Bugün babaanne ve dede, Nehir'i ziyaret etmişler.
Anneanne ve dede ise burada idiler. Bizimle dört gün geçirip, ayrıldılar. Hava, pastırma yazı dedirten şekilde sıcaktı. Nerede bu Ithaca'nın meşhur soğuğu bilmiyorum. Gelsin, bekliyoruz.
Ithaca'ya gelen tüm misafirleri götürdüğümüz, şelaleye gittik yine. Ithaca, "gorge" ları ile tanınıyor. Buzullar eriyince ortaya çıkmış, "yarık"lar ve şelaleler. Bu kez, Leyla, adını yazmak istedi, yürüyüş patikasının yanındaki taş duvara, milyonlarca yıllık oluşumlar. "Leyla was here" yazdı. Leyla buradaydı. Derken üçümüzü de yazdı. Biraz yürüyünce ise ne görsek beğenirsiniz. Kocaman, kalın harflerle yazılmış, "N B". B harfinin yuvarlaklarının içine ise kalpler çizilmiş.
Nehir'im, "Ben de sizinleyim" dedi, sanırım. Eksik kalmadı.
Keşke böyle basit olsa, değil mi.
Bugün Leyla'nın ilk veli görüşmesi vardı. Türkiye'deki çocuklar çok iyi matematik öğreniyorlar anlaşılan dedi, öğretmeni. Türkiye biraz karışık, standart yok, demedim. Leyla uyum sağlamış. Çok dışa dönük bir çocuk dedi. Kardeşini paylaşmamıştı şimdiye kadar, maratondan sonra paylaştı, dedi. Evet, Leyla maratondan sonra, okula Nehir'in fotoğrafı olan tişörtünü giymek istedi, ve arkadaşlarına maratonu anlattı.
Beni çok şaşırtan ise yazdığı bir yazı oldu. İki sayfadan biraz uzun, bu yaz RMH ile gittiğimiz polis botu gezisini anlatmış. Hem İngilizcesi şaşırttı, ama daha çok bir olayı, detaylandırarak, paragraflar halinde yazmış olması. Bu, çok iyi bir ilerleme. Nasıl oldu, dedik. Öğretmen birinci gün bir saat, vermiş, ikinci gün yine bir saat vermiş. Önce bitirenlerden ise, biraz daha detay yazmalarını istemiş. İşe yaramış, anlaşılan.
Bir sorun: Leyla'nın bildiğini herkesten önce söylemek istemesi. Bu sorun hep vardı, dedim. Ve biraz konuşunca, bir noktada, Zaten test fikrine herkesten çok alışkın, rekabete, çabuk yanıt vermeye, dedi. Güleyim mi ağlayayım mı, bilemedim. En sınavsız okulda bile ne çok öğreniyorlar bu işleri, içselleşmiş. Ms. Devers diyormuş ki, kendi kendinizle rakip olun sadece. Kendinizi geçmeye çalışın.
Öğretmenini bugün uzun uzun konuşunca çok sevdim. İlk gördüğümde, yaşını ileri görünce, biraz "kategorik", soru işaretiyle yaklaşmıştım. Biraz da TR'de hep genç öğretmen görmeye alıştığım için. Çok mütevazi, çok doğal, güleryüzlü, çocukları iyi anlayan biri. Sanıyorum, yaşı da büyük avantaj oldu. Her tip çocuğu görmüş. Farklı okullarda öğretmenlik yapmış. Leyla'ya hiçbir şey söylemeden, bakışlarıyla söz geçirebiliyor. Ama uzun süre işe yaramıyor, derken de gülüyordu.
Ha bir de şuna bayıldım. Bugün "explorer" kavramını öğrenmişler. Amerika'yı da bulan kaşifler konusunda. Öğretmen sormuş, Karşımızdaki binanın ne olduğunu bilen var mı, diye. Leyla, buralarda yeni olduğu için, bilememiş. Ona "keşfetme" görevi verilmiş. Böyle bir konuyu, bu şekilde anlatmış olası çok hoşuma gitti. Zaten, keşifler de buranın ötesini merakla başlamış ya. Baktığın yerin ardında ne olduğunu merakla.
Kızım, umarım ileride iyi bir biliminsanı olursun. Ms. Devers der ki, ne isterse olur. Belki Türkiye'nin "başkanı" olur, dedi, ben de, ben o kadını tanımıştım derim, dedi. Ben gülümsedim, biraz buruk. Biraz zor, diye düşündüm. Sonra da böyle düşünüyor olmama üzüldüm. Bu, yaşı benden büyük kadının, geleceğin kadını için çizdiği yolun, benim annesi olarak çizdiğimin çok ötesinde olmasına üzüldüm. Kendimi ayıpladım. Umarım sevdiğin yolu bulursun kızım. (Örneğin, tıpta araştırmacı... ha ha ha).
Ithaca'da sıradan günlere devam. Kalbim de, havalar da ılıman.
Sevgili Zeynep,
ReplyDeleteAsagidaki yaziyi Layla Grace foundation'in web sitesinde gormustu daha Nehir bu duzlemden ayrilmadan once. O zama da sana yollamak istedim ama yapamadim. Bugun baska bir sey ararken karsima cikti, bilgisayarima kaydetmisim.
Asagidaki yazi senin icin.
Kendine cok iyi bak. Iyi Bayramlar.
sevgiyle
natali
The Chosen Mothers
Most women become a mother by accident, some by choice and a few by habit. Did you ever wonder how mothers of children with life threatening illnesses are chosen?
Somehow, I visualize God hovering over earth
selecting His instruments for propagation with great care and deliberation. As He observes, He instructs His angels to make notes in a giant ledger…….
“Foppiano, Christine, son, patron saint Christopher”
Forrest, Marjorie, daughter, patron saint Cecilia”.”
Finally, He passes a name to an angel and says, “Give her a child with cancer.” The angel is curious. “Why this one, God? She’s so happy.”
“Exactly,” smiles God, “Could I give a child with cancer to a mother who does not know laughter? That would be cruel.”
“But, does she have patience?” asks the angel,
“I don’t want her to have too much patience or she will drown in a sea of self-pity and despair. Once the shock and resentment wears off, she will handle it.”
“I watched her today,” said God. “She has that feeling of self-independence that is so rare and necessary in a mother. You see, the child I’m going to give her has its own world.
She has to make it live in her world and that’s not going to be easy.”
“But Lord, I don’t think she believes in you,” said the angel.
“No matter, I can fix that. This one is perfect. She has just enough selfishness.”
The angel gasps, “Selfishness? Is that a virtue?”
God nods. “If she can’t separate herself from the child occasionally, she’ll never survive. Yes, here is the woman I will bless with a child less than perfect. She doesn’t realize it yet, but she is to be envied. She will never take anything her child does for granted. She will never consider a single step
ordinary. I will permit her to see clearly the things I see….ignorance, cruelty, prejudice….and allow her to rise above them.”
“And what about her patron saint” asks the angel, his pen poised in mid-air.
God smiles and says…”A mirror will suffice.”
Canım Leyla, deyip sarılasım geldi ona.. ve size.. selamlar
ReplyDeleteiyi bayramlar hepinize. sağlıkla, mutlulukla, huzurla daha nice hayırlı bayramlar diliyorum, Leyla'ma da maşaallah, çok seviyorum sizleri...
ReplyDeleteZeynep hanım Leylacımın ileride adından bahsettirecek önemli bir noktada olacağını şimdiden görebiliyorum ,
ReplyDeleteHemde o noktayı çokta iyi taşıyacak ,(inşallah)
Ama herşeyden önemlisi umarım o nokta sizin dedğiniz gibi sevdiği ona mutluluk veren ve sadece kendi istekleriyle seçtiği yani anne ,baba, akraba, arkadaş , öğretmen, komşu kısacası toplumun dayatmasıyla topluma yaranma kaygısıyla verilmiş bir karar olmaz.
Her bayramınızın ve her geçen gününüzün bir öncekinden daha iyi olması dileğiyle
Sevgiyle kalın
Selda
Zeynep selam,
ReplyDeleteBlogdan haberlerinizi duymak ve giderek daha iyi oldugunuzu gormek guzel. Cengiz amca'ya bravo diyorum. Benim de tanidigim biri kostu, ne kadar zor oldugunu biliyorum. Biz o haftasonu benim bir konferansim nedeniyle Washington, D.C.'deydik. Burda olsak ve gorusebilsek hos olurdu. Bir daha ny'a geldiginizde gorusmeyi cok isterim. Yolda, benim ve mahmut'un universiteden arkadasimiz Seda ile karsilasmissiniz, o soyledi. E-mail ve telefon numaralarinizi meltemp@gmail adresine yazabilir misin? Daha once mahmut'un burdayken kullandigi numarayi aramistim ama artik onu kullanmiyor herhalde. Leyla'nin okulunun iyi gitmesine ve adapte olmus olmasina cok sevindim. Ve onlarla nehir'i paylasabilmis olmasina da. Hepinizi opuyorum.
Meltem Paker
Leyla, annesi gibi, hem gözleyen, hem içselleştiren, hem de detaylandıran bir çocuk olmalı. B'nin içine kalpler, hepimizi kalbimizden yakaladı. İleride başardığı işlerde de aynı duyguyu yaratacak sizde. Endişe etmeyin, böyle düşünmeler her annede olur. Çocuk zamanla ana babasını aştığı zaman bunlara gülüp geçeceksiniz. Sevgimizle.
ReplyDeleteanneler hic degismiyor herhalde :)
ReplyDeleteumarim Leyla ileride en mutlu olacagi seyleri yapar ;)
iyi bayramlar diliyorum hepinize.
Zeynepcim biraz gecikmeli oluyor ama size de iyi bayramlar...
ReplyDeleteben de bayramda Tesvikiye Camii'nin onunden gectim bir gun. Icimden Nehir'e selam ve bol dua gonderdim, size de bolca huzur. Gozumun onunden ucan pembe balonlar gecti. Canim Nehir..
ReplyDeletezeynep hanım o sükunetli, kabullenmiş, yumuşak yumuşak cümleleriniz kalbimi dağlıyor. Katılarak ağlamak istiyorum. Sanki yazarken gülümsüyormuşsunuz ve gözlerinizden yaşlar süzülüyormuş gibi hissediyorum okudukça. Keşke olmayabilseydi. keşke bebeğinize doyabilseydiniz. keşke. keşke. Bu blogda yazdıklarınıza hiç dokunmadan bir kitap yapın. Dilinizin sadeliği doğallığı, samimiyeti herkese geçecektir. Bu da sizin sosyal sorumluluk projeniz olsun mu? Sevgiler. Mine.
ReplyDelete