kurumlardan. Deprem zamani ve sonrasindaki bir kac sene de tekrarladim. Hala suni teneffüste kaç kere nefes kaç kere masaj hatırlamiyorum...
    Birincisi, senede bir tekrarlamak sart, unutuluyor. İkincisi ne olursa olsun mumkun ise hastayi "uygun" bir durumda birakip profesyonel yardim sağlamak en doğrusu. İlk yardımın amaci, tibbi yardim gelene kadar hastayi hayatta tutmak. Sedye yapimi, kirik icin bazi cozumler, kanama durdurma gibi cok temel bazi bilgiler veriliyor tabii ama Başka hic bir mudahale "sivil"ler tarafindan yapilmamali. Bunları da - insallah hic gerekmez- bir kere gercekten yapana kadar yapip yapamayacagini bilemez bence insan ve basina gelirse de o sirri bilinmez guc ile yapar. Yani ben de bugun acil bir durum karsisinda sakin sakin ilk yardim uygulayabilecegimi pek sanimiyorum. Bu konuda gercekten guncel kalmak ve bilgileri surekli disiplinli bir sekilde tazelemek lazim. [Zeynep, galiba sen bir damarimi bulduın ve ben butun bunları kendime "git bir daha egitime katil" demek icin yazdim... :)]

    Hadi yolunuz acik olsun, akin gidin bu asamayi da geride birakin; saglikli, mutlu ve birlikte...

    Sevgiyle kalin....

    ReplyDelete
  3. Merhaba herkese,

    Nurgun iyi yolculuklar. Her sey gonlunce olsun. Sunumun sular seller gibi olsun. Cocuklarla da iyi seyahatler.

    Vallahi ben de ozledim herkesi. Zeynep bir sonraki olmasa da ondan sonrakine kesin sen de katilacaksin gibi dusunuyorum. Her sey yolunda gidiyor, gitsin ve gidecek insallah.

    4 Eylul'de okula donus gunu var. Annenle etkinlikleri konusmustuk ama sen bana yazacakmissin sanirim. Eger o gun secilmesi gerekiyorsa bir ara yaziver bana musait olunca. Ne zaman bitiyor 3.phase?

    Optum.
    Gulnur

    ReplyDelete
  4. 63

    Once Nurgun'cum ile basliyorum. Cok cok iyi yolculuklar!!! Iciniz ferah olsun ve mutluluk dolu bir seyahat gecirin. Dordunuz de guclusunuz, merak etmeyin swine flu size gelmez. Oguz'a da soyle icini rahat tutsun. Think positive!!!! Anneannem, rahmetli, 'aklina kotu sey getirme' derdi, dogru!!!! Saglicakla gidin, gelin!!!

    Zeynep'cigim, panik hali bana sorarsan tedavilerin agir oldugu donemlerde oluyor. Siz de o donemleri hastanede geciriyorsunuz nasilsa. Profesyonellerin duruma el koymasi an meselesi oluyor. Hic endise etme bence. Tabi hepimiz ilk yardim hakkinda 3-5 birseyler biliyor olsak, sadece yakin cevremize degil, belki bir yabanciya bile faydamiz dokunabilir gunun birinde. Dusunuyorum da, herhalde boyle bir duyguyu yasamak, yani bir insanin hayatinda bu kadar onemli bir rol oynamak cok muthis bir histir. Simdi doktorlarin yasadiklari tatmini dusunuyorum da.... Insallah cocuklarimdan doktor olmak isteyen cikar :) Neyse, diyecegim, Nehir'cigim tedavilerden sonra, hastane disinda bu tur acil mudahele gerektirecek bir duruma gelmedi, gelmeyecek. Tedbirli ol, ogren ama aklina kotu sey getirme!!!!!!

    Hepinizi opuyorum!!!! Birbirinize iyi bakin...

    ReplyDelete