Friday, November 6, 2009

Kayıttayız: Sosyalleştik

Hoşgeldiniz mesajlarınıza ve tüm iyi dileklerinize çok çok teşekkür ederim-ederiz.

Bugün itibariyle eşyamız yerleşti...gibi.

Uykumuz yerleşti...gibi.

Halimiz iyi...gibi.

Gibi çünkü, bende paranoyak haller var. Bu gece birden Nehir'in karnı, karnı değil, eski yeri diyelim, şiş gibi geldi. Hala da kafam takık. Biliyorum, değildir, aynı yerde de olmaz...ama bir anda elim ayağım boşaldı. Bu durum en iyi tabirle sıkıcı.

Konuyu değiştiriyoruz.

Bendeki evi toplama ve evde kalma isteği, jet-lag, ve yağmurla karışınca, alışık olmadığımız bir halde evdeydik. Sadece salı günü bir saat, evin yakınındaki parka gitmiştik. Evet, bir şekilde kalabalığa karışmama isteğim vardı. Sanki bir adadan şehre gelmişiz gibi, İstanbul'un kalabalığı, trafik gürültüsü, akşam muhtemelen yanan ucuz kömür kirliliği, veya egzosla karışık koku derken, içim kapanmıştı.

Üstüne üstlük, şu yeni tarım yürütmeliği, arkasından beklenen yasa, tuz ve biber olmuştu.

Nasıl yapacağız dedim: Yine organik, ve "gerçek" organik bulma çabaları, "free range" tavuk yoksulluğunda tavuk...eve hava filtresi, su filtresi lazım işleri...

Derken güzel yurdumun gerçeği yüzüme yapıştı: En temel gereksinimleri, barınma, yeme, içme, deki zorluklar. İyiye gidiş değil de cahillikle artan tuzaklar.

Leyla Müzik kitapçığındaki marşları gösterdi, birkaç gece...Çıktık açık alınla...Türk Önde Türk İleri...Kaldı mı bu marşı, "içi dolu" söyleyen. Yapan. Çabalayan. Kendini ileri götürme çabası dışında "memleketi" ileri götürmeye niyetli birileri...

Velhasıl, şu hastalıkla başgösteren karamsarlık hali beni esir aldı.

Yoruluyorum, basit şeylere ulaşmadaki yaşadığımız güçlüklere, çıkarılan engellere.

Hande, "Yapcak bir şey yok, burası böyle, yapacaksın" diyor. Ne bileyim bu koyuyor insana. Çıkmazı bilmek üzüyor. Yaparım elbet ben. Bir şekilde çözüm arayışlarına girdik bile. Arkadaşlarım da kaynak ve yol gösteriyor. Keçi sütünden peynir, zaten alırdım, bir parça daha iyi olabilecek bir yoğurt, kendi beslediği ineklerden günlük süt getiren bir kadın tel-i, tavuk, filtre arayışı, öneriler...

Michael Jackson'ın "Scream" klibi vardı bir zamanlar, Janet Jackson ile, fırlatırlar, bağırırlar, işte bu ara öyle bir ruh halindeyim. Bağırmak ve tabak kırmak istiyorum.

İşte böyle halim pek yaman iken, "kızzlaaarrr" ile buluştum bugün. Kızım da babasıyla Bebek Park'a gitti. Yani Nehir Türkçe konuşan çocukların arasında ilk kez girerken, ben de bütün bir yıl beni, bizi ayakta tutan arkadaşlarımla buluştum.

Anne kız "mutlu" döndük. Nehir "Denizin yanında niye park var" demiş. Ah güzel kızım dünyanın en güzel parkı da o yüzden! "Yok böle bişi" cinsinden!

Ben salata yerken, Hande tatlıma karışırken, her bir arkadaşıma sarıldım, hasretle sevgiyle, onlar bilmiyor minnetle.

Lütfen eski neşeme, TR sevgime kavuşayım. Dert etmeyeyim şartları bu kadar, elimden geleni yapayım, gelmeyen için yorulmayayım. Akışa bırakayım kendimi. Şükredeyim sadece bugüne geldiğimiz, ve kavuştuğumuz, kızımız sağlıklı ve mutlu olduğu için. Evet, masada neşeli yemek yerken Nehir "Anne Whole Foods"a gidelim diyor, Leyla gülerek, "Burada Makro var" diye düzeltiyor. Ve Nehir'in peşinde koşmasından sıkılıp, "Anneee, durumumu anlamıyorsun, ben de ben de diyen biri sürekli" diye serzenişte bulunuyor.

"Benim hala umudum var, İsyan etsem de istediğim kadar".

Her şey bir yana, Nehir'im sağlıklı ve mutlu!

8 comments:

  1. ülkemiz için , gelişmekte olan , tabiri bile iyimser kalıyor değil mi ?
    neyse önemli olan son cümle , ailenizin biraraya gelmesi .

    ReplyDelete
  2. Zeynep'ciğim,

    Seni görmek çok güzeldi :))) Lakin sanal alışkanlığımızdan kolay kolay vazgeçemeyeceğiz galiba, bak hala gecenin bir yarısında blogda takipteyim, galiba dönmüş olduğunuza da hala alışamadım, ben alışamadıysam sizin bir haftada "dönüş" ve "ıstanbul"a alışmış olmanız pek olası değil bence.

    Park olarak pek bir küçük olsa da yaşanmışlar, boğazın enfesliği, demleme çay ve dostluklar bebek parkı hep özel ve güzel kılmıştır ama haftasonları kendilerini burjuva sanan (keşke olsalar bari), koruma eşliğinde parka köpek ve/veya çocuk getirip fotograflarını çektiren cahil sonradan görmeler kapladığı için kızgınım/küskünüm artık Bebek parka. Çocukluğumun, genç kızlığımın Istanbul'unu çok ama çok özlüyorum. Yazdığın gibi isyan ve kızgınlık dolsa da içim, biliyorum ki Istanbul'suz yaşamam da mümkün değil.

    "insanın anadilini konuştuğu yerde yaşaması gibisi yoktur" demişti bir arkadaşım, dil olarak tüm değerlerini düşünürsen aslında çok doğru bir cümle. Istanbul'un, genellersek Türkiye'nin her geçen gün daha da "cahil ve görgüsüz" hale gelmesi umutlarımı kaybettirse de, trafikten bitsem de, kirlilik (her anlamda) üstüme çökse de... o boğaz kenarında akan suya, geçen vapurlara boş boş bakıp simit çay ve beyaz peynirli kahvaltımı yaparken bir de sözcüklerin bile arkasındaki anlamları bilen dostlarımın yanımda olması herşeye bedel geliyor, galiba ben Istanbul'da yaşlanıp gene o boğaz kenarında boş boş denize bakarken ölmek istiyorum... Hayatımın hiçbir yerinde böyle çelişki yok "yaşarken nefret et ama vazgeçmeme" durumundayım yani.

    Gıda konusu karmakarışık ama inan sadece türkiye'de değil heryerde karışık bence. Bu MNC ve onların lobbycilik faaliyetlerinin olduğu her yerde herşey kirleniyor. İnsan mutasyona uğrayıp bu gıdalardan etkilenmez hale gelecek herhalde, böylece evrim devam edecek yokda dinazorların sonu bekliyor bizi. Ama eminim sen en iyi ve en sağlıklısını bulmayı/yapmayı becerirsin. Arada ben de sizlerden öğreniyorum ama ne kadar uygulayabilirim, ondan pek emin değilim :)

    "İki satır birşeyler yazayım, Zeynep'i güldüreyim" derken olana bak! Seni gözlerimle görüp, dokunduğum günün gecesinde uzun süredir yazmadığım kadar yazdım, üstelik de gülümseme işaretlerine rağmen yazdığım/olmadığım kadar ciddi içerik ve mesaj taşıdı "baş yorumcu" edasıyla. Anlayacağın kafam karışmış. Bence seni birkaç sefer daha görmeye ihtiyacım var, geldiğine inanmak için.

    Bu durumdan anladığım "normal"e dönmek o kadar da kısa sürede ve kolay olan birşey değilmiş. Galiba "normal" olmak biraz zaman geçtikçe yaşadığımız algı hatalarının bir toplamı, biraz da boşvermişliğin dayanılmaz hafifliği.

    Bu son cümleden sonra "yatma ve susma" zamanımın gelip geçtiğini anladım.... ama silmeye de kıyamadım sonra birgün tekrar beraber okuyup, "güleriz" diye.

    Seni tekrar görmek gerçekten çok güzeldi ama beklemediğim kadar da şaşırtıcı oldu.... bir yıldır bu günü hayal etmiş olmanın da etkisi olsa gerek :) Üstelik sanki daha bir hafta önce berabermişiz de, bugün beraber kahve içip yüzüklere bakıp, ekmek alıp (arada rögar ve baca temizliği telefonlarını da unutmamak lazım!)görüşürüz demek.... Aslında ne güzel bir duygu, sanki zaman ve mesafeden bağımsız "kaldığın yerden devam etmek" ama gene de hala şaşkınımmmm

    Öpücükler, sevgiler
    Ayda (yeni sanal sapığın)

    ReplyDelete
  3. Bende 1.5 ay once Turkiye'ye gelmistim 1 ayligina, akademik pozisyon bakmak icin. Mecburen. Cunku buradaki isimi kaybettim. 10 senedir Amerika'dayim. Bir turlu alisamadim. Ama Turkiye'ye donmek sandigimdan cok cok ama cok daha zor olacak gibi. Hakikaten temel ihtiyaclar bile luks Turkiye'de. Kartal'dan Ortakoy'e gitmek iyi trafikte 2.5 saat, ama genellikle 3 saatin ustunde suruyor. Hayat (ve para) yollarda geciyor. Hersey cok pahali. Insanlar umutsuz.

    Bir ay gecirdim Turkiye'de. Surekli kalbimi sikistiriyorlardi sanki. Agir bir depresyon hali. Gittigim her is gorusmesinden sonra daha da artan sekilde. Birileri uc kurus maasa kapmis koltuklari ve yapismislar o koltuklara. Maaslar acaip dusuk. Benim burada kazandigimin 7de biri. Nasil geciniyor acaba insanlar bu maasa, ya da yasama isteklerini nasil ayakta tutuyorlar acaba diye dusunuyorum surekli. Buna ragmen birileri siki siki yapismis koltuklara. O 3 kurusluk pozisyonlari bile elde etmek zor.

    Cok zor bir memleket. Nasil alisacagim bilmiyorum. Hic bi seyinden zevk almiyorum artik.

    Daha umutlu ve mutlu tonu olan bir mesaj yazmak isterdim. Ama icimden gecenler boyle maalesef. 10 senedir ara ara sikayet ediyordum Amerikadan. Aslinda Turkiye'ye donmek istemedigimi, donmek zorunda kaldigimda anladim.

    Yine de belki sizin alismaniz benden daha hizli olur, diyerekten pozitif bir sey soylemis olayim.

    Iyi bakin kendinize.

    ReplyDelete
  4. Zeynep'cim,

    Sanal olarak hep birlikteydik ama seni aramizda bir koltuga oturtup, gercek anlamda "evine hosgeldin!!" demek uzun zamandir hayalimizdi ve bence de, Ayda'cigin dedigi gibi, cok cok guzeldi.

    Houston'da her cekmeceden, her dolap kapaginin arkasindan birseyler cikartip birlikte onlara bavullarda yer bulmaya calisirken bunu ifade edecek firsat bulamamis olabilirim ama Zeynep'cim, seninle cok gurur duyuyorum! Oraya vardigimda seni nasil bir psikolojide bulacagimi tam da bilemezken, kizini yeniden dunyaya getirmis olmanin bitkinligi ama onu saglikli tutmak konusunda inanilmaz kararli ve guclu bir anne ile karsilasmak nedense beni hic sasirtmadi, "iste" dedim "benim tanidigim Zeynep bu" ... Onca mudahaleye ragmen Nehir'cigin bu kadar mutlu olmasi da sizin basariniz, belli ki desteginizden hic suphe etmemis. Nergis gorse Nehir'i, bir uzman olarak ayni seyi soyleyecektir.

    Canim arkadasim sizi burada cok farkli bir mucadele bekliyor; anlattiklarinin bir kismi organize olup halledilebilecek konularken, bir kismi maalesef Turkiye gercegi ve canimizi sIkmayi hic birakmayacaklar ... sizin en dogru kararlari verip, aileniz icin en iyisini yapacaginizdan hic suphem yok; yeter ki moraliniz yuksek olsun ve o enerjiyi Nehir'e aktarin; saglikli ve mutlu olsun hayatboyu insallah.

    Ne zaman ihtiyac olursa artik 15 dakika mesafedeyim ...

    Sizi cok seviyorum, tekrar hosgeldiniz !!

    ReplyDelete
  5. hoş geldiniz, sağlıklı mutlu günlere...

    ReplyDelete
  6. organik alışverişle ilgili bu siteye : http://egesebzeleri.com/ciftlige_giris.html bakabilir, burada http://asliberry.blogspot.com/2009/10/ege-sebzeleri.html yazılmış bir yorumu da okuyabilirsiniz.

    ReplyDelete
  7. Merhaba,
    Bir blogum olmasa da sessiz sedasız hazirandan beri takip ediyorum Nehir'i ve sizi o hiç ses vermeyenlerdenim ben de

    Nehir sağlıklı ve mutlu bu sizi hiç tanımayan beni de mutlu ediyor umarım da hep sağlıklı ve mutlu olacak

    Bu kadar bilinçli ilgili ve güçlü insanlar da varmış umarım her şey hep gönlünüzce olur

    Burcu

    ReplyDelete
  8. http://fizy.com/s/14yrpe - remember this song ;)

    Well open up your mind and see like me
    Open up your plans and you're free
    Look into your heart and you'll find love love love love

    Listen to the music of the moment people, dance and sing
    We're just " one big family "
    And it's our God-forsaken right to be loved loved loved loved loved

    So I won't hesitate no more, no more
    It cannot wait, I'm sure
    There's no need to complicate, our time is short
    This is our fate, I'm yours

    ReplyDelete