Friday, December 26, 2008

Houston Cephesinde Asayiş Berkemal Bu Gece

Hani yazmışsınız ya yanımızda gibisin, ben de, bu saatte çoğunuzun uyuyor olduğunu bildiğim halde, sanki sizinle dertleşiyor gibi oluyorum yazarken, ben de tepkilerinizi, mimiklerinizi görür gibi oluyorum. Terapik etkisi de bu...yalnızlığım azalıyor.

Dün gece Nehir 1 de ağlayarak uyandı...belki rüya gördü...ama hemen yatmadı, acaba verdiğim çukulatadan mı diye düşündüm. Bir yandan da sabah aç bekleyeceği için, biraz geç kalkmasının iyi olacağını hesapladım.

Sabah keyifli uyandı...derken, sabah PCA'i kapıyı açıp, yemek tepsisini getirmez mi...ben uyarıp da gencimiz uyanıp da dışarı çıkartana kadar, bizimki "yemeeek" diye ağlamaya başladı. Neyse sakinleştikten sonra, oyun odasına gitmiştik ki, "sizi almaya geldiler", dediler...Bir yerden başka bir yere transfer kişileri var. Kapıdan kapıya paket teslimi.

Nehir'ciğim, yürümek istedi, "ama bak Teyze bekliyor, hadi ona yetişelim" diye, çok duraklamasına izin vermeden, klinik binasının 7. katına çıktık...ilk kez gittik.  Anlaşılan bazı, basit surgery işlerini orada yapıyorlar...kulağa tüp takılması ve benzeri...

Oyun oynadı, sıramız gelince, neşeyle bizimle geldi, yürüyerek, ta ki kapı açılıp da biraz fazla beyaz, tanımadık yere gelinceye kadar. Alarm verdi, kucağa çıktı.

Hande'cim senin yaşadıkların da az değildi...Yine uyuttuklarında, yanlarında ağlamayayım diye, hemen bekleme yerine geri döndüm. Sonra kendi kendime, "İlk geldiğin günleri hatırla, ne yaparlarsa yapsınlar, iyileşecek, tedavi başladı diye mutluydun"...Sanırım, son bir, iki haftadır o kadar "normal" ki, alıp onu çıkmak istiyorum. Desinler ki, "Bu kadar". Bir yandan vücuduna , binbir işlem, binbir toxicating madde...ne bileyim, kiminle konuştuk...dediğim gibi, yetişkin birine bunları yaparsınız, da hayatının en başında, henüz minikken, bu kadar iş...duydum sizi..."İyileşsin yeter"...evet, biliyorum.

Bugünkü bone marrow aspiration...disease var mı diye bakıyorlar, aşı için bir baseline olacak...yani aşı olmasaydık, yapmayacaklardı...sonucunu bilmiyorum. Aslında, bir kez sordum, sonra da bıraktım. İlk geldiğimizde MIBG (radyoaktif bir madde verip, scan ediyorlar...disease olan yerler aydınlanıyor)...raporuna kafayı takıp, sorup sorup, en sonunda bilgisayardan buldurup, kemiğinde olduğunu öğrendiğimde, kötü olmuştum, bugün peşine düşmedim o nedenle, yarın belli olur. Gerçi, herşey kapımın dışındaki bilgisayarda oluyor.

Hasta dosyaları kapının dışında duruyor, iki oda arasında share edilen bir work station var...doktorlar o desklere gelip, dosyalara bakıyorlar, bilgisayarda görüyorlar herşeyi. Dosya da her yere gidiyor.

Bu sabah bizi ödeme konusunda sıkıştırdılar...treatment 'a ara vereceğiz dediler...Sanırım kafam zonkladı...Sonra bu kez tanıştığımız doktor ve yönetici kadın, "yanlış anlaşma olmuş" dedi, bu gece kemo başlıyor. İnsan çok tuhaf oluyor öyle durumlarda...hani kızmıyorum ya ben...bu tip hallerde binayı başlarına yıkma hissi geliyor. Aslında, şimdiye dek hiç para almadılar, insurance hikayemizin sonuçlanmasını bekliyorlar...Sloan'a gitmeye çalışsak, kapıdan girmeden önce yüklü bir miktar, sadece görmek için istiyorlar. Avustralya da biri 6 ay fundraising yaptıktan sonra gitmiş...standart treatment da olsa, beni frustrate ederdi herhalde. Şanslıyız yine de.

Nehir'ciğim, anesteziden huysuz uyanıyor...sonra keyfi yerindeydi ama. Ben biraz uyumak istedim, ama o uyumadı, yatakta bir saate yakın durdu, kitap, oyuncak...dün gece Serum taktıkları için, bugün serumla dolaştık yine, çok değil. Çocuk görsün diye 9. kata çıktık, ama geç çıkmışız, oyun odası kapanmıştı...bu kattaki hep açık...çocuk yok. Yukarısı kalabalık oluyor. Bir de sibling durumu var tabi...Meksikalı veya African American lar, bazen kardeşler falan bir odada kalıyorlar, kardeşler etrafta tozu dumana katarak dolaşıyorlar. Burada siblinglere de sınır koymuşlar.

Dönüşte acıkmıştı, kıymalı ıspanağı, "mmmm" diyerek yedi. Yoğurt da verdim...Bugün gündüz, balık yağı olan limonlu yoğurttan başka supplement vermedim. Boynu yine kaşınıyordu...berry ler herhalde.  Çekindim. Sahi Feride nin yolladığı "bar" (içinde bir yosun ve kakao var) dan da yedi, bir parça. kararsız kaldı sevsin mi sevmesin mi...ben tadına baktım, güzel.

Neyse sabah sıkıntılı başladı ama sonrası iyiydi...uzun süredir ilk kez, erken uyudu...ben de yatakta blog yazıyorum. Mahmut bugün akşamüzeri eve gitti, hasta gibi, uyumuş...refakatçı yatağı bana kaldı. Bu saatlerde kemo başlayacak olmalı. İlkinde çok gergindik, ikincisinde bir ilacın yapacağı olası yan etki nedeniyle bir iki saat tüm kat alarmdaydı, şimdi rahatız. Batı cephesinde asayiş berkemal...

Deniiiiizzz, hu huuuu....ben de senin nazar boncuğundan istiyorum!!! Bir de stream of photos. Bir de sevgili followerlar, yok mu fiyakali fotograflarınız, Facebook'ta şakır şakır fotoğraf...böyle gölge adam ve magazin haberlerini çağrıştırıyor durum!

2 comments:

  1. Kendimi en caresiz hissettigim ve Yasemin icin en cok agladigim zaman baby blues'un ortasinda ama onu yasamaya firsatimin olmadigi dogumun 1.5 ay sonrasindaydi. Ilk ameliyat sonrasinda Yasemin'i yogun bakimda gordugum zaman kontrolumu tamamen kaybettim. Ustelik bu ameliyatin er ya da gec olacagini Yasemin 13 gunlukken ogrenmistik. Kendimce tamamen hazirdim olacaklara. Kocaman yatakta ve bir suru aletin onunde, her yerinden bir boru cikarken yuzunde bos bir ifade ile yatiyordu 47 gunluk kizim. Yasam belirtisi sadece aletlerden geliyordu. Uzerinde hicbirsey yoktu. sadece ameliyat sirasinda hemsirenin benden aldigi pembe coraplari vardi. Ustundeki ortuyu kaldirdim tenine dokunmak istiyordum ama sadece dizi ile ayagi arasindaki ufacik bolgeye dokunabildim. Korktum, cani yanacak sandim. Butun bunlari yaparken sadece hepsi gececek, kucuk kizim cok iyi olacak diyordum ve agliyordum. Dedim ya kontrolu tamamen kaybetmistim. Yogun bakim hemsireleri beni yataktan uzaklastirdilar ve biraz arkamda duran Burak (o hic dagilmamisti, sanirim sirayla olmasi gerekiyor aile sagligi icin) ile beraber disari cikmamizi istediler. Yogun bakima her yerin dezenfekte olup ve ozel kiyafetler giyip girebiliyorsun ama yine de cok uzun sure kalmana izin vermiyorlar. Disari cikinca ara yogun bakim denen, uzun bir koridordan geciyorsun. Burak benden once cikti ve ben o koridordan hala aglayarak yanliz yurudum. Otomatik kapilardan cikinca annemi gordum ve agzimdan sadece "daha cok kucuk" cikti. Kimseye sarilamadim, kimseye dokunamadim, bir koseye gidip herkese arkami donup aglamaya devam ettim. Sonunda kendime gelmem gerektigini dusundu Burak ve beni odaya goturdu. Odaya girdim sut sagma makinesi, Yasemin'in kiyafetleri hersey orada duruyordu. Iste ondan sonra numb olmak zorunda oldugumu, baska turlu bunun altindan kalkamayacagimi anladim. Bunlari anlatiyorum cunku artik sadece ozel olarak gecmisi dusundugumde aklima gelen seyler bunlar. Artik hic aklima gelmiyorlar. Artik hic ruyama girmiyor Yasemin'in o hali.

    Canim arkadasim Nehir cok guclu, cok iyi olacak ve ayni Yasemin'in bana unutturdugu gibi O da sana ve Mahmut'a unutturacak yasadiginiz bu gunleri....

    ReplyDelete
  2. Zeynep'cim sana anlatmanın bile anlamsız oldugu bir mesele yüzünden birkaç gün yattım. Ondan sana nasıl resim eklenebileceği bilgisini ancak yollayabildim facebook'tan. Ben tabii orada asker mektubu gibi tarif ettim. Daha medeni bir tarif istersen resim post etmeyi su linkte varmis. Simdi buldum:

    http://help.blogger.com/bin/answer.py?hl=en&answer=41641

    Bana blogger şifreni gönder nazar boncugunu asayım. O is biraz karisik ugrasmayasın sen.

    Istersen de blogger'a login olup blogunun yonetim ekranına girince settings>permissions sayfasına girip oradaki bosluga eposta adresimi yazarak beni author olarak eklersen de duzenleme yapabilirim. Belki ben yazar olunca bir defa daha bir linke klikleyip beni admin author yapman gerekebilir.

    ReplyDelete