Geceki blog entry işe yaradı, Mahmut yatmadan, bulaşık makinesini çalıştırmış, ve çöpü atmaya gitmişti.
Sabah da, bu kez ben etrafı toplayıp, süpürme işlerini yaptım.
Bu evde temizlik açısından çok rahat ettik. Birincisi, genelde Amerika'da alışıla geldiği gibi tozlanmıyor. İkincisi ise tek kat ve küçük olunca çabucak bitiyor. Ama akşam musluk kenarında yavru bir böcek gördüm, o ayrı. Umarım ailesi yoktur.
Sabah hastaneden aradılar, MIBG ile hearing test yapılamıyormuş, çünkü audiolojiciler aşağıya ineriz demişler, ama Nuclear Medicine, kalabalık nedeniyle, odayı tutamayız demişler. "E, biz yukarı taşıyalım" dediğimizde de, "Nope" dediler. Bir geçici oda ayarlayamadılar. Bu tip noktalarda insan Türk'ün pratik zekasını arıyor. Bilmiyorum, atladığım bir şey var mı, bugün yine sordum, "Tedavi değişecek mi diye", "Hayır" dedi, Erica, "Öyleyse yapılmasa da olur bence" diye yineledim. "Esas, kritik olan, herşey bittikten sonrası, o zaman önemli olacak ne kadar duyduğunu anlamak". Bana kendi tedavi süreçlerini anlamak için, istatistiki amaçlı, belki long term başka çocuklara faydası olurmuş gibi geliyor, ama zaten iki çalışmada yer aldık...Bakalım, not yet decided by the doctors. Boynumuz, yine de kıldan ince.
Öğlen, tam birde yarınki scan için, radyoaktif madde injection'ına gittik. Bekledik, bekledik, bekledik...derken fokurtular başladı...ben yine gururla, Mahmut'a, "Bak ağlamıyorum" dedim...homur homur...Saat üç buçuktu, evet doğru okudunuz, central line dan bir injection yapıldı.
Tahmini hikaye bu, anlatmadılar bize, yarın Nehir'de başka çocuklar da olacak. Ki bizim randevu, sabah 6.30'dan 8.00'e ertelendi. Herhalde bu madde, açıldı mı herkese inject etmek lazım. Çünkü tüm beklemenin sonunda, iki çocuk, birini katta görmüştüm, daha geldi. Yani üç çocuğu peşpeşe yapmak için bir şekilde yine schedule in dışına çıktılar. Aslında mesele, bugün Nehir çok tepki verdi, o odaya girince, her yerde. Vital larda bile ağlıyordu. Ve parka gidelim deyip duruyordu, biz de işimiz kısa deyip duruyorduk, ama "iş" bir türlü bitmek bilmedi. Ya da başlayamadı.
Çıktığımızda, öğle yemeği de yememiştik, kendimizi "İstanbul"a attık. Orada hiç değilse, hava da güzelken, bugünkü gibi, açık havada oturmaya başlıyoruz. Nehir güzelce çorbasını içti, içine pide doğrayarak. Biraz sütlaç da yedi. Zaten sabah oldukça güzel kahvaltı etmişti, iki stick cheese, mozzarella, tahin pekmez, simit...hala bagel diyor...ya da "bundan". Biraz omlet. Ama babası cottage cheese kalmadığı için, keçi peyniri, ve yoğurt koymuştu, yarısını yedi, sonra da "Beğenmedim" diye bıraktı. Geçen günkü kakaolu omlete göre bence çok güzeldi ama, tadı farklı gelmiş olsa gerek.
Yemekten sonra, parka gidelim diye yola çıktık, ve bu kez eve yakın, River Oaks da bir parka gittik. Düşmedi! Salınca, kaydırak, tahteravalli...eğlendi. Park sonrası, bu kez farklı bir süpermarkete gittik, yine yol üstü. Değişik geldi. Whole Foods'dan büyük, abimin söylediği gibi peynir reyonu zengin ama not so health conscious, örneğin hazır sattığı yiyeceklerin hiçbirinin içinde neler olduğu yazmıyordu. Kapıda koca yazılarla Sirloin Steak, şu kadar yazıyordu (vs, Whole Foods'da acai juice falan yazar herhalde, et görmediğime eminim". Ve esas almak istediğimiz cottage cheese bitmişti! "Excuse meee" demek istedim.
Günün hikayesi de şöyle: Marketin kasasında beklerken, Nehir bazı mağaza kartlarını yere döküverdi, ve toplamak, veya toplamaya yardım etmek istemedi. Ben arabaya giderken, ona "Nehir'cim ama bak biz toplamazsak kim toplayacak" dediğimde, "Nusen Teyze toplayacak" dedi, hazırcevap kızım.
Gülmemi tutamadım.
Hatirladigim kadariile bu MIBG olayi yada kimyasali cok pahali ve zor bulunur bir seydi...ozel siparis falandi...bu yuzden bir kac cocuga bir arada uygulamak istemeleri normal gibi...
ReplyDeleteesas kisim bugun insallah hersey yolunda gidecek...
nehirin konusmasini da ozledigimi anladim sen hazir cevapligini yazinca...gecen gece skype e konusmak istememesi normal...belki ust uste skype yapinca alisir... bilgisayari kapattiktan sonra Mina ekrana bakip bakip 'nehir nerde?' diye sordu...eskiden youtube da filleri gordugu icin ekrani acinca fil fil diye bagirirdi. Simdi bilgisayar ekrani esittir Nehir oldu...
Su yeni evi de merak ettim...Oguz olsa simdi her kosesinin resmini yollamisti...ilk evin resimlerinden sonra gittigimde sanki daha once gelmis gibi olmustum...bu sefer tek katli olmasi gercekten cok iyi olmus...Kurt'un evinde hatirladigim kadari ile supur supur bitmezdi...ve bayagi da toz olurdu...
Bugun hepinize iyi sanslar umarim hersey cabuk kolay yani tereyagindan kil ceker gibi olur...
Cok ama cok opuyorum...
NEHIR SAGLIKLI VE MUTLU...
ki skype de oyle de gorunuyordu...
Sen yazdikca amerikalilarin insani cilgina ceviren bekletme sureleri, hafizamda canlanmaya basladi. Hamileyken rutin doktor kontrolu icin, 45 dakika, 1 saat bekledigimi, delirdigimi hatirliyorum. Sonrada 5 dakika uydutuk bir aletle dinle gobegi (ultrason falan hic olmadim oarad), bir sikayetin var mi de gonder...Zaten olsa once gelirim, bence onu bile sormasalar olurdu!!!
ReplyDeleteNeyse, en iyi hatirladigim da tek kisinin benden baska homurdanmadigi olurdu ki, bu kismi bence onemli, herkes gayet mutlu mesut ayrilirdi, ben haric hastaneden...
Tabi senin durumun daha da sinir bozucu, orada olmaktan memnun olmayan bir cocugu surekli ikna etmeye de calisiyorsun ayni anda.
Ama bosver, umarim bundan sonrasi iyi cikar. Sonuclar onemli, oyle yada boyle geciyor zaman.
Nehirin ablamla ilgili dusuncelerine bayildim. Onun da ona bayildigi kesin, dun neredeyse 1 saat telefonda konustuk ablamla yarisinda Nehirden bahsettik. Alem kiz, alem. Cok canlar yakacak, cok taslar atacak...Sakinin kizlar (bu pelin ve mercan icin ve takimin digerleri icin), Nehire birsey soylemeden once iki kere dusunun...
Hadi artik bir yola girdik, bir tedaviye basladik ve mutlu sona dogru yaklasirken, kafamizi randevulara takmayalim...keyfimizi bozmayalaim...Birakalim, islerini bildikleri gibi yapsinlar, sonra siz dedinizde bilmem ne derler...
Her islerinizde kolayliklar dilerim....Nehirimi cok cok operim, buraya gelsin, her seyi ben toplayacagim...Soz.
Nurgun,
ReplyDeleteTam da dedigin gibi, herkes memnun bu "suresiz" ziyaretlerden, tepkisiz, mutlu, veya belki daha dogrusu ifadesiz yuzlerle, oturuyorlar, oturuyorlar, oturuyorlar. Cocuklar da TVnin önünde, oturuyorlar...sanıyorum evden farklı olmuyor. Bir bizimki, parka diyor. : ))
Zeynep, haklısın, biz de aynı şeyi tahmin ettik. Ama aslında düşünüyorum da, biraz da açıklama yapmadıkları için. Hani THY uçaklarında olur ya, uçağa alıp, sonra bekletirler, bekletirler, ama açıklama yapmadan.
Evet, bugün beni de heyecanlandırdı. Oncesi gerginikten, gevseyemedim. Ve oldum olsaı beklemeyi sevmem, nedenini de tam anlayamamış, veya anlamış da, çözümü olabilecek bir iş olduğuna inandığımda.
Neyse, bugün hemen sonuçlar belli olmayabilir, bu kez radyoloji uzmanının raporunu bekleyeceğim, geçen sefer, önce, bizim attendee, temiz demiş, sonradan biraz var demişlerdi, hayal kırıklığı olmuştu. Saır göstereceğim. Belki bunu on kez yazsam iyi olur.
Canan Hanim'in bile bize birseyler ogrettigini goruyorum ve gozlerim yasariyor Zeynep'cim!!!!!!! Yaz 10 kere, eminim faydasini gorursun!!! Kadin bosuna yazdirmadi bize onca ingilizce kelime ve cumleyi bize. Elbet bir bildigi vardi....
ReplyDeleteGerginlik normal ama iyi dusun iyi olacak cunku!!
Nehir saglikli ve mutlu!!!!
Kendinize iyi bakin...
Zeynep'ciğim
ReplyDeleteBEKLEMEK/BEKLETMEK
Benim anne tarafımının rutinidir, ben aralarında en dakik olanı sayılırım 15 dakikalık bekletmelerim olur ama Jülide'ye sorarsan dayaklık grubuna giriyorum, çünkü hatunla ne zaman buluşacak olsak, o da ayrı bir takınaklı olduğundan 15 dk önce gelir ve +15 dk ben geç kalırım, gittiğinde yarım saat beklemiş, beklemekten şişmiş ve fokur fokur olan bir jülide ile hoş anlar geçiririm (Jülide de bu blogu okuyor, yani arkasından konuşmuyorum). Benim için beklemek kolay görünürdü belki bekletmekten hiç beklemediğim için! ama seninle ilk Kıbrıs seferinde hatırlarsan 5 dakikalık yolu taksi şöförünün önce geç kalması sonra dehşet ağırlığı ve karısına paket bırakması, yolda tanıdıkları ile konuşması yüzünden yarım saatte gidip ilk derse geç kalmıştım! Bence jülide'nin laneti tutmuştu, arabada aklımı kaçıracaktım, sonra ki bir Kıbrıs seferinde hep beraber uçak kaçırmışlığımız da var, hatırla:) Hızlı ve karmaşık Istanbul'da yaşayan herkesin bir süre sonra "yavaşlığa" tahammülü kalmıyor, hele sıcak bölgelerde, küçük yerlerde yaşayanların "slow motion" durumları nefes almamızı engelliyor ve bunu söyleyen "yavaşlığı ile anılan ayda", aslında slow motion yaşayanların gastrit, migren, başağrısı ve panik ataklar gibi sorunları da olmuyor ama alışmamışız "durmaya" . Tabii ki senin durumun çok daha farklı, tedavi, bilinmeyenler, endişeler ve BEKLEME hepsi birden gerçekten insanı fokurdatır. Sabır etmeyi bilmek bence yüce bir yetenek, deniz beni biraz ehlileştirdi ama hala yeterli olmadığını biliyorum. Sen bir yolunu bulursan bize de öğretirsin artık. Bu arada biraz sana bulaşayım! madem on kez yazacaksın "saır göstereceğim" diye, bence "sabır" yazarsan daha iyi olur:)
Arkadaş diye bağrına basıyorsun ben de belden aşağı vuruyorum ama dayanamadım canım, affet.
Cemrelere bir gönderme yapacağım yine, bugün son cemre düştü, artık bahar geliyor. Bu baharı ayrı geçireceğiz ama önümüzdeki bahar hep beraber bebek parkında Nehir ve çocuklar koşuştururken biz (sadece ben değil tüm dostların) kahvelerimizi içip baharın gelişini kutlayacağız :) son yazdıklarımdan anlayabileceğin gibi seninle kahve içip sohbet etmeyi gerçekten özledim, biraz daha sabretmem lazım biliyorum. Nehir sağlıklı ve mutlu bir şekilde "sütlaçını" yerken biz de kahvemizi içeceğiz...
Çok öpücükler ve sevgiler
Ayda