Wednesday, February 15, 2012

Rüya

Buraya yazmışımdır, şimdi bakmadım. Nehir'i rüyamda görmemiştim uzun süredir. Zaten bir veya iki kez gördüm.

Dün gece ise, hay bilinçaltıma şaşayım, bir rüya gördüm. İçinde Nehir de vardı ama şöyle. Mahmut, Nehir'in bir videosunu duvara asıyor. Tabi neden olmasın? Ama ben neden kızımı doğrudan değil de böyle gerçekçi, yani ancak bir video üzerinden, ama rüyanın içinde gördüm. Bu kadar gerçekçi, kontrollü olmak niye... Aslında ne zamandır çekmiş olduğumuz videoları izlemiyorum. Çünkü bu cümleyi yazarken bile gözlerim doluyor. Bazen çok iyi geliyor ama bazen de çok canım yanıyor. Şimdi hatırımda, Fort Worth'de, dönüşümüze yakın, hastanede şarkı söyleyişini çekmiştim... Bayılmıştım, çok komikti. Ama buraya yazsam da elim gitmiyor videolara.

Duvara asmamız da anlamlı herhalde. İsteyince "play" tuşuna basıp, neşeli halini izlemek. Onca filmler var ya, bir şekilde ölülerle, ruhlarla iletişime geçilen hikayelerin anlatıldığı. Saçma gelirdi, şimdi ise, böyle bir filme denk geldiğimde, "Ah", diyorum, " Ne güzel olurdu"... İnsan hep, görmek, istiyor, buluşma anını hayal ediyor. Küçükken, babamı kaybettikten sonra, bir gün buluşacağımıza inanırdım. Çok uzun süre bu düşünce beni besledi. Şimdi, maalesef, bu düşünce de yok. Sadece gün gelecek hepimiz toprak olacağız ve acılarımız kaybolacak.

O zamana kadar ama hayata tutunacağız. Kitaplar, sohbetler, paylaşımlar, dostluklar beni ayakta tutuyor. Son zamanda işim de. O yüzden daha az yazar oldum. Meşgul ediyorum kendimi günlük koşuşturmalar içinde, anlık işe yarıyorum hisleriyle. Doğru meslekteyim, öğrencilerle olmayı seviyorum. Üstelik yaşlandıkça daha çok sever oldum sanki.

Öğrenci demişken, bana bugün mail atıp, "Bloga yazdım ama buradan da yazayım" diyen Yunus'a çok teşekkürler (sözünü ettiğin kitabı biliyorum), dört gün geçmiş, bakmamışım buraya. Vesile ile içimi de döktüm!!