Buraya yazmis miydim...
Nehir New York ta kotuye gitmeye baslayip da hastanede iken aramisti Yaprak. "Ben Gozdem ile Hande'nin arkadasi Yaprak, New York tayim size geleyim moral vereyim" demisti. Bunu diyen, bacagi nuksetmis kanseri nedeniyle ampute olacak bir kadindi benim icin. "Bize moral vermek mi, ben ona vereyim" demistim icimden.
Sonra hastane odasinin kapisi acildi, Yaprak girdi iceriye. Saclar kisacik. Yas zaten genc, ama karsimda iyice genc bir kadin. Gozler piril, piril. Ertesi gün bacagi ampute olacak sanki baskasi. Boylesi onemli bir gunun arifesinde, onca duygusunun, isinin gücünün arasında bize ugramisti. Daha ne olsun. Oracikta cok sevdim Yaprak'i ben. Bu ne müthiş enerji, bu nasıl bir pozitiflik, dedim.
Sonra, Nehir hastanede iken, bu kez ben onu ziyaret ettim, ameliyatı sonrası. Ve bu kez Semra Teyze'yi tanıdım, annesini Yaprak'ın. Ve bu pozitifligin arkasındaki gücü gördüm. O nasıl annelik, o nasıl bir destek.
İşte böyle başladı dostluğumuz. Yaprak kimi zaman Nehir oldu, Semra Teyze ben, kimi zaman ben Yaprak ın kızı oldum, Yaprak sanki ebeveyn...Karmakarışık, çok şey ifade etti bana hep. Ama 10 gün öncesine kadar bir şikayet duymadım Yaprak'tan. Direndi, direndi, direndi. Gık etmeden, sızlanmadan, isyan etmeden. En son mailde, "Bu da benim olayımmış" diye yazınca ben isyan ettim, ama o etmedi.
Yorulmuştu artık bedeni. Kızı içindi sanki esas çaba. Umarım Zeyno annesinin onu ne kadar sevdiğini, onunla biraz daha zaman geçirmek için ne kadar direndiğini bir gün anlar.
Huzur içinde ol Yaprak'ım.