Friday, October 29, 2010

Cadılar Bayramı

Geçen yıl, 31 Ekimde Nehir'le İstanbul'a uçmuştuk...Houston'a gidişimizden tam bir yıl sonra. Tedaviyi bitirip.

Ithaca'ya geldiğimizden beri geçen yılı hatırlatan şekilde balkabaklarıyla çevrildik. Dün gibi aklımda, Nehir'le Whole Foods'a her gittiğimizde, minik balkabaklarından almak isteyişi, benim de alışveriş sepetine koyuşum, ama sonra ona çaktırmadan geri bırakışım.

Sözünü ettiğim mutluluk ile ilgili kitabı yavaş da olsa okuyorum. Güzel noktalar, fikirler var. Biraz da bildiğimi düşündüğüm kavramlar üzerine yeniden düşünmemi sağlıyor. Roman gibi hızlı okuyamıyorum.

Aklımızın, beynimizin nasıl geçmiş zamandaki boşlukları doldurduğunu, ve aynı şekilde geleceği de nasıl hayallerle şekillendirdiğimizi anlatıyor. Doğal olarak iki durumda da "gerçek" durumdan farklı hayaller ortaya çıktığı, yanılgılarımızın olduğunu anlatıyor. Gerçek hayalle örtüşmüyor çoğu zaman. Hele gelecek uzaktaysa, hayaller soyutlaştıkça, iyice uzağa düşüyor. Örnek vermiş. yeğenlerinize bakmak üzere söz veriyorsunuz, "yardım", "iyilik", "bebek" hayaliyle. Ama o gün gelip çattığında, iş oyuncak bulmai yemek yedirme, uyutma, ağlama sesleri arasında beklemediğiniz, hayal etmediğiniz bir hal alıyor.

Şöyle bir soru sorarmış insanlara. En büyük çocuğunuzu aniden kaybetseniz, iki yıl sonra neler hissedersiniz. Kendinizi nasıl hayal ederseniz, iki yıl sonra.

Merak ettim tabi, yanıtları.

Çoğunluk, herkes, nasıl yıkılacaklarını, mutsuzluklarını anlatmış. Gilbert ise diyor ki, oysa iki yıl sonra sadece bu olay olmayacak hayatınızda, başka olaylar da olacak, sizi mutlu eden. Tek bir olay olmayacak yani. Örnekler vermiş, güzel bir elma yiyeceksiniz, bisiklete bineceksiniz...

Hep dediğim, inandığım bir şeyi bu kez okudum. Hayatımız tek bir olay üzerine kurulu değil. Bu aklımızın yerinde kalmasına yarıyor. Güçlü olmak da aslında bu demek. Tek bir olay tüm hayatınızı kontrol ederse o zaman mutsuzluğa hapsolmak işten değil. Yani Nehir'in yokluğu benim için çok ama çok zor, bir yandan da hayatımda başka şeyler olmaya devam ediyor. Beni mutlu eden. Bizi.

Yine de zaman zaman hayatı ileriye sarıp, yaşlanmış ve her şeyi geride bırakmış olmayı diliyorum. Burada da sanıyorum hayalim, mutlak huzura kavuşmak.

Ah, Gilbert şunu da anlatıyor. Geleceği hayal ederken, şimdiki hallerimizin etkisiyle hayal ederiz. Yani muhtemelen ben şu andaki huzurumla, yaşlılığımı da huzurlu hayal ediyorum. Oysa bilemeyiz tabi, nasıl bir yaşlılık bekliyor beni.

Yine iş dönüp dolaşıp anları yaşamaya geliyor.

Bugün Leyla'nın bir arkadaşı bize geldi. Danimarka'lı. Aralarında konuşuyorladı. Diyordu ki Leyla'ya, "Benim de annem arkadaşım geldiğinde bana Danimarkaca kızıyor"...tam Leyla'ya, "Lütfen gülerken sütü püskürtme" demişken ben. Komşum Carole'ın uyarısıyla daha çok fotoğraf çeker oldum, Leyla Ithaca'yı ileride hatırlasın diye. Bugün arkadaşıyla çektim. Sanki renkleri dışında tıpatıp aynı iki kız çocuğu oturuyordu karşımda. Başka ülkelerden, ama gülüşleri, güldükleri şeyler, anneleriyle ilgili fikirleri...

En komiği ise. Bugün ikisini almak için okula gittiğimde ise çıkmalarını bekliyordum, kapının dışında, birkaç veli ile birlikte. Leyla kapıdan çıkarken, arkadaşına, "Annemi bulmak kolay, pembe saçlı" deyiverdi. Tabi diğer veliler de dönüp, bana bakıp, sonra da bir kızın annesini böyle tanımlama biçimine hep birlikte güldük. Valla, daha önce akıl edememişim. Nehir'cim sen ne tatlı bir kızdın, bana bu fikri verdin. Seni tüm bu balkabakları, cadılar bayramında kostüm giymiş çocuklar arasında çok özlüyorum. Pembe saçlarıma her baktığımda, senin beni görüp gülümsediğini hayal ediyorum.




13 comments:

  1. pembe saçlı bir resmini koysan ne iyi olurdu. leyla'nın ithaca resimlerini de. bu büyük acı yavaş yavaş kalbinizde kabuklanırken, yeni hayatınızda nasıl görünüyorsunuz onu görürdük. bedeninize nakşolmuş nehir'i görürdük.
    b.

    ReplyDelete
  2. Zeynep az önce öyle düşündüm ki sizi. Bol sabır ve güzellikler diliyorum.

    ReplyDelete
  3. zeynep hanim, keske resim koysaniz...

    ben de her pembeyi Nehir'i dusunerek giyiyorum- hosuna gidiyordur eminim...

    cok cok sevgiler...

    ReplyDelete
  4. Sevgili Zeynep,
    Kaybinizdan oturu oyle uzgunum ki! Kendimde buraya yazma cesaretini bulamadim bir turlu. Cesaretinizi ve sabrinizi hep takdir ettim, su anda metanetinizi gozlerim dolarak, buyuk bir saygiyla okuyorum. Leyla'ya kucak dolusu sevgiler dilerim.

    Esra Solomon

    ReplyDelete
  5. Onun adı pembe oldu, farkındasın değil mi?

    ReplyDelete
  6. Bilgisayarımı düzenlerken birden Leyla ile Nehir'in kucak kucağa, neşeli, bir örnek giydikleri kahverengi hırkalarıyla güldükleri fotoğrafa rastladım. Sen bloğa koyduğunda çok sevip kaydetmişim demek. Söyleyecek kelimem yok. Sadece buradayım. Seni okurken Nehir'den haber almayı özlüyorum. Sizin özleminizi tahmin etmeme imkan yok. Sevginiz kadar derin bir sabır ve güç diliyorum.
    Duygu Akşen Cindoruk

    ReplyDelete
  7. leyla nın nehir i omzuna aldığı resmi sayfaya koyar mısınız

    ReplyDelete
  8. Fotoğraf işi:

    Gazetelerde blogtan derlenip konan haberlerden ve kullanılan fotoğraflardan sonra doğrusu rahatsız oldum. Blog "kamusal" alan imiş. Aklıma gazete işi gelmemişti...

    O nedenle fotoğraf koymuyorum artık.

    ReplyDelete
  9. merhaba,uzunca bir şeyler yazmak istedim.ama yutkundum.sadece iyi olduğunuzu bilmek güzel.sevgiler

    ReplyDelete
  10. Cok haklisiniz Zeynep Hanim fotograflar konusunda. Ben de gazetede blogdaki resimlerin aynilarini gorunce yadirgamistim, izinsiz kullanildiklarini dusunerek.
    Sevgi

    ReplyDelete
  11. Sevgili yorumcular, gozlerinizi kapayin, aklinizdan pembe balonlari, pembe minik elbiseleri, gulen bir cift gozu, lule lule saclari gecirin NEHIR'in resmi cikar karsiniza. Biraz da, tum olgunluguna ragmen yasama cocukca bakabilen, koruyan, sevdikleri mutlu oldugu zaman cok mutlu olan, cok akilli, cok dengeli, kahverengi gozleri herseyi merak eden bir kiz cocuk getirin akliniza, o da LEYLA'nin resmi. Sonra ister kucak kucaga oturtun, ister omuzlarda tasitin, isterseniz yanak yanaga, size kalmis. Biz kizim Yasemin'le hep boyle yapiyoruz.....

    ReplyDelete
  12. "Hayatımız tek bir olay üzerine kurulu değil. Bu aklımızın yerinde kalmasına yarıyor. Güçlü olmak da aslında bu demek. Tek bir olay tüm hayatınızı kontrol ederse o zaman mutsuzluğa hapsolmak işten değil."

    Öyle çok şeyi özetliyor ki bu söz. Ama dediğiniz gibi, yaşamadan da atlatamıyor insan bazı şeyleri.

    Sımsıkı sarılıyorum size.

    ReplyDelete
  13. Zeynepcim, yazdiklarini hep okuyorum ama hic yazamamistim son zamanlarda, biliyorsun. Simdi gayet pratik ve Turkiye gunlerine daha umutlu bakabilmene yardimci olacak bir bilgi vereyim istedim: Gecen sene Aci (Yuzyil Isil'i satin aldiktan sonra) Sariyer ilce birincisi oldu kiz basketbol takiminda. Defne 3-4 senedir takimdaydi. YYI eskiden daha da basariliydi aslinda ama SBS'nin 3 sene olmasi sacmaligi takimlari zayfiflatmisti. Yine eskisi gibi olur, SBS sorunu cozuldu ya.. Bir baska guzel haber de bizde, yani Koc lojmanlarinda kiz futbol takimi var, hem de tam 1 aydir!! :) Leyla'yi da aliriz Lojmanspor'a! Merak etme dondugunuzde de burada cok sey iyi olmaya devam edecek. Sizi ozluyoruz ve bekliyoruz. Oranin size iyi geldigini goruyorum, cok seviniyorum, endiseler biracik hafifliyor. Ama sonrasi icin de umutsuz olmayin, burada da yapacak hos seyler olacak. Turkiye'nin ilk RMH projeniz var daha hem degil mi? ve burada da bir kosu.. ve pembeler... ve baska renkler.. opuyoruz hepinizi cok.. Bilge Y.

    ReplyDelete