Monday, October 4, 2010

Nehir'im

Haftasonu hava çok güzeldi. Güneşli. Ithaca'da "elma festivali" vardi. Biz de bu bahaneyle, dışarıda zaman geçirdik. Bol bol yemek "stand"i arasında, müzik grupları, sokak göstericileri de vardı.

Cumartesi günü üniversite öğrencilerinden oluşmuş, erkek bir acapella grubunun mini konseri çok ama çok hoşuma gitti. Çünkü Ken Robinson'un sözünü ettiği tek tip, tek yol gençlerin arasından farklılaşabilmiş, ve okul dışı etkinliği neredeyse profesyonelleştirmiş olan gençleri gıptayla izledim. Hem de aralarında "inek" stereotip'ine uygun olanları da görünce. Bugünlerde "nerd" kelimesini "sıkıcı" olmakla bağdaştıran Leyla'nın kulağına fısıldadım, "Bak, sana "nerd" tipli ama hiç de sıkıcı olmayan bir genç". Bir de tabi, benim dinlemiş olduğum acapella gruplarından farklı, pop, rock söylüyorlardı, ve karşılarında "çığlık" atan muhtemelen okul arkadaşları kızlar vardı. Çok eğlenceliydi velhasıl, her şeyiyle. Ha bir de hala söyledikleri parçalardan en azından bir ikisine eşlik edebiliyor olduğum için de kendimden hoşnut kaldım. LiterockIthaca 93.7 sayesinde. Bu ara sürekli dinliyorum.

Babişko gitmiş olduğu toplantıdan dönünce, bir de süpriz başbaşa yemeğe çıktık. Sevgili komşumuzun kızı, Leyla'nın "buddy"si, Jo, gelip, biz "Elma festivaline" gidiyoruz, gelir misiniz deyince, "Önce, hay Allah biz yeni geldik" dedim, ama Leyla Jo ile olmak için gözümün içine bakıyordu, sonra Carol ile konuşunca, "Aaa, bizimle gelsin, siz de karı koca yemeğe çıkın, dönüşte Leyla'yı alırsınız" programına dönüştü... Yani herkes için güzel bir akşam oldu. İstanbul'da yapamadığımız komşuluğu burada yapıyoruz. Unutmuşum. Çocukken halbuki, çok yapardık. Kah soğan ister, kah domates, okul çıkışı bir komşunun evine giderdik...Özlemişim.

Pazar günü hava yine güzel olunca, yine gittik. Bu kez üçümüz. Leyla biraz söylendi, "Evde kalsaydık, her gün bir yere çıkmasak" diye. Biz de "Havalar güzelken dışarıda olalım, sonra evde olacağımız günler çok olacak" diye çekiştirdik Leyla'yı. Yani "İstersen evde kalabilirsin" i satın almadı.

Tabi, sıkça olan bir şekilde, sonrasında en çok Leyla eğlendi. Gittiğimizde çok iyi bir sokak sihirbazına rastladık. Gerçekten de basit ve bir o kadar da şaşırtan numaralar yaptı. En güzeli, Mahmut'tan aldığı 20 dolar üzerine yarım saat espri üzerine espri yapıp, "Nasıl kazıkladım turisti, Mahmuuss" diyerek, sonunda bir limonun içinden çıkarmasıydı banknotu, ıslak ve ekşi. Çok komik bir adamdı.

Sihirbazı izledikten sonra yürürken ise bir anda Tarkan'ın sesi geldi. "Yakalarsam"...Haydaa. Şuna ne demeli. Ithaca'nın orta yerinde Tarkan eşliğinde göbek dansı! Göbek dansı kursuna giden amatör kadınlar gösteri yapıyorlardı. Bir yaşıma daha gireli çok olmadı ama yine de girdim.

Sonra da sihirbaz kadar şaşırtıcı değil ama zaten yaşça ona göre daha genç başka biri "joggling" yaptı. En son numarası, yanan lobutlarla idi. O arada ise bizim gibi buraya gelmiş bir Türk çift ve 10 yaşlarındaki kızlarıyla tanıştık. Telefon ile görüşmüştük ama dün kısa da olsa görüştük. Burada bile birbirimizi bulmuş olduk.

Güzel bir haftasonu idi...değişik. Anı yaşatan.

Henüz Nehir de olsaydı düşüncesinden kurtulamıyorum. Cumartesi günkü gençleri dinlerken özellikle. Çok seveceğinden emindim. Ya da joggler...muhtemelen göbek dansçıları.

Bugün Nehir'i kaybedeli bir ay oldu. Zaman hem geçti hem hiç geçmedi.

Not: Sevgili Axius. Yüzde yüz katılıyorum yazdığınıza, merak etmeyin ben de kendime bol bol telkin yapıyorum.

12 comments:

  1. Zeynep Hanım, bugün işe gelir gelmez blogunuza baktım. Sizden haber alabilmek çok güzel. Yaşamın devam ettiğini görmek çok güzel. Hele ki notta adımı görünce nasıl desem, bir sevindirik oldum. Yazdıklarınıza gelince, kim olsa isterdi Nehir'ciğin de orada olmasını.Ah güzel kızım benim...İnanın ben bile (ki sizi sadece blogunuzdan tanıyorum) Nehir'ciğin eski resimlerine bakıyorum...Güzel, melek yavru...Hadi şimdi buğulanan gözlerinizi bir silin, yüzünüze hafif bir tebessüm gelsin ve gidin güzel kokulu diğer meleğinizi benim yerime öpün,sıkıca sarılın. Hem de en kocamanından.

    ReplyDelete
  2. 1 ay oldu gerçekten de... Zaman hakikatten hem geçiyor hem de dondu kaldı bir yerlerde.. Nehir olsaydı'ya takıldım ben.. Nehir olsaydı keşke..

    ReplyDelete
  3. Dün gece Nehir'i olmasa da, içinde varlığını hissettiğim bir rüya gördüm. Bir çocuk yatağının üstünde kat kat kıyafetler. ve bir pijama: üstünde "Tinkıl Tinkıl litıl staa" yazıyordu (Twinkle Twinkle değil). Ve Nehir'e ait olduklarının farkındaydım. Ve Nehir'in gelmiyor oluşu canımı sıkıyordu. Nedenini tam bilmiyordum ama yoktu etrafta ve sanki birileri, artık gelmeyecek diyordu.

    Uyandım.
    Hala toparlanamadım...

    ReplyDelete
  4. 3 ay 6 ay, 1 yıl, 5 yıl derken...
    tıpkı büyütürkenki gibi zeynep hanım. hani ah bir 40'ı çıksa, ah 3 aylık olsa, ah 6 aylık olsa, 1 yaşına gelse.......
    güçlü yüreğiniz hep daha da güçlenecek

    ReplyDelete
  5. Bugun ofise girerken isten ayrilan (kendi istekleriyle) birkac kisi bize ve sirkete veda etmek icin balon dagitiyorlardi. Sabah sabah guzel bir surpriz oldu. Ben pembe olanlardan istedim. Simdi masamin basinda sahane bir pembe balon bana arkadaslik ediyor. Ve ogle yemeginden sonra Nehir'e arkadaslik etmek uzere gokyuzune dogru yola cikacak...

    Evet belki cumartesi gunku eglenceyi gorse cok severdi Nehir ama bakarsiniz bunu da sever degil mi?

    Sevgiler

    ReplyDelete
  6. Zeynep'cim merhaba. sadece seni, Mahmut'u ve Leyla'yi dusundugumuzu soylemek icin yaziyorum. Hepinize sevgiler, gokce baser.

    ReplyDelete
  7. Sevgili Zeynebim bu ara hayat ve ozellikli de is iliskileri bana cok zor geliyor. Sonra senin bize ogrettiklerini dusunup hepsini cope atiyorum. Hepsininslinda bos detaylar oldugunu anlayip hayatin kendisine tutunuyorum. Sagol arkadasim. Pelin-ertun-isik

    ReplyDelete
  8. sevgili zeynep hanım,

    blogunuzu ilk okumaya başladığımda (nisan-mayıs olmalı), sizi de ancak bu sanal ortamdan tanıdığım için, acaba gerçek misiniz diye düşünmüştüm.

    yanlış anlamayın lütfen ama ilkin "belki de, çocukları bu kadar ağır bir hastalık geçiren ailelere örnek/rehber/öğretici olacak bir projedir bu" diye bile düşündüm...
    (şimdi bakınca: sadece onlara mı! diyesim var)

    çabuk anladım öyle olmadığını, "ah" diye başlık attığınız yazının "ah"ını yüreğimin en derininde taşıdım günlerce...

    sizi teselli edecek sözleri bilmiyorum.
    öyle bir söz var mı, onu da bilmiyorum.

    ama yaşam şimdi, sonra değil, geçmişte değil.

    sizin bunu çok iyi bildiğinizi, bu blogu okuyarak biliyorum.

    şimdi ağlamak, nehir'i özlemek, gülmek ve her zamanki gibi, nefes alıp-vermek zamanı.
    nehir'i tanıyanların, onun için pembe balon uçurması zamanı...

    sonbahar tam da. hava bir güneşli, bir yağmurlu. mis gibi yağmur kokusu, sonra çıkıveren güneş... bize sevdiklerimizi ve yaşamın döngüsünü hatırlatıyor.

    sonra başka şeylerin zamanı olacak, hep nehir'le birlikte, mutlaka.

    dostlukla, sevgiyle.

    zeynep

    ReplyDelete
  9. bugun part time calismak icin dilekcemi verdim. Corporate dunyadaki tum engelleri karsima almaya hazirim. Halbuki onceki gun patronum "yapma, etme, buyuk firsatlar kacirirsin" icerikli mesajlar vermisti. Zeynep belki de sizin sayenizde, Nehir'den ogrendiklerim sayesinde hayatim yeni bir sekil alacak. Haberdar edecegim..

    Bu esnada Nehir'i dusunmedigim gun gecmiyor. Her ne kadar yasiniz buyukse de, belki bu size bir parca nese verir diye soyluyorum.. Nehir hepimizde yasiyor.

    Umarim hersey bir sekilde yolundadir..

    Sevgiler.. Hepinize cok icten kucaklar...

    ReplyDelete
  10. Güzel hayat, gitmiş olsa bile Nehirciğiniz, birtanecik Leylâcığınız, eşiniz ve güzel yüreğiniz için, acısıyla tatlısıyla, isyanıyla gözyaşıyla, şükredilesi hayat.. Kalbim sizinle.

    ReplyDelete
  11. Sevgili UZAK,
    Ne iyi yapmışsınız... Ben de işimden ayrılmadann TSKlarla nasıl çalışabilirim diye düşünmeye başlar başlamaz önümde kapılar açılmaya başladı... Henüz detaylar net değil ama yeni bir yola adım atmakta olduğumu hissediyorum ben de... Size tutkuyla yol alacağınız yeni bir serüven diliyorum.

    Çarşamba günü Cerrahpaşa Çocuk Sağlığı Vakfının toplantısına gittim. Üyelerinden bir Prf. liseden sınıf arkadaşım, sınıfa çağrıda bulunmuştu, hemen bütün işlerimi organize edip gittim. Nehir'in ilk tanısını koyan Prf. Dr Barbaros Ilıkkan ile de tanışma fırsatı buldum. Hastanenin şartlarını iyileştirmek için maddi,ayni ve gönüllü iş gücü her türlü yardıma ihtiyaçları var... Biraz daha net projeler oluştuğunda bilgi vereceğim...

    Ne bileyim, tesadüf var mı acaba diye düşünmeden edemedim, herşeyin zamanlamasını düşününce...

    Sevgili Zeynep,
    Sesin çıkmayınca biraz endişeleniyorum ama anlıyorum da...

    Yine aklımız, kalbimiz, dualarımız sizinle, söylemek istedim...

    Sevgilerimle...
    Yesim

    ReplyDelete
  12. Merhaba Zeynep Hanım...
    Bugün çok düşündüm bunu yazsam mı yazmasam mı diye... En sonunda yazmaya karar verdim. Dün gece rüyamda Nehiri gördüm. Kilo almış, tombik bir kız olmuş. İlk düşündüğüm ne kadar sağlıklı göründüğü... Sonra yanında yaşlı bir kadın farkediyorum, kısa saçlı böyle ufacık tefecik kısa boylu bir kadın, Nehir'le torunu gibi yakından ilgileniyor, Nehir'de mutlu gözüküyor onun yanında...
    Amacım acınıza parmak basmak değil sakın beni yanlış anlamayın, sadece uyandığımda onun şu anda çok mutlu olduğunu düşündüm ve kendimi iyi hissettim. Ve sizin bizleri tanımadığınız halde hayatımıza nasıl da dokunduğunuzu düşündüm. İyi ki varsınız, hep sevgiyle kalın...

    ReplyDelete