Friday, September 24, 2010

Müfredat

Dün akşam Leyla'nın okuluna gittim. Ne yapıyorlar, ne yapacaklar bu yıl anlattılar. Ms. Devers Leyla'nın ilk yaşı ileri öğretmeni. İlk geldiği hafta, geçen hafta, babasını kaybetmişti, 92 yaşında, izin almıştı. Çok tecrübeli bir öğretmen.


Leyla çok da konuşmadığı için çok iyi oldu gittiğim. Ms. Devers beni görünce, "Leyla, arkadaş edindi bile, sanki hep bu okuldaymış gibi", deyince gülümsedim. "Benim Leyla'm" dedim. Dünyasını oluşturmaya başlamış bile.


Bir kez daha gördüm ki, bu yıl çok iyi bir deneyim olacak onun için. Hafifliği çok dert etmemeliyim, çünkü çok farklı kültürlerden gelen ailelerin oluşturduğu bir sınıf. Leyla'dan duyduğum değişik, hadi diyelim çok değişik, adlı çocukların, Amerika'lı ailelerce destek alarak okutulduklarını anladım. Anne babaları farklı kültürlerden, karışık evliliklerden çocuklar var.


Ve en iyisi ilk oyun arkadaşı bağlantısını kurmuş oldum. Yani ben değil, de diğer çocuğun babası beni buluverdi, çıkışta. Karısı İsrail'li, kendi Amerika'lı. İsrail'li oluşlarına çok sevindim, yakın bir kültür (hala yakın arıyorum!).


Ve öğretmen dün bir cümle söyledi, çok anlamlı.


"Not just to tolerate others, but to accept differences". Farklı kültürlere göz yummak, katlanmak değil, farklılıkları kabul etmek.


Bunu ben de öğrenmeliyim.


Bu yıl aslında düşündüğümden daha çok konu yapıyorlar. Matematik biraz geri gidebilir ama özellikle İngilizce yazısı gelişecek diye memnun oldum. Düşünüp, planlayarak yazmayı, detaylandırmayı, yazdıklarını kontrol etmeyi öğreniyorlar. En çok bunu görmek sevindirdi. Bu çok önemli bir beceri. Üniversiteye gelen "mühendislik" öğrencilerinde çok eksik gördüğüm. Yazı yazmıyoruz yeterince. Tabi, güzel yazanları bir kenara koyalım. Geçen gün bana e mail atmış olan Elif Dilek örneğin.


Kitap seçmeyi öğreniyorlar. Kendi seviyelerine göre olanı bulmayı.


Ve tabi yerel tarih. Iroquois. Bu yörede yaşamış, kabileler. Birkaç ay boyunca 1600lerden itibaren kuzeydoğu Amerika'da, New York eyaletinde kimler, nasıl yaşamış öğreniyor olacaklar. Yerel tarih fikrini de çok sevdim. Yaşadıkları topraklardan kimlerin geçtiğini, öğrenmek. Sanıyorum öğrenme şekilleri güzel. Tarihler, olanlar değil de yaşam biçimleri, kültürlerini anlamak. Bunları hikayelerle öğreniyorlar. Hepsi kendini anlatan bir resim çizmiş, ve kendilerinde buldukları iyi bir özellikle, isim vermişler. Leyla: "Fast learner". Alem kız...


Sonra da yazmış olduğu, en sevdiği spor başlıklı kompozisyonu okudum. "Futbol". Şuna çok güldüm: anlatmış, anlatmış, şöyle oynanır, kaleye atılır...vb...sonra da demişki, "ama bazen iki takım da koşsa da, bir uçtan diğerine, gol atamıyorlar, o zaman sıkılıp başka bir televizyon kanalında eğlenceli bir film izlerim". Vallahi, yazdıkça gülüyorum. Bu kadar mı sevilir futbol hani! Bu ne güzel taraftarlık! Gol yoksa, film.


Leyla'mı çok seviyorum. Aslında yazarken sanki ne zamandır yazmamışım gibi geldi.


Bugünlerde çocuklarını nöroblastomdan kaybetmiş diğer ailelerin bloglarına yeniden girer oldum. Ne yapıyorlar diye. Nehir iyi değilken bırakmıştım. Hatta aile listesine gelen ölüm haberlerini de siler olmuştum, görmeyeyim, uzak kalsın diye.


Bir anne, bir kolumu kaybettim. Sızısı sürüyor demiş...çok güzel uzun bir yazı yazmış, bu metaforla. Benim çok takdir ettiğim diğer anne ise, "mış gibi yaşıyoruz" demiş. Gülüyoruz, yaşıyoruz ama acımız hep bizimle, " we fake the normal life" demiş. Biraz doğru. Bende de öyle bir hal var. Her şeyi yapıyorum ama sanki bir durgunluk, tutukluk, ne bileyim eskisi gibi değil. Ben beni oynuyor.


...


Yazmadan geçmeyeyim, iki gün önce barbunya pişirdim...Ve Leyla "Anne bu yemek işinde çok ilerledin", dedi. Nehir de çok seviyordu, basit de olsa benim pişirmemi. Mutfağa gelsin, gitsin, izlesin. RMH'de bile.


...

13 comments:

  1. egitimli bir kadin olmanin ne kadar önemli oldugunu sizi okudukca daha iyi algiliyorum.

    yasadiginiz herseyi anlatirken tavriniz ne kadar asil ve (ve den sonra anlatmak istedigim kelimeyi bi turlu bulamadim bu da benim cahilliyim iste!) Durusunuza,tavriniza hayranim, NEHIRcik de, LEYLA´da sizin gibi bi anneye sahip olgugu icin cok sansliydi ve sansli.

    hayat devam ediyor.

    ReplyDelete
  2. Çocukların annelerinin onlara yemek pişirmesi ile ilgili bir içgüdüleri var sanırım, evde kalabalık olduğunda Ilgaz da hep sorar, sen mi yaptın, kim pişirdi, ben yapınca memnun olur, daha iyi olduğu için değil ama biliyorum, farklı bir şey.

    İngilizce'yi ikinci dil olarak yazmakla ilgili bir makale geçti geçenlerde elime, çok hoşuma gitti. İçinde geçen bazı yazarların kitaplarını sipariş ettim, içlerinde çocuk kitapları da var. Belki sizin de işinize yarar: http://www.theamericanscholar.org/writing-english-as-a-second-language/

    ReplyDelete
  3. yazmaya, zihninizden ve kalbinizden gecenleri bizlerle paylasmaya devam ettiginiz icin tesekkur ederim, yazilar arasindaki zaman fazla acilmadan her yeni yazinizi gordugumde icimde bir mutluluk duyuyorum, Nehir de gittigi o pembe bulutlardan sizin, her ne zorlukta olursa olsun "iyi" oldugunuzu duyumsayip iyi hissediyordur eminim. tum duygularinizi yurekten takip ettigimi, paylastigimi bilmenizi isterim, hepinize kucak dolusu sevgilerimi gonderirim...

    ReplyDelete
  4. ŞİMDİ HER ŞEY TATSIZ GELECEK-ZAMANLA NEFES ALIŞINIZ DEĞİŞECEK-ONU HATIRLADIĞINIZDA SIZI HEP AYNI OLACAK-BİR O DEĞİŞMEYECEK

    ÖZLEM ÖĞRETMEN

    ReplyDelete
  5. blogunuza nehir hastayken rastlamaıştım. sonra çok takip edemedim. sonra nehir yoğun bakımdayken tekrar bakmaya başladım. sonra inanın 2 hafta kendimi toparlayamadım. diğer bloglardakia anneler, yorumlar sizin ne kadar güçlü olduğunuzdan bahsediyordu. merak ettim ne demek insanın çocuğu hastayken güçlü olmak ve bütün eski okumadığım yazılarınızı okudum. kızlarınızın ne kadar şanslı olduğunu anlamış oldum.elinizden gelenin , belki de elinizden gelebileceğin bile çok üstünde, herşeyi yapmışsınız.
    eski yazılarınızı okudukça sizin de sürekli bahsettiğiniz , Türkiye'nin bu konulardaki durumunu sorguluyorum ve ben ne yapabilirim... RMH tarzı yerler...belki tek başıma hiç bie şeye maddi olarak gücüm yetmez ama benim gibi 1 milyon insan küçük bir katkı yapsa... sonra manevi olarak neler yapabilirim...bunlar ileride burada tartışıcaz gibi geliyor bana..
    ben izmir'deyim, herhangi bir destek, ihtiyaç durumunda bana yazabilirsiniz...
    sevgiler

    ReplyDelete
  6. 500.

    Zeynepcim, bugun 500 kayıtlı izleyiciye ulasmışsın.

    Aman ne muhim deme, ben epeydir bakıyorum, Nehirden sonra azalır mı acaba derken, okur sayısı hep artarak gitti. Cok onemli bir isaret bence. Bir cok STK' dan daha fazla izleyicin var denebilir:) Ne kadarı izliyor emin olamasak bile, rakamlar onemli bu islerde bildigim kadarıyla. "Sayısal gostergeler" derler ya hani...

    Aslında bu bloga yazmak fikri, bana artık cok zor gelse de, bu durum cok da kucumsenmeyecek bir baska olguya isaret ediyor bence. Yorumları okurken, herkesin birseyler yapmak istedigini, ama nereden baslayacagını bilemedigini goruyorum. Bu da ister istemez, Nehir'cigimin sana yukledigi bir gorev, ya da hayatın, kabul etmeyecegini bildigi icin, Nehir cismi icerisinde gorunerek, sana verdigi bir gorev, mi acaba dedirtiyor bana. Hani ogretmenler bilir ya hangi ogrencisinin en iyi neyi yapabileceğini, ya da neyi kaldırabileceğini...

    Bazı seyler, kendiliginden olursa, icten gelirse yerini tam olarak bulabiliyor oyle degil mi? Tam da bu blog'da yasadıgın gibi. Seni sarmalayan, besleyen, sana guc veren blog, simdi belki de bu gucu ihtiyacı olanlara dagıtabilmen icin de bir arac olacak. Ne guzel. Tam da senin gibi birisinin yapabilecegi bir is. Yumusacık ama kontrollu bir sekilde işleri planlarsın, hepimiz de seninle calisir, yoruldugumuzu bile anlamayız:)))

    Ama ben bunları, sende herhangi bir beklenti ya da sıkıntı yaratmak icin yazmadım canım benim, sakın yanlış anlama. Eminim bunlar zaten senin de aklındadır. Sen dogru zamanı da bilirsin. Sadece 500' rakamı bana bunları hatırlattı.

    Bu arada sizden haberler almak, Leyla'cığımın sahane hikayelerini, buradan okuyup kızlarla paylaşmak oyle hosuma gidiyor ki, lutfen icinden geldikce yazmaya devam et. Ama arada Mahmut'dan da haberler ver, bakalim "akademik" cevrede işler nasıl gidiyor, onu da ogrenelim.

    Hepinizi guzel yanaklarınızdan cok cok opuyorum. Bol bol dinlen ve kendi iç seslerini dinle.

    Leyla'da matematikden geri falan kalmaz emin ol:)))

    ReplyDelete
  7. Merhaba Zeynep hocam,

    Artık nasıl hitap edeceğimi buldum, hocam, çünkü size en çok bu yakışıyor. Ben çokça üzgün, biraz mahçup, bir hayli destek olmak amacı güden bir mail atıyorum size. Kendi hayatınız akıp giderken bir yandan, üşenmeden okuyorsunuz onu ve sadece insani yönden değerlendirmeyip bir de burada ilgili bir konuyla bahsedip gururlandırıyorsunuz beni. Dedim ya yüreklere dokunuyorsunuz diye, benim de içinde bulunduğum bu topluluğun insanlarının size neden böylesine saygı duyduğuna şaşmamalı. Teşekkür ederim/ederiz.

    Leyla'nın bu sene yapacakları konusuna gelince, şüphesiz siz zaten çok daha bilgilisiniz ama öğrenci gözünden nacizane bir görüş: ben yazı yazmayı hep sevdim, ana dilde olunca doğaçlama akıp gidiyor zaten, konu yabancı dilde yazmak olduğunda ise iş değişiyor-muş. Bir iki paragraf anlatınca derdimizi İngilizce kendimizi "olduk" zannediyoruz. Ben gerçekten yazmayla bu sene eğitim dili %100 İngilizce olan okulumun biz mühendislik öğrencileri dahil herkese zorunlu olarak verdiği iki dersle -basit akademik yazı teknikleri ve ileri aka...- tanıştım. Tanışmamla bütün bildiklerimin allak bullak olması da bir oldu. İngilizce seviyem ne kadar iyi olursa olsun -ki fakülteye geçebilmek adına yüksek TOEFL skorlarına sahip olmuş öğrencileriz- iş ciddi bir konuda düşündüklerimizi bütünlüklü bir yazı haline getirmek olunca tıkandım. Kaynak tarayıp edindiğim bilgi çok doğru, ben de o bilgiyi sanki ana dilimmiş gibi net algılıyorum sorun yok buraya kadar. Ama iş o bilgiyi alıp ilgili bir yazıda kullanmaya geldiğinde bana o kadar net ve açık, o kadar doğru gelen kısacık bir cümle, yazdığım yazı 6-7 sayfa bile olmuş olsa ana dili İngilizce olan bir hocamızın radarlarından geçemiyor ve anlatıklarımın açık olmadığına dair eleştiri alıyorum. Aynı cümleyi onlar için açık hale getirmek adına defalarca değiştirdiğim oldu ve zaman zaman onların bahsettiğim bilgiyi alıp da ufacık bir noktasını bile değiştirmeden kendi tarzlarıyla nasıl anlattıklarını gördüğümde ağzımın açık kaldığı zamanlar da oldu. Kısaca, bin yıllardır biz Türklerin her alanda yakındıkları "adamların kafası bizden farklı çalışıyor." durumu. Daha iyi ya da daha kötü değil, sadece farklı. Ve o farklılığa ayak uydurmak, onlarla aynı dili konuşmak değil de aynı frekansı tutturabilmek gerçekten büyük bir mesele haline dönüşüyor özellikle ileri yaşlarda, ki kendimde gördüğüm 17-18 yaş bunun için fazlasıyla ileri. Sürekli keşke imkanım olsaydı da bu yazı yazma disipliniyle çok daha erken yaşlarda tanışabilseydim diye yakındım bütün bir sene boyunca. Ve ne kadar düzeltsem ve ilerletsem de kendimi bu yakınmam ne mezun olduğumda bitecek ne de devamında yaptığım işlerde. Bu yüzden yazdıklarınızı okurken Leyla kardeşim adına çok mutlu oldum. İleride büyük zorluklar yaşamaması için şu an içinde bulunduğu durum çok büyük bir şans ve yaşının küçüklüğünün verdiği doğallıkla farkında olmadan kazanacak o beceriyi. Sizin de içiniz rahatlamış zaten müfredat konusunda bilgili ve eğitimli bir anne olarak. Aileniz şanslı size sahip olduğu için.

    Leyla'yaNot: Leylacım, sen okumuyorsun burayı ama Elif ablan hem özendi sana hem de çok sevindi adına, boşuna "fast learner" değilsin, kıymetini bil ve göster kendini canım.

    500+1Not: Daha önce de söylediğim gibi sayenizde ben de değiştim. Eğer söylenenler gibi düşünceleriniz varsa ya da olursa, ben de destekçinizim.

    MailNot: Önceki yorumum kendimce çok duygusal ve çok uzun olduğu için burada değil de mail kutunuzda yer bulmuştu kendisine. Yine kaptırdım gittim, bu da uzun oldu sanırım ama en azından çok daha nesnel. Mailleriniz daha fazla mahremiyet ister, gerçekte de tanışmadığımızdan ve dediğim gibi bu da daha yaşanılanlara dair, somut bir yorum olduğundan, önceki gibi rahatsız etmek istemedim mail vasıtasıyla artık. Anlayışınıza teşekkürler.

    ReplyDelete
  8. Zeynep hanım aslında belli bir noktadan sonra takip etmeye başladım sizi denebilir,
    Ama yazdıklarınızı okudum hatta bazı yazılarınızı ikişer üçer kez okudum denebilir.
    Yaşanılanlar zor çok zor. Söylenebilcek ne bir kelime nede başka birşey var,
    Ama siz yaşanılanların her aşamasında o kadar doğru mantıklı akıllı davrandınızki size hayran olmamak mümkün değil. İçtenliğiniz asaletiniz aile bağlarınız herkesi etkiledi besbelli.

    Şunu bilmenizi isterim;
    size belli bir sorumluluk yada üzerinizde baskı yaratmak istemem .Ama emin olun sizi sessizde takip eden sizin komunutuzla harekete geçecek bir ordu var arkanızda.

    Ben günlerdir düşünüyorum ne yapılabir diye.
    Ne yapabilirm?
    Bunlar geçiyor aklımdan.
    Millet olarak o kadar rahatlık çöküyor ki üstümüze acı bir olay yaşanmadan türkiyede olması gereken ama olmayan temel şeyleri fark edemiyoruz...
    (örn:Gölcük depremi)
    Ama hala düşünüyorum ,
    Bir şeyler yapılacak eminim ,
    Sizin hikayeniz herkesi derinden sarstı ve türkiyedeki başka bir eksikliğide görmemizi sağladı.
    Belki yeri değil ama aklıma gelen ikinci şey.
    türkiyede doğru yere yatırım yapılması gerekiyor artık.
    Ve bu bizim sayemizde olacak ,
    OLACAK
    Sevgilerimle

    ReplyDelete
  9. 2 gundur yazdiklarim, Yasemin'in 'anne, odevim bitti!!!!!!! oyun oynayalim' ve Mehmet'in 'anne, bu fransizca cok zor, n'olur yardim et' lerine takildigi icin sanal dunyada ucup gitti malesef. Ama bu sefer azimliyim her ne olursa olsun kalkmayacagim bilgisayarin basindan.

    Yorumlari okudum, senin adina biraz kirildim acikcasi Zeynep'cim. Kimse barbunyadan bahsetmiyor, 'ellerine saglik' demiyor. Ben ilk olayim o zaman; canim arkadasim ellerine saglik!!!!!! Sen yaptigin her isin en iyisini yaparsin, eminim barbunya da yaptigin diger yemekler de cok lezzetli olmustur. Gelince ben de isterim haberin olsun, Gezdirelim bahaneleriyle disarida yemek yok!!!!!! :)

    Zeynep'cim, hepimize bir rol bicilmis, oynuyoruz. Kimimiz rolu seviyoruz, benimsiyoruz. Kimimiz istemiyoruz ama yine de oynuyoruz. Senin daha dogrusu ucunuzun de rolu bazilarimizdan cok daha zor malesef. Sanirim zaman ilac olacak.

    Leyla'cigim, bak bu is o kadar kolay degil. Yalniz degilsin, onden Mehmet, arkadan Yasemin var. Universitelere essay'ler yazilacak. Bizimkiler yazacak, sen kontrol edeceksin. Elinde bir kirmizi kalem, 'olmamis' deyip cizeceksin. Duzeltecekler, yine 'olmamis' deyip cizeceksin. Ta ki 'tamamdir, bu essay ile seni her yere alirlar' diyene kadar. Yani gorev buyuk, bekleyen cok, iyi ogren ingilizce yazi sanatlarini :)

    Saka bir tarafa, sevgili Elif Dilek'e yurekten katiliyorum. Ben ana dilinde bile yazi yazmayi becermeyen birisi olarak Ingilizce yazmaya yeltenmedim bile. Ama Leyla'cim bu isi cok dogru bir yasta ve yerinde ogrenecek. Ayrica Nurgun'e de katiliyorum, Leyla'cim ne matematikten ne de baska bir dersten geri kalmaz, sen hic merak etme. Taniyacagi yeni kultur, sistemin ona katacagi yeni beceriler... Bunlarin hepsi bu senenin artilari ve baska hicbir sekilde kazanilamazlardi.

    Hepinizi opuyorum, birbirinize cok iyi bakin...

    ReplyDelete
  10. sevgili zeynep
    yeni hayatınıza kolylıkla adapte olabilmenize çok sevindim..keşke benim de imkanoım olsa da 2yaşındaki kızımı hemen orada okutabilsem:)))
    yemek konusuna gelince çalıştığım için bebeğime bakıcı abkıyor fakat ben her sabah 4 -5 gibi kalkıp tüm yemeklerini pişirip herşeyini hazırlayıp öyle bırakıyorum ben yokum ama en azınadan benden bişeyler var ardımda diye düşünüyorum birde güzel yapamam ya da bimiyorum diye düşünmemeli insan çünkü her annenin elinin lezzeeti tadı kendi yavrusuna özeldir diye düşünüyorum o tatl avereceğini,z sevgi dünyaya bedel olabilir bir çocuk için leylanında buna ihtiyacı olabilir :)))
    size kolaylıklar diliyorum ankaradan kucaklar gönderiyorum
    esra gürbüz

    ReplyDelete
  11. Zeynebim sen orada yeni yerine ben de burada istanbulun hızına ve çalışma rutinine alışma çabaları içindeyiz. Yazın oğlanın okulu olmadığı için ben çalışamadım ve istanbula da uğramadım. Şu anda herşey çok yoğun. Etrafımdaki herkes senin gibi okulla ilgili sorularını yanıtlamaya çalışıyor. Senin yazını okuyunca evet dedim hep savunduğum şey doğru. Biz bu çocukları biraz daha özgür ve mutlu ama aynı zamanda araştırmacı ve büyük resmi görmeyi bilen bireyler olarak yetiştirmeliyiz. Okulda mutlu ve doygun olurlarsa 500 yerine 50 soru çözsünler. Tabii bunu sağlayan sistem nerede? Yok ya da şansına haberdarsan 1 ya da 2. Zeynebim sen önce biz annelere bir çare bul. Anneler sakinleşirse bu akıllı çocuklar havada karada çıkış yollarını bulurlar.
    Benim aklım hep sende. Artık çıkmaza giridiğimde acaba Zeynep ne derdi diye düşünüyorum. Yazılarınla beni o kadar değiştirdi ki; hayatın başka bir penceresini açtınız siz bana ailecek. Herşey için hepinize teşekkür ediyorum her aklıma geldiğinizde. Bir de ne zaman istersen biraz çalışma yapalım diyorum. Şehirde vakit kısıtlı olsa da mutlaka bir yol bulunur çocukların yararına bir şeyleri değiştirmek için. İstanbul'dan bir nefes, bir yardım istersen bil ki ben yanındayım.
    Hepinizi bol bol kucaklıyor oraların güzel havasını bizim için de içinize çekin diyorum. Mahmut ve Leyla'ya çok çok selam.
    Pelin - Ertun- Işık

    ReplyDelete
  12. içinizin rahat etmiş olması ne de güzel, eğitim sisteminden bahsedince de çok özendim açıkçası :)zaten bana kalırsa Leyla futbolu o kadar güzel anlatabiliyorsa ve kendini o kadar güzel ifade edebiliyorsa hiç bir şeyden de geri kalmayacaktır :) Leyla ile ilgili anlattığınız her konuda ben inanılmaz bir enerji seziyorum, mükemmel bir bilgelik ve olgunluk..

    bu arada, ben de akademik kariyer düşünüyordum ve 'üniversite hocası' olma planlarım vardı.. ama sonrasında gördüğüm hoş olmayan olaylar duyduklarım kendi hocalarımdan tecrübelerim beni bundan vazgeçirmişti.. ta ki sizi tanıyana kadar.. yeni ve daha kararlı bir ufuk açtınız önümde, artık daha istekliyim bu konuda istekten de öte daha da istikrarlıyım, umarım başarabilirim.. ne mutlu bana ki sizin gibi bir rol modelim oldu ve ne mutlu bizlere ki üniversitelerimizden böyle hocalar geçti..

    sahi Leyla 2 yıl sonra benim de yüksek lisans essaylerime yardımcı olur mu :)

    ReplyDelete
  13. gerçekten çok güzel söylenmiş 'mış gbi yaşıyoruz',malesef ,aynı şeyleri hissediyoruz çoğunlukla,anlamsızlık ve boşluk.fakat sevdiklerimiz için iyi olmamız gerekiyor ,iyi olacağız.
    selamlar
    arzu

    ReplyDelete