Tuesday, August 18, 2009

Gün 60: Antibodies, Round 3, day 2

Hmmmm.

Dün sabah fena değilken, saat 11.00 gibi ağrısı başlayınca ekstra doz morfini verdi hemşireler, ve günün sonrası uykuyla geçti. Hiç kendine gelmedi, gece de uyudu. Uyumasında sakınca yok, zaten arada uyandığında çok "ajite" ve ağlıyordu.

Tüm bu derin uyku sırasında kan basıncı düşük süre gitti. Biz de, hemşireler de yakın takip ettik.

Akşamüzeri bir ara uyanıp da ağlar olunca, ağrı mı, değil mi anlamakta zorluk çektik. Ama baba da ben de, kan basıncını daha da düşürecek diye, Nehir ağrıdan söz etmiyor olunca, ekstra morfine direndik. Sonuçta, akşamki aldığı benandrille de oldukça derin uykusuna devam etti. Kan basıncı iyice düştü, gece hemşire arada uyandırıp ölçüm yaparak idare etti. Daha önce de bir akşam birlikte olduğumuz, 60 yaşındaki hemşiremize, "altını siz değiştirin" diyemediğimden, iki saat aralarda, sonra daha uzun bir arada bezi de değiştirir olunca, gece benim için klasik bir hastane gecesi gibi kevgir oldu.

Sabah yedi buçukta, ben pek değil, Nehir daha bir kendine gelmiş uyandık. Sabah hemşiremiz, Nehir gibi kısa siyah saçları olan dünkü hemşiremiz Amber -Teksas'ta bunu yakalamak zor-, elinde uyuşturma kremi geldi. Nehir henüz ayılmamışken kremi sürüp bandı yapıştırmak kolay oldu. Ben yarım saat bile olsa, diğer ilaçlar başlamadan oyun odasına gitmeyi aklıma koyduğumdan, hemen giyindim ve iğneyi olur olmaz, Nehir'e bir de çukulata vererek, yarım saatlik gezmemize çıktık. Nehir bu işe bayıldı. Keyifle oyun odasına gittik, biraz oynadık, yarım saatimiz dolunca, "omlet" geldi diye geri döndük ve ilaçlar başladı yine.

Leyla ve baba geldikten sonra, ben RMH'ye bir iki saat uyumaya gittim, saat 12.00 gibi, telefonum çaldı. Arayan babaydı, arkadan Nehir'in "annee" sesleri geliyordu. Hastaneye geldiğimde, hem hastabakıcı (care partner), hem de hemşiremiz, "you've come" dediler, ben de çığlıkları duyunca geldim dediğimde, "evet, biz de içerideydik" dediler.

Nehir uyumamıştı. Saat dörde kadar uyumadı. Nasıl bir direnç ama. Uyanır uyanmaz, kitap istiyor, oturduğu yerde gözleri kapanıyor ama kendini bırakmıyor uykuya. Ben geldiğim sırada gelmiş olan Dr. Eames, morfinden çok da çekinmemiz gerekitiğini, ağrısı olduğunu hissedersek vermemiz gerektiğini söyledi.

Bu kez saat dört gibi, ekstra morfini verdik, ve Nehir sonunda uyudu. Kan basıncı düştü. Albumin vererek, arttırmayı istiyorlar...

...

Bugün, bu tedaviyi yarım bırakmış aileleri anladım. ortada sonuç da yokken devam etmek zor. Ama ben esasesn tüm tedavi bitip, Nehir bu "meret"le tek başına kaldığında endişe duyacağım. Bir şekilde bir tedavi içinde olmak, doktor ve hemşirelerin yakın denetiminde insanı rahatlatıyor. The Anatomy of Hope'da bir hasta, "ben sürekli kemoterapi alamaz mıyım" diyordu. İnsan böyle bir "safety net" -güvenlik ağı -işte çeviri nasıl olmamalıdıra bir örnek, siz siz olun bunun gibi birebir çevirilerden kaçının- içinde kalmak istiyor doğal olarak... Önceki cümlenin içinden çıkanlara "dix points"...Öte yandan ise Nehir'i kateterden, iğnelerden, dressing changelerden kurtulmuş görmek.

Zor.

Leyla dün akşam RMH'de yo-yo şampiyonundan yo-yo yapmayı öğrenmiş. Dün ve bugün "child life specialist" (TRde ne bilmiyorum, çocuk gelişimi okumuşlar), sevgili Kristy Leyla'yı değişik etkinliklerle odadan alıp oyaladı. Bu konuda Cook'un küçüklüğü çok avant ajlı, birebir ilgileniyorlar, ve Leyla için çok iyi oluyor. Hem odadan çıkmış oluyor, hem de sosyalleşiyor. Yarın kardeşler için etkinlik
varmış, ona da katılacak. Akşam ise RMH'ye terapi köpeği geliyor. Yani Leyla farkında değil belki de ama, çok farklı bir yaz geçiriyor, ve bence ufku genişliyor.

Leyla büyüyor. Nehir sağlıklı ve..."anne parka gidelim mi" diye soruyor.

Anne ve baba bu turu da atlatmanın derdinde, bazen endişeli, bazen yorgun, bazen stresli...

3 comments:

  1. Hatirladim da, kizlarin atesi 39.5 oldu mu 40 a dogru cikma egilimi gostermeye basladi mi, ilaclar dusuruyor mu yoksa daha kuvvetli bir sey mi vermeliyim endisesi, gece uyumamalar, dakika basi ates olcmeler,ne kadar kotudur. Tabi sizin ki ile kiyaslandiginda "hic bir sey, karda bir su damlasi". Cok cok zor bir bekleyis olmali. Hatta, kan basinci dusecek diye morfin bile vermemeye karar verebilmek buyuk cesaret. Sinirlerinize kuvvet sevgili arkadaslarim, az kaldi. Gercekten de zor kararlar verebiliyorsunuz bazen.

    Bu arada sana bir sey soracagim, -buda benim vermem gereken bir karar da:)-. Biz simdi cuma gunu amerikaya ve kanadaya gidiyoruz ya, gecen gun pelinden bir yas kucuk oglu olan bir arkadasim kiz kardesinin dugunune gitti ve bana onlarin eczacisinin onerisi ile uc gun oncesinden ailecek tamiflu almaya basladiklarini, gidince de iki gun devam ettiklerini soyledi. Ayni seyi donus oncesinde de yapti. Boylece iki saat havaalaninda stres ve panik yasamamis. Ben de durup duruken niye ilac alalim yahu diyorum. Sen ki Nehir ile havaalanlarinda gezdin. Sahi sen Leyla'ya ve Nehir'e boyle onlemler almis miydin? Ilaci yanima alacagim da ne olur olmaz diye, durup duruken icmek...Bir bilen varsa akil verirse cok sevinirim, kizlarrrr, Handeee...???Oguz'a kalirsa icelim yonune daha yakin ama kararima uyacak gibi.

    Konuyu dagittim, neyse devam, sana katiliyorum, orada bulunuyor olmaniz benim icin bile cok ic rahatlatici iken, sen biraz daha zorlanacaksin tabiki. Ama dusunsene, koruyucu tedavinin ucuncu asamasindayiz ve donunce hayat nasil olacak fikirlerini telaffuz eder hale geldik...

    Sakin sakin anlatisindan midir, yoksa isler gercekten kolay mi gidiyor bilmiyorum ama, bu taraftan gorunen resim, her seyin yolunda gittigi yonunde. Hic dertlenme, cogunun da cogu gitti, azicigi kaldi. amerikadaki Mercan'ın dogumundan sonraki hemsirenin yumusak sesiyle dedigini hic unutmuyorum "sen evine gidince her sey yolune girecek merak etme" demisti. Buraya geldikten sonra da aynen oyle olaca. Siz bu illetten sonsuza kadar kurtuluyorsunuz hic merak etme, sen sadece bir kac sene scanler sırasinda heyecan cekeceksin o kadar.

    Nehir'e, sadece Maksi degil, Pelin, Mercan ve Nurgun de seni bekliyorlarmıi de, donunce neler neler yapacakmissiniz de...Anlat da anlat...Bunlari konusmaya basladigimiz icin sukurler sukurler sukurler olsun....

    Leylacigimi da cok cok opuyorum, onunla seyahat cok keyifli olacak,Leyla'ya da soyle, kizlar simdiden kim nasil oturacak diye plan yapiyorlar...

    ReplyDelete
  2. 64

    Once canim arkadasim'a, sonra Nurgun'cugume....

    Zeynep'cim, TR'ye donunce ilk zamanlarin zor gececek kesin ama inan bana gunluk hayatin akisina kaptirinca kendini, hele de Nehir'i keyifle oradan oraya kosusutururken gorunce bir sure sonra endiselerin de seni birakiyor. Zaten baska turlusune dayanmak mumkun degil. Nurgun'e katiliyorum, cok kisa bir zaman sonra scan zamani geldiginde karin agrilarin baslayacak. Once bavul hazirlayip Houston'a ucmak izdirap olacak, belki bavul hazirlarken goz yaslarini tutamayacaksin. Doktor randevularini ayarlarken nefesin kesilecek ama her "clean"den sonra bu yolculuklar biraz daha hafif gelecek sana... Ben Kasim'da Londra'ya gidiyorum Yasemin'in kontrolleri icin, son ameliyattan 3 sene gecti ve TR'deki kontroller gayet iyi ama yine de icimde bir husursuzluk degil ama huzur eksikligi var. Sakin yanlis anlama ilk gunlere gore superim, Yasemin hava alsin bahanesiyle kendimi sokaga atip bebek arabasiyla yuruyuse cikar, hic durmadan aglar, aglar eve donerdim. Simdi goruyorsun beni.... Geciyor, gececek!!!!!!

    Emin ellerde olmanin verdigi rahatligi cok iyi anliyorum. Sunu sakin aklindan cikarma, evinize donecek kadar iyi olmasaniz size 'gidebilirsiniz' demezlerdi cunku onlar once islerini dusunuyorlar, sizin rahatinizi degil. Nehir icin en iyi olan ne ise onu yapiyorlar. Bundan sonra da oyle olacak.

    Leyla konusunda haklisin, bence de ne buyuk bir tecrube kazandigini, ne cok sey ogrendigini farkinda degil su anda. Bundan seneler sonra hala bu yazi anlattigini farkina varinca anlayacak ne buyuk bir deneyim kazandigini.... Sayenizde!!!! Bu zor sartlari Leyla icin harika bir deneyime donusturebildiginiz icin tebrik ediyorum. Eminim ki bu isi buyuk bir aile dramina cevirmek cok daha kolaydi. Siz zoru basardiniz. Hep %1 dersin, sanirim haklisin, her konuda kendini gosteriyor!!!!!!

    Nurgun'cum, simdi senin sorununa geliyorum. Benim cocuklari goturdugum cocuk doktoru tumiflu'yu ihtiyac yokken almanin dogru olmadigini soyluyor. Hatta tedbir olarak kullanimlar gerekli oldugunda ilacin etkisini azaltacagini da soyluyor. Yani tedbir olarak kullanilmasinin dogru olmadigini savunuyor. En dogrusu kendi doktorunuz ile konusmaniz yine de. Ben domuz gribi sonrasinda cocuklarla yolculuk etmedim ama kendim seyahat ettim. Havaalanlarinda cok buyuk problem yok bence, ellerinizi temiz tutmaniz, cocuklarin etrafi cok ellememeleri konusunda uyarmaniz bence yeterli. Ucak icinde de etrafta cok hapsuran, oksuren insan varsa ozellikle cocuklara maske takin, ama esas olan ucakta da elleri temiz tutabilmek. Yaninizda mutlaka antibacterial mendil veya jel temizleyici olsun ve kullanin. Tedbirinizi alin ama cok da endise etmeyin... Sakinan goze cop batar!!! Rahat, huzurlu bir seyahat yapin n'olur!!! Cok cok iyi yolculuklar, gittiginiz gibi tertemiz geleceksiniz, ben eminim!!!!

    Haydi bakalim tum Bayazit'lar herkes birbirine cok iyi baksin!!!!

    Opuyorum hepinizi...

    ReplyDelete
  3. Nurgüncüm,

    Leyla da çok hevesli, ve böyle olması, yani bizden güle oynaya ayrılmak istemesi çok hoşuma gidiyor! Alem kız.

    Swine Flu, Hande'ye katılıyorum, bence en iyisi sizin de Barbaros Bey'e sormanız olur. Biz maskeyi de takmayı unuttuk! Doktor havaalanında takın, uçuşta gerek yok ama aksıranlardan uzak durun demişti. Ve el yıkama! Purell! (alkol bazlı bir el temizleyici)...Ben biraz daha riskli olduğumuz için, klorox ile servis masalarını, etraftaki dokunacağı şeyleri de silmiştim.

    Bence takılmayın, sonuçta "medeni" ve flu bilen memlekete geliyorsunuz, en ufak şüphede hastaneye gidersiniz, bu da seyahat sigortası veya genel sigorta aman ha anlamına gelir : ))

    ReplyDelete