Saturday, December 27, 2008

Raw Food Realisation

Sabah 5.30 idi sanırım uyuduk...

8 gibi hatun uyandı! "Kahvaltııı", diyerek tepsiyi karşıladık. Omlet ve cottage cheese yedi. Bu ara onu yatakta yalnız bırakıp, hemşireye camdan ona göz kulak olmasını söyleyip, buzdolabına (Family Room da içine yiyeceklerimizi, isim yazarak koyabiliyoruz) gidip gelebiliyorum...Bu bayağı bir ilerleme.

Dün gece yatmadan NB bloglarına baktım...Bilgi almak için...Fikir edinmek için...Bir baba demişki, "daha önceleri bu hastalık ile ilgili, çocuklarda olması ile ilgili bilgim yoktu, edinmek de istemedim hiç, saçı olmayan çocuklar görünce görmezden gelmeye çalışmaktan başka...meğer ne kadar çok aile varmış"

Aynı şeyi biz de düşündük...LÖSEV etkinlikleri dışında, hiç bilmediğim bir alandı...içine girince de, ateşin düştüğü yer yaktığını bir kez daha anladım. Aslında ne çok çocuk var...

Mahmut supplement olayına başlayıp, Feride'nin adımıyla, ve İngiliz Baba, derken okumaya başladığı kitapla...kattaki diğer aileler bizden, Mahmut'tan bilgi alır oldu. Önce Meksikalı grandad, bugün de yan odadaki anne. Ben hep, pharmacistle konuşun, doktorunuza sorun mutlaka uyarısını yapıyorum. Geçenlerde grip oldum, şu antibiyotik çok iyi durumu yaşanmasın diye.

Yan odadaki küçük kız hiçbir şey yemiyormuş. Bir anda dank etti...Hastanedeki sürede özellikle "raw food" yapmak akıllıca olacak. Hem smoothie gibi yiyecekler yapmak lazımmış, kemo sırasında...hem de pişmiş sebzelerin besin değeri kalmıyor...hem de hastanede pişiremiyoruz, buzluktan çıkarıp, mikrodalgada eritmek de hoşuma gitmiyor. 

Juicer değil, mutfak robotu alacağım, Feride'cim, insan yaşayarak öğreniyor sanırım...Şimdi gereksinim duydum, ve çok da iyi olacağına inanıyorum, hele ki, et de iyi değilse...Biz 100% raw olur muyuz bilmem, ama raw food dağarcığımı genişleteceğim. Evdeki raw food kitabım sonunda işe yarayacak...bir tane daha almalıyım, o gelene kadar.

Çok hızlı olmasa da, ben de hareketlenmeye başladım. Çaresizlik hissinden sıyrılmam lazım.

Şebnemcim, o kadar iyi geldi ki commentin ve cuk oturdu, Sandra e mailde, Şebnem' e sor visualization işini demişti, tam.

Ben de Nehir'le küçük bir oyun oynadım bugün:

Arabasına (stroller) bindi, ben "nereye gidiyorsun" dedim, "İşe mi", "Mark'a" dedi (Sandra'nın oğlu, bu yaz birkaç kez görüştüler sadece)... Sonra da devam ettik, "Ne oynadınız", "oyuncak".."Güzel paylaştınız mı"...derken "Leyla" diye ablasını da ekledi.

Sanıyorum bu yaz görüşeceğiz biz dönmeden Sandracım.

Ben en iyi Nehir'le visualize edebildiğimi gördüm...Oyun olduğunu bilerek katılması çok hoşuma gidiyor. Bir de "ödev yapma" hayali yaptık.

Akşam yine "Leyla nerde?" dedi. Bugün kısa da olsa telefonda konuştuk, ablasını duyunca gülüşünü görmeniz lazım, ama biliyorsunuz değil mi...müthiş bir bağ...Leyla'nın da sesini inceltip, "Nehir" deyişini. Leyla'nın sesini her duyduğumda onu ne kadar özlediğimi anlıyorum. Canım kızlarım...hep hayalimdesiniz, hep beraber bahçedeyiz, mümkünse ben şezlonga oturmuş, sizin "Anne bak" larınızı dinliyorum.

Nehir de bu ara, her sözcüğü "anne" ile bitiriyor...ve nefis bir anne tonu.

"Uyandım anne"
"Acıktım anne"
"Ko(r)ktum anne"
"P(B)inicem anne"...bu Sasha Hanım dan, çıkıcam yerine

ve "Anne bak"...bu Leyla'dan. "Anne bu ne?"...

Ve öğlen bir ara kapı çaldı...Bilge'nin gönderdiği balonlar geldi...Şunu da not edelim,: "Amerika'daki balonların gazı hiç bitmiyor abi, adamların balonları bile bir başka teknoloji!!!"

Bu kez odada balon yok diyordum! Bir değil, üç. Teşekkürler!




1 comment:

  1. Zeynep'ciğim,

    İsteğin üzerine büyük bir emekle! gölge adam formatından çıkıp foto ekledim. Bu blog sayesinde cv'imde on parmak blogcu yazabilirim artık. Fotograf "gripin" beye ait... Nehir'ciğimin belki hoşuna gider hem de bana ait olanlar eski ve feci şişman olduklarından kedinin fotografını koyayım bari dedim.

    Geçen gece yazdığım commenti okuyunca, kendimden utandım.... o ne imla ve yazım hataları, üstelik Mahmut da görüyor di mi? Neyse ideal akademisyen olmadığımı zaten ben de biliyordum, allahtan emekliliğime de az kaldı...

    Raw food'u bir kere denemişliğim var, Beyoğlu Tünelde Saf diye bir yer vardı ve sadece raw food servis ediyorlardı. Tek hatırladığım karnıbaharı blenderdan geçirip pirinç yerine kullandıkları, bildiğimiz yaprak dolmayı bu pirinç haline getirilmiş karnıbahar ile yapıyorlardı bir de kajun fıstığından humus benzeri bir mezeleri vardı. Bir tane daha hatırladım (ki bunu evde denemişliğim var) mantar kıyma gibi kullanılarak köfte yapılıyor. Saf'ta ayrıca sadece alkalize su servis ediliyordu, alkalize suyun önemli olduğunu söylemişlerdi. Dili geçmiş zaman kullanma sebebim Saf kapandı.

    Feride'nin beslenme konusunda size çok güzel desteği var, ne güzel birinin size yardım edebilmesi. Söz, Istanbula döndüğünüzde ben de Nehir ve Leyla'ya daha iyi bir teyze olacağım!

    Zeynep'ciğim hastanede hızlı bir tempon olduğunu anladım ama tüm bu tedavi sürecinde Nehir'in iştahlı, iletişimi kuvvetli ve aktif olması bana çok iyi bir gösterge gibi geldi. Ayrıca Nehir'in bu durumu senin de moralini yüksek tutuyor ve yazılarından bu duyguyu aldığımdan çok mutluyum. Daha da güzel haberlerin kısa zamanda geleceğine inanıyorum. Sen de bu zaman içinde kendine çok iyi bak lütfen. Şu anda zor olsa da ve hissetmesen de kendi beslenme ve dinlenmene özen göster ki, bağışıklığın zayıflamasın ve moralin yüksek kalsın. Dışarıdan bunları söylemek kolay biliyorum ama arkadaşın olarak senin için de endişe ediyorum. Dediğin gibi "ateş düştüğü yeri yakıyor", sizi çok yaktı ama bil ki tüm dostlarının da kalblerine kıvılcımları düştü... Yeni yılda herşey çok daha iyi olacak, tüm dileğim bu zaten

    Sizleri çok öperim, Mahmut'a sevgiler, Nehir'ciğime ayrıca öpücükler,(Istanbul'da Ayda teyzesi onu çukulataya canavarına dönüştürecek, haberin olsun!)

    ReplyDelete