Saturday, December 27, 2008

Çukulala

İster misin anne
Tesekkurleer
İç
Hüüüp, ahhhh
Asitosun (afiyet olsun)
Ah, düştüüü, annee

Evet kizim sabahin üçünde uyandı...oyun oynuyor. Tea Set iyle, bana çay ikram ediyor ya da something. İlk kemo bitmek üzere.

Ben artık o eski ben değil, gerçi çok uykum oldu mu, bu kadar da güleryüzlü olmuyorum ama kendini iyi hissetiğini görmek, saat kaç olursa olsun hoşuma gidiyor.  Ve de pooh pooh...Şu İngiliz adamın videoda (YTube'ta anlattığı) demesi gibi, "there is no such joy as to seeing a normal pooh pooh"...evet, benim için iç gıcıklayıcı kelime "unformed stool"...

Şimdi de birtakım nesneleri birleştirmece

Bak
Anne bak
Yaptım anne

İlk eline aldığında yapamamıştı.
 
Ve kukulala, once anlayamadım, çukulala...evet, vallahi verdim merak etmeyin.

Verdim çünkü bu çukulata, içinde bilmemne yosunu ve raw kakao ve birtakım mushrooomlar olan Feride'nin yolladığı çukulata. İyi bir şey yani. Ve lezzetli.

Yaptığı uzun "şeyler" hoşuna gitti, baktığımdan emin olmak için, ayağa kalkıyor, gözümüm önünde tutup, "bak" diyor. 

Çok cimcime oldu, masallah!!!!!!!!! Deyiniz lütfen. 

Dün gece yatmadan bir babyı okudum, hani o bilgi deryasi adamın ilk yazdıklarını, demiş ki, "numbness" halindeyim, hiç duygum yok, zaten diğer türlüsü düşünülemezdi...tam benim durumum. Hatta aklıma Hande sen geldin, sende de öyle bir güç vardı.

Derken bizimmki, parçaları ayırıp, kutuya koyup, "kapattı" dedi ki, işte bu bir ilerleme!

Aferin benim kızıma!

Derken....doldurduuu...deyip boşalttı hepsini...

Bir de bakıyor bana, kafasını öne eğip bana bir bakışı var, mischievous! Neyse bizimki bilmiyorum ne zaman yatacak, ben de iyice açıldım...."makarna" demeye başladı...ooops, hatta nesneleri yere atıyor..."attım" diyerek, sonra da "hay allah" diyor...sanıyorum ben yazmayı bırakmalıyım, bir attention isteme durumu var. Şimdi de koltuguma girdi "Annesinin tatlısı" dedi...Seni çok seviyorum.

3 comments:

  1. Ben de bir comment yazayım...entry yapamadım, Nehir bilgisayarın önüne kuruldu..."bi dakka" deyip, ey bi si di, ey bi si di...demeye başladı harflere bakıp.

    Şebnem cim harikasın! Nehir baktı..."bebek", "tatlı bebek" deyip, "baba getirecek" dedi...elimi itiyor, yakında kendi blogunu kendi yazacak...

    Doğum günün kutlu olsun!

    ReplyDelete
  2. Tatlım, sen yazdığında ben hattaydım, çevirilerim bitmişti ve sabahın altısıydı. Resim aradım aradım ve bulamayıp yatmaya gittim. Sonra 11de uyanınca aklıma bu geldi. Annem geçen yıl doğumgünümde aldı, 5 liraya. Ve hayatımda aldığım en güzel hediye. Düşündüm güzel tatlı bir gülümseme sana Nehir'e ve bize lazım olan. Ve bu pıtırcığı koydum. Gülümseyelim diye.
    Bir de bugün tutturdum ben döner pilav yiycem üstelik sarayda yiycem diye ve gittik İstinye Parktakine. Nasıl kalabalık, sanki İstiklal de yürüyoruz. Şimdi herkesin tam doğduğu saatteki güneş birleşmesi her yıl farklı saatte olur. Benimki bu yıl 13.33. Hem gidiyorum hem bakıyorum ne olacak diye. Tam o dakka merdivenlerde çıtı pıtı lüleli saçlı minik suratlı spor gisileriyle bir minicik şey, tam önümde, döndü gülüştük şakalaştık. Dedim bak Nehir işte, ben ilerde Nehirle böyle kıkırdaşıcam. Bu ona işaret biliyorum. Evrene bunu sormuştum ve cevabı da bu işte.
    Uzattım ama bir lüzumsuz havadis de iletiyim. Saray da siparişimi iskendere çevirip uzun zamandır yediğim en berbat döner altı ekmeği tadınca adamı çağırıp söylendim, tabi adamın haberi yok bu bana doğumgünü yemeği, neyse adam özürler diledi ve bana 40 yaşımın 2. hediyesini verdi(yani o minik kızın müjdesinden sonra ikinci) Bana üzerinde saray muhallebicisi yazan bir şemsiye hediye etti, iyi mi. Mor üstelik.
    Sen Nehire benim adıma söyle o bebeğin adı pıtırcık ya da cimcime ya da .... daha bişiler. Neyse o Nehiri çok çok seviyor ve onu beraber oyun oynamaya çağrıyor. Kocaman da kucaklıyor.

    ReplyDelete
  3. Zeynep'cim benim anladigim seyin adi farkliymis: "bone marrow apheresis", yogun kemoterapi ile zarar gorecek kan hucrelerini yeniden olusturmak icin yerine daha sonra transplant etmek uzere ornek almak yani ... autologous stem cell transplant icin gerekiyormus; kisinin kendinden alinan hucrelerin yeniden kendine transplant edilmesi ... kime anlatiyorum ki desene; sen bunlarin hepsini ezberledin bile sanirim ... sadece orayi burayi karistiryorum, kendi cahilligimi gidermek derdinden ya da ise yarayacak birseyler bulurum umidiyle ...

    Ege isyan ediyor bu arada; cam agacimizin uzerindeki bir cookie'yi almak icin bir sandalyeyi iterek salonun bir ucundan getirdi; galiba artik mudahale etmem gerekiyor ...

    Ege'ye hediye ettiginiz shape sorter hala hem Ege'yi oyaliyor hem de ne yaptigini daha bilmese de Selin oynuyor sekil sekil tahtalarla ... arabaya atlayip getirecek mesafede olsaydik da Ege onu kendi eliyle Nehir'cige verseydi "Simdi senin siran!" diye ...

    Koskocaman opuyoruz akilli bidigi ... (Bizim cocuklar bilmiyor artik akilli bidik kimdir... ah ahhh bu sene 40 yas partileri var, gel de hatirlama ...)

    Bilge

    ReplyDelete