Thursday, April 14, 2011

Mutluluk

Yazmıştım. Okuduğum kitabı. "Stumbling on Happiness".

Dün o kitabın yazarı, burada bir seminer verdi. Mahmut, İpek, ben gittik.

Bence en şanslımız İpek'ti. İş işten geçmeden "expose" oldu.

Aslında konuşmasının tamamı kitaptı. Yani ben acaba yeni bir şey söyler mi diyordum ama yeni yaptığı bir çalışma dışında, ki o da New York Times'da çıkmış ve okumuştum, yeni bir şey yoktu.

İlginç değil mi, yine de, o kitapla başladı yolculuğum, o kitapla sona geliyorum, Ithaca'nın.

Yine düşündüm, dinlerken.

Bu sabah Carole'a da döküldüm taşlarımı.

Evet, bir daha Nehir'le olduğumuz mutlu anlardaki gibi yüzdeyüz mutlu olamayacağım. Olamayacağız. Bunu hala kabullenmekte zorlanıyorum, ama yapacak bir şey yok. Oldu bir kere. Bu boşluk, yeri doldurulan bir boşluk değil. Hayattaki, araştırmalara göre, en acı deneyim.

"Ama ona sahiptiniz", "Onun hayata gelişinde bir amaç vardı", "Şimdi olduğu yerde mutlu" gibi cümleler, beni tatmin etmiyor söyleyeyim. Yok böyle bir şey. Nehir'in hikayesi bizden başka herkes için dersler içermiş olabilir, ve evet hepinizin hayata bakışı değişmiş olabilir ama ben yalnızca çok sevdiğim çocuğumu kaybettim. Ve bunun bir "üst" anlamı, "ders"i yok benim için.

"Sevgi sonsuz" diyen ben bile...

Ben, biz kaybettik. Kızımızı, evladımızı, kardeşimizi. Bunun telafisi veya iyileşmesi yok. Sadece başaçıkmak mümkün. Hayatta kalmak ve devam etmek mümkün. Ama daha çok bir şey beklemek, o mümkün değil işte.

İşte, size de döküldüm.

Bir yandan da, beni ayakta tutanı buldum. "Eylem". Yani durmamak.

Zaten Gilbert'ın araştırmaları da şunu gösteriyor ki, "an"da olduğumuz, başka bir şey düşünmediğimiz eylemler bizi "mutlu" ediyor. Bunlar ağırlık sırasıyla: Seks, egzersiz, dua etmek.

Boşuna "make love not war" dememişler. Anlaşılan herkes daha çok yapsa gerçekten de dünyaya huzur gelebilir.

Beni eylülden beri ayakta tutan, egzersiz oldu. Şimdi buna kütüphane eklendi. Çünkü kütüphanede de odaklanıyorum.

Dua etmek de anlaşılır bir iş, çünkü nasıl olursa olsun, meditasyon, namaz, kilise, sinegog... o da "an" yaratıyor.

Leyla'cım, çocuk haliyle en şanslı. Çünkü çocuklar zaten anda. "Geceleri yatmadan önce, geçmişi düşünmeyi seviyorum" diyor. Hepimiz gibi. Ama şunu ekledi: "Eğer hoşuma gitmeyen bir şey aklıma gelirse, değiştiriyorum"... O da böyle başaçıkıyor demek.

Ben şimdi öğle arası koşmaya gidiyorum! Aralıklı 6 dakika! Emin olun kulağa kolay geliyor, ama biz, sondaki iki kadın geçen salı, 3 dakika koştuktan sonra, birbirimize dönüp, "high five" yaptık! Gülünüz! Ama döndüğümde Belgrad Ormanında ben güleceğim!!! Kızlar, Teyzeler!!!


10 comments:

  1. seni seviyorum zeynep abla ve sahipleniyorum..tanıdığım, dokunduğum dertleştiğim biri gibi..
    kendini ifade etmeni seviyorum..
    başlığın mutluluk olmasını da sevdim.
    içini dökmeni de seviyorum..
    seviyorum işte !!

    ReplyDelete
  2. Mutluluk başlığını görünce bende çok sevindim :)
    Mutlu olmaya çabalamanızda çok güzel...
    Nehir'in boşluğu hiç dolmayacak ama zamanla boşluğun verdiği acının azalacağını düşünüyorum.
    Allah sabırlar versin size, eşinize ve Leyla'ya

    ReplyDelete
  3. Kos Zeynep...
    Hic durma, bir anini bile bos gecirme. Kos, kitap oku, orgu or, ders calis, resim yap ama surekli mesgul ol...
    Ne hissettigini, ne yasadigini anlamama imkan yok sen ne kadar anlatsan da.. Senin gibi hissedemem. Yasadiklarini, hissettiklerini hayal bile edemem. Sen cocugunu kaybettin, biz senin yasadiklarindan kendi cocugumuza daha slki sarilmayi ogrendik. Iki evladini kaybeden (birini 1 haftalikken, ikiz dogum komplikasyonundan, digerini 50 yasindayken 6ay icerisinde kanserden kaybetti) anneannem der ki "acisi ve boslugu asla azalmiyor, ama alisiyorsun aciya da bosluga da. Hayat bu ve devam ediyor, boyle benciliz.." Umarim hakli cikar.
    O hakli cikana kadar kos! Belgrad Ormani sizi bekliyor!! :D
    Melis

    ReplyDelete
  4. Blog engellenmişti sayfa açılınca sizi görür gibi oldum iyi olduğunuzu bilmek sevindiriyor özledik çok Canım katılıyorum söylediklerine Allah acı yaşatmasın kimseye zamanla acıların biter sözüne hiç katılmıyorum acının bittiği an unutmak demek mümkün mü bu? doğru olan zihninde kalbinde yaşatmak zor olsa da yüzünüzden gülümseme olmasın...

    ReplyDelete
  5. Zeynepciğim,

    Koşu, araştırma, vakıf, proje, adına ne dersen de... Ne lazımsa o...

    Haklısın, başetmeyi, alışmayı öğreniyorsunuz. Hepimiz biliyoruz hissetiklerinizi yaşadıklarınızı ancak tahmin edebileceğimizi... Sözlerin anlamını yitirdiğini çoğu kez...

    Ve evet "an"a odaklanmak hepimiz için mutluluk kaynağı... Öyleyse, koşmaya devam, ister Belgradda, ister yeni projeler yaratıp onların peşinde...

    Bu sabah saat 0630 da yürüme bandının (dikkat! koşu bandı değil) üzerindeydim. Benim için bir eziyet olduğunu itiraf ediyorum! Ama bu ara katıldığım birkaç seminerden etkilenerek (Birşeyin alışkanlık haline gelmesi 21 gün sürüyormuş ve bir şeyde iyi olmak için ısrarla tekrar etmek-namı diğer öz disiplin-ispatlanmış tek yöntemmiş, yeteneğin başarıda bir etken olduğu ıspatlanamamış!) öz disiplinimi zorlamak pahasına 21 sabah o bandın üzerine çıkmaya karar verdim. 20 günüm daha var :)

    Sizi seviyoruz!
    Yesim

    ReplyDelete
  6. Leyla'nın "değiştiriyorum" demesine bayıldım :) Tıpkı televizyon kanalı gibi; beğenmedin mi? değiştir gitsin... Ah, keşke hayatla başa çıkmak herkes için bu kadar kolay olsaydı!

    ReplyDelete
  7. Nehir'in, cennetteki çocuk bayramını kutlarım :) 23 Nisan'ın kutlu olsun Nehircim.. Aklımdasın (her zaman)

    Esin

    ReplyDelete
  8. size katılıyorum zeynep hanım, hiçbirşey eskisi gibi olmuyor,gözlerinizdeki hüznü hiçbirşey silemiyor,
    boşlukları dolmuyor,dolmayacak.
    onlarsız yaşamayı öğreniyoruz,bunun için iş,arkadaşlar,aktiviteler birer araç,kolaylaştırıyorlar hayatımızı.
    hayattaki en acı deneyimi yaşadık bence de , bunun ötesi yok.
    zaman bize belki yeni umutlarla ,yeni kapılar açarak bir parça yardımcı olacak yeniden tutunmamız için hayata ,ama yaralar hep taze.

    sevgiyle kalın
    arzu özişbakan

    ReplyDelete
  9. ben de sizi seviyorum. ayrica kimseye duymadigim kadar cok saygi da duyuyorum.. her seferinde "nehir bana hayatimin dersini verdi" derken, sizin yasadiginiz acidan utaniyordum aslinda.. simdi sizin agzinizdan duymak biraz daha acittiysa da icimi, sanirim hala yazdiklarinizi okuyup, hepsinde size kendimi daha yakin hissedip, her iki gunde bir nehir'i dusunuyor olmam, acinizi paylasmayi ne cok istedigimi size gosterir. keske ama keske paylasarak azalan birsey olsaydi aciniz, baska hersey gibi..
    bu arada beni de butun sikintilarimdan kosmak kurtarir.. oyle cok spor insani degilim aslinda, aylarca kosmadigim olur.. ama ne zaman icim daralsa icimden son derece guclu bir sekilde kosmak gelir. biryerden kacip gitmeyi istemek gibi. her seferinde de ise yarar.. tabii giden kaloriler de cabasi :) guzellikler gonderiyorum buradan hepinize.. kucaklar, leylaya ve size.

    ReplyDelete
  10. Leyla'dan öğreneceğim çok şey var. Geçmiş yaşanmışlıkları başa sarıp sarıp, gelecekle birleştirip yaşamadığım acıları yaşatmakta yok üstüme. Vakit ile nakdi ilk birarada bulduğumda bir profesyonelden yardım alacağım. Leyla'yı örnek almak lazım hep.

    Epeydir bakamamıştım, demek dönmeye karar verdiniz, ne güzel :)

    Diğer teselliler, bazılarında çok işe yarıyor, benim için de ne yazık ki çok anlamsızlar. Ama zamanın faydası çok, yılların olumlu etkisi sanki logaritmik artıyor acının üzerinde.

    ReplyDelete