Sunday, December 4, 2011

Leyla

Ne zamandır yazmadım, yine.

Sayfayı açıp, "posting" e basmak bile zor geliyor. Mesafe koymak iyi geliyor.

Meşgul tutuyorum kendimi. İstanbul meşgul tutuyor beni.

Bir iki haftadır iyiyim, ama öncesinde sık sık başım ağrıyordu. Bakıyorum, en küçük streste başım ağrımaya başlıyor. Önceleri anlamadım, sonra anlayınca, ilaç almak yerine rahatlamaya, temiz hava almaya çalışır oldum. Bugünlerde iyiyim, sanki hava, rüzgarlanınca, daha temiz buralarda, o da işe yarıyor.

Biraz hafiflettiğim sporu yine eski tempoya çıkarmak da iyi geldi.

Ne kadar zor, İstanbul'da dengeyi bulmak. Sabahları, işe erken gitmek mi yoksa önce spor mu yapmak ikilemi yaşıyorum sürekli. Bir süre işi tercih ettim ama baktım olmuyor. Çünkü bedenimin sağlığı, zihnime ve ruhuma iyi geliyor. Ormana da gider oldum, yine. Havalar hala çok iyi, yağmursuz. Koşarken, nefes alışım hızlanmışken, oksijen soluyor olmak iyi geliyor.

Dün iki TED konuşması izledim, dinledim. Biri, "do not regret regret" başlıklı idi. Batıda nasıl pişmanlık duymamak üzere proglamdığımızı, oysa pişman olmanın da doğal olduğu, belki de gerekli olduğu ile ilgiliydi. Diğeri ise Alain de Botton un eski bir konuşması. O da iyiydi... Başarısızlık üzerine. Şurası çok hoşuma gitti, dile merakımdan herhalde. Nasıl, eskiden başarısızlara, "unfortunate" (şanssız) derken, şimdilerde, "loser" (kaybeden) dediğimizi söyledi. İş hayatındaki başarıyı, kendi yaptığımız bir şey olarak algılarken, aynı anda başarısızlığa da sahip çıktığımız, kişiselleştirdiğimizi anlattı... İyi anlatamadım, bkz konuşma veya kitap!

Bugün yazmak istemem, Leyla ile ilgili. Kızıma bir not düşmeyi istiyorum. Leyla ile ilgili, bu yıl, geçtiğimiz ay, veli görüşmesinden beri şunu hissediyorum. Büyümüş ve kendi yolunu çizebilecek hale gelmiş gibi geliyor bana. Bu beni çok rahatlattı. Bana bir şey olursa, ne yapar diye bir endişem kalmadı. Her şeyi yapacak. Umuyorum. Talihi de açık olsun. Hayatta sevdiği bir amacı olsun yeter...Bunu bulmanı dilerim kızım senin için!

Birlikte sinemaya gittik. "Hugo". İkimiz de çok sevdik. Martin Scorsese çocuklara sinemayı anlatmış, bir sahnede görününce kendisi de, "Aaa, bak bu adam işte yönetmen" dedim. Her şeyiyle tam da Leyla'nın yaşına uygundu. Sonunda baktm, Johny Depp yapımcı, hiç şaşırmadım.

Çıkışta, yemek yerken, laf lafi açtı, beni üç kelime ile tanımla dedi. "Olgun, meraklı, enerjik" dedim. O ise beni şöyle tanımladı..."Stresli, güçlü, anlayışlı"... Evet. Ne diyeyim, haklı. Stresliyim. "Hayat yorgunu", ama bu lafıyla bile bana bir kahkaha attırdı.

Leyla'cım büyümeni izlemeyi çok istiyorum.

8 comments:

  1. İnşallah Lela2nın çooook güzel ve sağlıklı günlerini yaşayacaksınız. Bizler bile onunla her zaman gurur duyacağız eminim;çünkü O, çok güçlü.(maaşallah);-)
    Özlemiştik sizi.
    sevgilerimle,

    ReplyDelete
  2. Her şeyin daha da güzele gideceği günler çok yakın olsun , hepimiz için...

    ReplyDelete
  3. özledik sizi ...

    hülya

    ReplyDelete
  4. "Yaşamımız boyunca, hiç pişmanlık duymayan, duymadıklarını ifade eden insanları görünürde kınar, ama içten içe özeniriz; çünkü hayatımız pişmanlıklarla doludur. Geçmiş nefeslerimizin büyük bir kısmı, artık geri dönülüp değiştirilemeyecek anlarla kaplıdır. Bir şans daha olsa başka türlü kararlar alacağınızı, başka türlü davranacağınızı düşünürsünüz; yani bu pişmanlıkları hep yanınızda taşırsınız.

    Almayıp sonradan pişman olduğunuz bir elbise, sizin elbiselere bakışınızı değiştirir, giyim zevkinizi belirler; sert davranarak pişman olduğunuz bir kimseye dair pişmanlık, sizin hoşgörünüzü şekillendirir, hatta gerektiği halde sert davranmamanıza ait pişmanlığınız, sizin ödün vermezliğinizin, prensiplerinizin yeni bir kilometre taşı olacaktır. Tüm pişmanlıklar, aslında sizi oluşturur.

    Hiçbir şeyden pişman olmadıklarını söyleyenlere inanmayın, çünkü yalancıdırlar; eğer doğruyu söylüyorlarsa ve inanacaksanız, onlardan kaçının, çünkü kişiliksizdirler. Kişiliği oluşturan, yaşantıları yaprak yaprak üstüste yığarak bir dağa çeviren pişmanlıklardır. Hiçbir şeyden pişman olmamış birisi henüz yaşamamıştır; gerçek anlamda yaşamıyordur. Yolun sonunda, tüm yaşamınızda didindiğiniz, üzüldüğünüz, önem verdiğiniz şeylerin belki önemsizliğini, belki kendinizin de sandığınız kadar mühim olmadığınızı anlarsınız; bu da size dürüstlüğü sunar, dürüstçe kusurlu, eksik bir insan olduğunuzu anlayabilirsiniz.
    Pişman olun, pişmanlık duyun..."

    ReplyDelete
  5. Leyla ne seker! Tum sanssizliklardan uzak bir hayat dilerim ona. Sevgiler.

    ReplyDelete
  6. Zeynep'ciğim yeniden yazılarını okumak çok güzel. Lütfen daha sık yaz. Gerçekten insanın içine işleyen bir yazışın var. Okula ve bu sefer bizim eve bekliyoruz sizleri en kısa zamanda. Çok çok öpüyorum. Selamlar
    ece Kumkale

    ReplyDelete
  7. mutlu ve sağlıklı yıllar diliyorum hepinize

    ReplyDelete
  8. 2012 SIZE HUZUR GETİRSİN, DAYANMA GÜCÜ GETİRSİN, VE MUTLULUK GETİRSİN ZEYNEP HANIM.

    SEVGİLER
    HÜLYA

    ReplyDelete