Wednesday, December 24, 2008

Benim Sevgili Arkadaşlarım!

Hay Allah...buna rol çalmak denir...Nehir'in rolünü yani. Commentlerinize, telefonlara, e-maillerinize teşekkür ediyorum.

Hepinizi çok seviyorum, ancak "muayyen" günüm yaklaşmakta, sözüm meclisten içeri, sayenizde bir posta ağladım. 
..derken 

Country Roads take me home, to the place I belong... çalmaya başladı.

Vallahi, güçlü müçlü dinlemem, ağır yazarım ona göre!
....
Ara vermiştim...yatıştım.

Bugünü farkli geçirmedik...Nehir yine bir  Christmas Partiye gitti, babasıyla...Ben dışarıya çıktım bu kez...Yeşil ışıkta dalmışım...baktım, dalgınlık hali, commentleri, yazdıklarınızı düşündüm. Duygularımı. Duygularımı kontrol altına aldım, evet. Bu güçlülük mü, bilmem...başka türlü Nehir'e yardımım olamaz. Ama blog da yazabilmem, aslında Nehir'i bugünlerde iyi gördüğüm için. Zaten o nedenle, yazabildiğim kadar dedim. Yani sorumlu blog yazarı olmak gibi bir derdim, misyonum yok.

Şebnem cim...sen kendini üzme, ve herkes için genel açıklama. Söylenen rakam bizde olmayan bir rakam. Ama hala karşılanma olasılığı var. Olmazsa, biz de fundraising yapma niyetindeyiz. O zaman duyarsınız zaten.

Nehir'in tedavisi dışında bir şeye çok takılmak istemiyorum. Hayattaki sıralamalar değişiyor. Hiçbir şeyin önemi kalmıyor. Buraya gelmeden önce ekonomik krizi takip ediyor, ne olacak bu TRnin hali diyordum. Şimdi sanki başka bir gezegendeyim.

Kalabalık yerlerde kendimi iyi hissetmiyorum. Normali özlüyorum ama "normal" halimizle ancak. "Small talk" yapacak halde değilim hiç. Basit, Nehir'in ihtiyaçlarına göre ayarlanmış bir tempomuz var. Aslında tempo olarak, biraz doğum sonrası günler gibi. İster istemez günü yaşıyoruz. Ve şükrediyorum. Buraya gelmiş olduğumuz için. Nehir iyi başladığı için. Nehir'e sahip olduğum için.

Ama tantrumlar sırasında...bazen yorucu oluyor...İlaç vermeye çalışırken...Geçen gün nurse içeri giriverdi, ne oluyor diye...birimiz ellerini tutmuş, diğerimiz ağzından zorla...Nehir çığlık çığlığa, tabi biz ne oduğu belli olmayan bir ülkeden kimbilir çocuğa ne yapıyoruz...aynı Nurse ileyken, bir de yere düşüp kafasını çarptı! Kadın, "How did that happen?" diye iki kez sordu. "Well, basically we threw her on the floor, because she didn't want her medicine" demedik tabi. 

Öğle uykusundan, "Leyloş" diye uyandı, "Leyloş nerde?..." dedi. Ekledi, "Okulda"...Ben zaten sizin commentlerle kıvamdaydım...neyse birazcık...sonra Nehir'le dansettik odada...ob-la-di, ub-la-da...life goes on, la la la la la la la...

Kısa yazmayı başardım (göreceli olarak), aslında şimdi radyoterapi meselesine bakacağım, hiç okumadım... Mahmut geçenlerde şöyle kısaca hatırlattı: "Çernobil, radyasyon, kanser"...Bizim alternatif İngiliz baba, yaptırtmamıştı ya...bir bakayım, son dakika stresi olmasın yine.

Sanmıyorum geri adım atabileceğimizi, zaten protokola uymak zorunluluğumz olabilir, ben yine Özlem'i arayayım...Özleeemmm, hu huuuu, PuBMed ne diyoooo???

Neyse kızımızın kelime dağarcığında matrak bir kelime daha var: "flush"...flushing the central line...kateteri her gün şırıngayla ilaç vererek temizliyoruz, damar you tıkanmasın diye. Evde biz, hastanede hemşireler...Evde "flush yapalım", "yapmadık "derken...Bu gece hemşire gelince, elinde şırınga...bizimki "faş" dedi. 

Canım kızım. Yine de daha az ağlarsan pek makbule geçecek. 

5 comments:

  1. Nehir'in bu olayindan sonra ben de hayatın anlamını sorgular oldum. Hayat benim icin yerine oturdu dedin ya, benim icin hala oturmadı sanırım. Arada içim yanıyor, cız ediyor ve bügünlerde tesadüf hep wise arkadaşlarım wise cümleler kurup, hikayeler anlatıyor ama kendimi çok da net hissetmiyorum.

    Çok sarsıldım ilk günlerinizde sanki rüyada gibi gezdim, jet lag olduğumdaki gibi. Şimdi daha bir rahatım, orda olduğunuz için, elinizden gelen her şeyi yaptığınız için. Gerisi biraz da olacağına varacak artık. Official ve şahsi olarak enerji gönderiyoruz :) Umarım faydası oluyordur.

    Çok kez demek istedim Zeynep, iyi ki varsın iyi ki arkadaşımsın diye. Şimdi söylemiş olayım. Olsaydı imkanı kalkar gelirdim oraya. Telefonda sesin iyi geliyordu. Sevindim. Duygularımız, sevgimiz sizinle...

    ReplyDelete
  2. Canım iyi ki sen de varsın, iyi ki yazıyorsun.Bizim için de bir çıkış yolu ,senin yaşadıklarınla içimizde birikenleri bir parça paylaşma alanı doğdu.Bazı şeyleri anlamlandırmak öyle zor ki.. sanırım en önemli gücümüz hayata sıkıca sarılmak, elimizden geleni yapmak.Öpücükler, nergis

    ReplyDelete
  3. Canim Zeynebim, bizimki rol calmak degil, olsa olsa agzina bir parmak bal calmak icindi...Seni mutlu edelim istdik, uzmek degil,,,Ama insan nasil olur da uzulmez degil mi?

    Gececek, 1 Kasim-25 Aralik nasil gecti ise oyle gececek, sen okuyacak arastiracak sorgulayacak ve sonunda rahatlayacaksin.

    Ama radyo-terapinin, radyosunu at, sadece Nehir icin bir terapi olacagini dusun. Degistiremeyecegin seyleri fazla sorgulama, ne olur. Iyi olacak, her sey guzel olacak, bu insanlar isini biliyor diye dusun. Senin de dedigin gibi 4. gunde oradaydin 5. gunde hersey yoluna girmeye baslamisti bile..2009 sizin yiliniz, yilbasi corbanizin adi da "anali kizli" olacak.

    Iste sana bir mani:

    Hayat kirkinda baslar,
    Yerine oturunca taslar.
    Belki bilemiyoruz bizi nelerin bekledigini,
    Ama beklemeye deger gormek Nehirimizin gulumsedigini :-)

    ReplyDelete
  4. Zeynep’cim gercekten teknoloji ozurlusu oldugunu zannettigimiz Nergis bile mesajini bir comment olarak blog’a gonderince ben de artik seni emaillerini okumak derdinden kurtarip, bir blog follower ve commenter olayim ve fikirlerimi “alenen” paylasayim dedim. Bak bazilarimizin hayatinda bir cigir actin haberin yok. Yalniz herkes okuyacak diye strese girmistim ki bir de Mahmut sendromu basladi, eyvah dikkatli olmaliyim !! ...

    Noel icin annemlere gitmedik bu sene; zor geldi ; onun yerine sizinle gecirdim cocuklar uyuduktan sonraki saatleri ... agacin isiklarini yakip, bir iki lebkuchen goturup (ilk yakaladigim kisinin eline tutusturacagim sana da getirsin diye) son iki gun yazdiklarini okumaya daldim; sonra commentler, sonra yazdigin bazi konularda web’de ne bilgi bulursam ve ve ve derken sabaha yaklastim ... Canim arkadasim iyi ki yasadiklarini bizimle paylasiyorsun, ben de her firsatta Nehir’le ilgili olumlu birseyler yakalamak umidiyle ve sanki yeterince hizli okumazsam yazdiklarin silinecek endisesiyle bir nefes okuyorum bize “soylediklerini”... Kadriye demis ya gercekten guluslerini, dusunceli hallerini, isaret parmagini sallayisini bile gorur gibiyim ... sen de bu kadar insan sana sariliyor, sirtini sivazliyor, basini oksuyor say; cunku yarattigin bu paylasim sayesinde hepimiz yaninda gibiyiz ... gibisi fazla yanindayiz, sonuna kadar . Hersey cok guzel olacak, kolay olmayacak (keske kolaylastirmak icin elimde sihirli bir degnek olsa) ama tum cektiklerinize, Nehir’cigin tum aci, tatli deneyimlerine, Leyla ile yasadigin olmaz olasi ayriliga, hepsine degecek ve biz yine Mangerie ‘nin masayi terketmek bilmeyen uclusu olarak “kucuk” dertlerimizi tartismaya donecegiz ...

    Noel donemine denk gelmeniz ne hos olmus. Amerikalilar herseyi biraz abartirlar ama su Xmas craziness de ne kadar abarik o kadar iyi oluyor ; hem bak Nehir de ne guzel egleniyor ... Aklima “silly” birsey geldi, acaba simdi noel baba kukuletasi ile dolasan hemsireler paskalyada karsiniza tavsan kizlar olarak mi cikacak hi hi hi ... O gunlerde Mahmut’u evdeki duzeni saglamaya yonlendirmek akillica olabilir ...

    Canim, kucuk meleginize minik bedeninden beklenmeyecek kadar cok guc diliyorum. Daha once de dedigim gibi iyi ellerde olmaniz beni mutlu ediyor ; cok iyi bakin birbirinize ...

    Bilge

    ReplyDelete
  5. Biliyorsun bu benim ilk blog tecrübem ama senin email trafigini azaltmak için bir cesaret ben de şu comment yazma işini deneyim bari dedim; arkadaşın Bilge haklı benim gibilerin hayatınında bir çığır açtın.

    Bloga yazan arkadaşlarınla tanışmamıştım ama duygularımız ve hissettiğimiz çaresizliklerimiz ve Nehir'in gücüne inancımız aynı. Kadriye'nin görüşüne katılıyorum; blogda yazdıklarını okurken sanki karşımdaymışsın gibi... yazısına mimik ekleyebilen nadir insanlardan birisin bence!

    Yanında olamamak, sana yardım edememek insanı çok çaresiz, salak hissettiriyor ama yazdıkların bana çok iyi geldi, geliyor; "bugün ne yapıyorlar, tedavinin hangi aşamasındalar acaba, arasam rahatsız olurlar mı" endişelerimi gideriyor, bir de seni ve duygularını hissedebilme şansını buluyorun yazılarında. Her gece "belki yeni birşeyler yazmıştır" diye ara ara bloga giriyorum (malum gece kuşluğu devam) ve yeni yazını heyacanla okuyorum, sonra tekrar tekrar okuyorum, üstüne commentleri de okuyup (Mahmut kızacak ama) sigara içiyorum. Ve bu bana iyi geliyor, seni yormadığı sürece yaz olur mu?

    Zeynep'ciğim tüm bunların geride kalacağına, Nehir'ciğin bu hastalığı yeneceğine tüm kalbimle inanıyorum. Sonra gene Nişantaşı'nda arasıra becerip (benim erken kalkmayı becerebildiğim, senin dersin olmadığı günlerde)öğle yemeklerinde buluşup gündelik dedikodularınızı yapıp sıkıcı hayatlarımıza güleceğiz (diğer commentlerdeki buluşmaları da gözönüne alırsak Istanbul'a döndüğünde ilçe, ilçe bir sürü buluşma seni bekliyor olacak, hazırlıklı ol).

    Sizleri öperim, sonra görümek üzere şekerim..

    Ayda

    ReplyDelete