Monday, April 13, 2009

+ 4. Gün

Dipteyiz hala.

Bu sabah Nehir keyifsiz uyandı. Karnım diyordu, çırpınıyordu. Ben de hemşirenin sözünü dinleyerek morfin yaptım. Rahatladı. Neşesi yok.

Derken, gazetelere baktım. Türkan Saylan’ın evi aranmış.

Şaşırdım, üzüldüm, utandım.

Ülkem adına utandım. Nasıl bir “işgüzarlık” sonucu acaba adı çıkmış ortaya.

İki kız çocuğu annesi ve kronik bir hastalıkla mücadele eden bir kız çocuğu annesi olarak, benim için Türkan Saylan cüzzamı Türkiye’den silen bir tıp kadını ve benim çocuklarım kadar şanslı doğmayan, daha az imkanla doğan kız çocuklarını okullu, meslekli yapmaya çalışan, bir aydındır. Çalıkuşu’nun Feride’sidir.

Ne yazık ki, susmayı öğrenmiş bir topluma dönüştürüldüğümüz için, sesini yükseltmeyi bırakın, ses çıkarmayı unutmuş bir toplum olarak, içimizden birileri birilerini “etiketleyebiliyoruz”, güzel güzel “kategorize” ediyoruz, hiiç de, “Aman, bu isimler, ülkeye hizmet etmiş, saygın kimselerdir, toplum, halk isyan eder, yapamayız” kaygısı taşımadan, rahatça kapılarından içeri girebiliyoruz.

En çok Türkan Saylan’ın, “Umarım aşk mektuplarımı almadınız” beyanını sevdim. Ne kadar güzel, ne kadar kadın bir duruş.

Bunları McCarthy dönemini yaşamış Amerika’sından izlemek komik. Ve maalesef Amerika’da McCarthy döneminin üzerinden 60 yıl geçmişken, biz hala nelerle uğraşıyoruz.

İşimiz gücümüz yok, hiç çözecek meselemiz yok. 40 fırın da yetmeyecek bize.

Bu kez tepki vermeden kalamadım. Nehir’in sayfasına sadece Nehir ile ilgili yazma sözüm var kendi kendime. Ama bu Nehir’le ilgili. Nehir’e rol model olması gereken, hepimize, sosyal sorumluluk adına örnek olması gereken, toplumdan aldığımızı, topluma nasıl veririz kaygısını günlük kişisel, ailesel kaygılar içerisinde kaybeden bizlere örnek olması gereken bir kadın çünkü. Büyüklerim adına kendisinden özür dilerim. "Bilememişler".
...

İşte böyle başladı günümüz. Yeniden 10 kiloya düştük. Bu gece TPN başladı. Morfini ise “push button”dan sürekliye çevirdiler. Su içtiği zaman, göğsüne vurarak acıdığını anlatınca, anladık ki, yemek borusunda da yaralar var.

Bugün odada geçirdik çoğu zamanı, kucakta dışarı çıktık. Koridordaki sallanan sandalyelerde oturuyoruz hiç değilse. Gelen geçen, biraz farklı bir stimulasyon oluyor.

Akşam, gidip, yeni kitaplar aldım. Hava o kadar güzeldi ki. Bir de dayanamayıp, indirimden, üç yaş giysileri aldım Nehir’e. Bir saat dışarıda kaldım, iyi geldi. Odaya gittiğimde, Nehir giysileri tek tek inceledi, kırmızı tişörtü üzerine giyiverdi. Çıkarttırmadı, body üzerine tişört uyudu.

Hastaneye dönüşte radyoda çok sevdiğim bir şarkı çalıyordu, tam da ruh halime uygun, Nehir'in ruh haline uygun. Düşündüm de Türkan Saylan bunları geçmiş gitmiş gibi geldi. Onunla bitireyim, Des’ree’den:

"listen as your days unfolds
challenge what the future holds
try to keep your head up to the sky

lovers they may cause you tears
go ahead release your fears
stand up and be counted
don't be shamed to cry

you gotta be you gotta be bad
you gotta be bold
you gotta be wiser
you gotta be hard
you gotta be tough
you gotta be stronger
you gotta be cool
you gotta be calm
you gotta stay together

all I know all I know love will save the day"

...

8 comments:

  1. Zeynepcigim,

    -7 de baslarken herseye haziriz demistin. Bilmem bu kadarini bekliyormuydun ama ben hayir. Acikcasi bu yaralari falan dusunmemistim. Doktorlar bizi hazirladilar dediginde herhalde bunlardan bahsetmislerdi.

    Ama neyse ki fiziksel yaralar, sinsi bir dusmana karsi savasmiyoruz artik. Bir koruma duvari oruyoruz ve bunun da bedeli ne yazik ki bu acilar Nehircigim.

    Turkan Saylan konusunu acinca bende dayanamadim. Dun jimnastige ben goturdum kizlari, orada 5 yasinda bir baska anne vardi ahbap oldugum, ama acikcasi hic boyle gormemistim, bakimsiz perisan. Sonra acikladi da anladim. Cagdas yasami destekleme dernegi.....subesi baskaniymis. Sabahin korunde bir telefon, kapiyi kirip iceri girdiler diye. Baskan oldugu icin yuzunu bile yikamadan gitmis ve o saatten aksama kadar, defterler, sorgular vs vs.tatsiz tabi. En sonunda saat 16.00 da bagirmis dayanamayip, "cocugumu almam lazim" diye. Nereye ne kadar cok imza attigimi hatirlamiyorum, "artik bende ergenekonun bir parcasi oldum ya bu ülke kendiyle ne kadar gurur duysa azdir" diyordu.

    Gercekten de Nehircgim seni bekleyen dunyanin ve ulkenin durumu da senin durumundan hallice inan. Ve bizde dugmeye basanlar da senin ordaki gibi isinin ehli de hic degiller ne yazik ki. Cok canimizi yakiyorlar!!!

    ReplyDelete
  2. Merhaba, izninizle nehire ufacık da olsa birilerinin bir faydası dokunur düsüncesiyle blogumda yayımladım sizin sayfanızı, umuyorum sizin için bir mahsuru yoktur... Nehiri cok cok öpüyorum, hatta sımsıkı sarılıyorum. sevgiler, tugba

    ReplyDelete
  3. Ha gayret Nehirim...canin aciyor...canim aciyor...ama gececek bu gunler...sonu cok aydinlik...seni cok seviyorum...

    ReplyDelete
  4. sevilmeyi değil sevebilmeyi seçer bazıları. empati de onlardan sorulur, merhamet de, sevgi de.

    sevilen değil anca yürekten sevebilen çıkar bu şifa yoluna. bunu en iyi sen bilirsin. Türkan Saylan’ı da en başta yola döken muhtemelen bu tür bir yürek.

    Türkan Saylan sorumluluk hissetmenin anca eyleme geçince anlam ve madde kazanabildiğini örnekledi bizlere yıllarca, fakat sorumlulukları kışkırtan empati yeteneğini suçluluk hislerinden de ayırabilmek gerek.

    olmadığı bütün haller için suçlu hisseden bazı ender kişiler zaten dopdolu sevebildikleri, yani herkesin ve her şeyin aynı enerji olduğunu bildikleri için böyle hissederler.

    senin yaran benimdir, benim cezam senindir.

    “to be” or “not to be” suçlarıdır o eşine az rastlanan “dopdolu sevebilen yürekleri” ithamdan iftiraya, kodesten sürgüne taşıyan çapa, çengel ve tuzak .

    bir şey “yapmak” ve “yapmamak” durumun telafisine yönelik bir tercihtir sadece. “yara” ise ceza metotlarından biri.

    belli ki Türkan Saylan aşkı yaşarken sevilmenin değil sevebilmenin marifet olduğunu bilerek gelmiş bu dünyaya. bütün sorumluluğunu üstlendiği insan olabilme bilinci ona hem ödülleri taşımış hem ithamları. bu kez sistemlice yürütülen iftira kampanyasına daha önce de maruz kalmış.

    iftira insana kendi ayakları üzerinde sağlam durmayı öğretir ve hayatın doğrularını nerde araması gerektiğini. sanırım bu şifa meleği bu gerçekleri zaten yıllarca önce öğrenmiş.

    onun sağlam temellere dayanan paylaşım ve şifa ağları öyle kolay kolay yok olmaz. laflar ne yıkar onu ne de yüceltir.

    hiç kimse üzülmesin.

    bu tür kişiler en büyük ödülle doğarlar.

    bu ödül, milyonların aksine ve onlara rağmen, her gün, her an ve hala dopdolu sevebilen yürekleridir.

    Sana hazır buralardan uzak olduğun bu günlerde en azından bizim depresyonlarımızdan uzak, huzurlu günler diliyorum Zeynepcim. Saylanları bize bırak Obamalar senin olsun.

    ReplyDelete
  5. Sevgili Zeynep,
    Izninle sayfamda Nehir'e yer verdim...
    Kalbim dualarim o kocaman yurekte...
    Operim, mis mis koklarim onu...
    Sevgimle...
    ~nilufer

    ReplyDelete
  6. Zeynep Hanım merhaba,
    Ben de yer verdim sayfamda.. Umarım daha çok kişiye ulaşır. Türk bankalarında Nehir için hesap açıldı mı? Açılmışsa hesap numaralarını öğrenmem mümkün mü? Onları da yazalım.
    Dualarım Nehirle..

    ReplyDelete
  7. sEVGİLİ NEHİR, ZEYNEP, MAHMUT;
    HEPİNİZİ ÇOK AMA ÇOK ÖZLEDİK, BÜYÜK MÜCADELENİN SONUNA GELDİĞİNİZİ VE MÜCADRELEDEN BAŞARI İLE ÇIKTIĞINIZA İNANIYORUZ. TÜM GÜZELLKLER VE MUTLULUKLAR SİZLERİN OLSUN,
    HEPNİZİ, SEVGİ VE ÖZLEM İLE KCAKLIYORUZ.
    MERAL VE SAVCI

    ReplyDelete
  8. Sayfanızı bir arkadaşımın hastalığını anlamak üzere araştırma yaparken buldum. Anne olarak okurken içim yandı, Nehir'e nasıl destek olabileceksek yardıma hazırım.Tabii sizde, sizin anne olarak manevi gücünüz kadar önemlisi yok.
    Sayfamda yer vereceğim blogunuza.Henüz tüm yazılarınızı inceleyemedim...Beni yönlendirebilirsenizde sevinirim.

    Ülkemize gelince yakında anaokullarından çocuklarımızı götürecekler,benide mutfaktan.Malum oyunu vemeyen herkes potansiyel suçlu burada.Zaten ben bu örgütün kurucu başkanınıda biliyorum DEDEMKORKUT ! yardımcısıda ATATÜRK, Finansatör KELOĞLAN
    tetikçi DELİ DUMRUL..

    sevgiler

    ReplyDelete